İstanbul Tıp Fakültesi, mülkiyetinde olmayan Vakıf Gureba Hastahanesi’ne aid bu binalarda adeta göçebe durumundaydı. 1952 yılında Vakıflar Umum Müdürlüğü ile İstanbul Üniversitesi arasında Çapa’daki binaların İstanbul Tıp Fakültesine devri hakkında görüşmeler başladı. Tıp Fakültesi Çapa’ya temelli yerleşmeyi te’min smaksadıyla Bezmiâlem Vakfı’na aid oılan arsadan bir miktarınısatın almak istedi. 02 Şubat 1957 günü İcra Vekilleri Hey’eti toplantısında, Vakıflar Umum Müdürlüğü İdare Meclisinin 18 Ocak 1957 tarihli kararı ile yapılan satma teklifi kabul edildi, değer tesbiti maksadıyla bir komisyon kuruldu. Uzun çalışmalar neticesinde 03 Şubat 1962 tarihinde İstanbul Üniversitesi iel Vakıflar Umum Müdürlüğü anlaştı. Vakıflar Umum Müdürlüğü İdare Meclisinin teklifi 23 Şubat 1966 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında görüşüldü. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfından Yukarı GUUUUREBA Hastahanesi adıyla bilinen 38,483 metrekarelik arsa ile üzerindeki binaların 16,029,000 TL. Bedelle, beş eşit taksitte ödenmek şartıyla İstanbul Üniversite’sine satılmasına karar verildi.Tıp Fakültesi’nin 2. Dahiliye Kliniği 1965 yılında Hastahane’nin tarihî binasındaki 107 yatağı kullanıyordu, bunlardan 87 yatağın bütün masrafı hastahane bütçesinden ödenmekte olduğu gibi, diğer bütün idarî masraf ve hizmetleri de Hastahanece te’min edilmekteydi. Tıp Fakültesi, Gureba Hastahanesindeki 2. Dahiliye Kliniğini de yeni pavyonlardan birine taşıyarak Hastahane’nin tarihî binasından tamamen ayrıldı. ( 1968 ) Bu tarihten sonra Vakıf Gureba Hastahanesi, tarihî bina çevresinde yapılan yeni binalarla daha da genişledi.
Görüldüğü gibi, İstanbul Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Vakıf Gureba Hastanesi ve arazisine çökmek için, zaman zaman, Cumhurreislerini, zaman zaman Başbakanları ve hükumetleri, zaman zaman da kendilerine emanet edilen Vakıf Eserleri gözleri gibi muhafaza etmesi gereken, Vakıflar Umum Müdürlerini ve Vakıflar Meclisini devreye sokmuşlardır. Fakat, her def’asında, Mührünü, Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed’siz Muhabbetten ne hasıl? Zuhurundan Bezmiâm oldu vasıl,” diye kazıtan,Vâkıfe, Bezmiâlem Valide Sultan’ın hâlisâne, İradesine ve İstanbul’daki ve Ankara’daki Adil Türk hakimlerinin kararlarına çarparak hep akim kalmıştır. Dolaysiyle, Hehhangi bir satış ve devir gerçekleşmemiştir. Zira, Vakıf eserlerin yağma ve talanı, yok pahasına satılması çok gerilerde, İttihad ve Terakkî bakiyesi, Tek Parti Mütegallibe, C.H.P. zamanında kaldı.
Kasım 1980 tarihinde, İstanbul Tıp Fakültesi, Eğitim amacıyla Vakıf Gureba Hastahanesi’nin Frank Amfisi’ne çok ihtiyaçları olduğunu gündeme getirdiler, Frank Amfisi’nin İstanbul Tıp Fakültesi’nin kullanmasına izin verildi.Yıllar sonra, Frank Amfisi 12 Kasım 1980 günü İstanbul Tıp Fakültesi öğrencilerine yeniden açıldı. Fakat bu arada, İstanbul Tıp Fakültesi ile afiliasyon yeniden gündeme gelince,evvelden beridir, afiliasyona karşı olan Vakıf Gureba Hastahanesi, Başhekimi Opr. Dr. Fahir Altan 10 Eylül 1981 tarihli yazısıyla İstanbul Tıp Fakültesine tahsis edilmiş olan Frank Amfisi’nin, “ bir yıl evvel görülen mahzurlar dolaysiyle” 1981-1982 ders yılında, Frank Amfisi’nin İstanbul Tıp Fakültesine tahsis edilmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı, Prf.Dr. Cemaleddin Öner, Vakıflar Umum Müdürlüğü’nü tedvirle vazifeli Devlet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı ve İstanbul Valiliği’ne, eğitim için, Frank Amfisine zarurî ihtiyaçları olduğunu bildirince, ki, dönem zaten , vesayet dönemiydi, yukarıda ta’dâd edilen makamların, Kurum ve Kuruluşların ağır baskısıyla, Frank Amfisi’nin Eğitim maksadıyla kullanılmasına mecburî olarak izin verilmişti...
İstanbul Tıp Fakültesi, Vesayet döneminde, baskılarla kopardığı, izinle ki, bu izin yalnızca, Frank Amfisi içindi, ayrık otu gibi, bu izinle, Frank Amfisini kullanmaya başladıktan sonra, zaman içinde,Yukarı Gureba’nın tamamını işgal etti.- Ayrık Oto,Futbol sahası kadar bir çemenlik sahaya, bana kenarında köşende küçücük bir yer ver,” dermiş, kenar-köşeye bir kere kök saldıktan sonra zaman eçende, bütün sahayı kaplar, çayır otunu yok edermiş...Fakülte, bir amfi için izin almış, sonra da bütün Yukarı Gureba’yı işgal etmiştir.Bayındırlık Bakanlığı,ki şimdiki karşılığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’dır, Vakıf arsaları üzerine, Vakıflardan izin alınmadan, hiçbir mi’mârî husûsiyeti olmayan ucube binalar inşa etti.
Monoblok Cerrâhî binası ve diğerleri gibi,Fakülte tarafından inşa ettirilen bu binülür son yıllarda meydana gelen deprenler neticesi, büyük hasarlar almış, yıktırılmıştır.Şu anda Fakültenin servislerinin çoğu, başka servislere eklenmiştir. Otopark yeri yoktur, öğretim üye’leri, öğrenciler ve hastalar, hastahane eçerisinde dakikalar boyu dolaşmalarına rağmen, vasıtalarını park edecek bir yer bulamıyorlar.
Cumuhurbaşkanımız, İstanbul Tıp Fakültesine, İstanbul Hasdal’da Ordu’nun boşalttığı çok geniş bir arazî’nin tahsis edildiğini, Fakülte binalarının Toplu Konut İdaresi tarafından inşa edileceğini, Çapa’daki Bezmiâlem, Vakıf Gureba’nın binalarını iki yıl içinde boşaltacağını duyurmuştu. Fkülte ağırdan aldı, ayak sürüdü, hala da ayak sürümeye devam ediyor, ne Hasdal’da inşaat başlatıldı, ne de Vakıflara aid bina’lar boşaltıldı. Sebebi, Fakülte şu anda şehrin Merkezinde,bütün yolların kavşak noktasında, burasını bırakıp, Şehr’in varoşlarına gitmek istemiyorlar. Zira, Ekserî, Öğretim Üyesi, hekimlerin, buraya yürüme mesafesinde husûsî, Muayene’leri vardır, ba’zıları da, yine buraya yürüme mesafesinde Özel Hastahanelerde, normal mesaî’lerinin dışında çalışmaktadırlar.Onun için burasını asla bırakmak istemiyorlar.Ama, er-geç burasını boşaltacak aslî sahibine teslim edeceklerdir...
Yukarı Gureba Hastahanesi işgal’den kurtarıldığında, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Hastahanesi genişleyecek, rahatlayacak, sıkışık durumdaki, Aşağı Gureba’daki Polikliniklerin ve Kliniklerin bir bölümü buraya taşınacak, kaliteli hasta yatağı en az iki katına çıkacak, her oda tek yatamlı hale getirilecek, belki de Üniversite Hastahanesinde, dünya’da yeni yeni, branşlar, açılacak, son model, belki de Türkiye’de ilk kullanılacak Tıbbî cihazlarla donatılacak, sadece Türkiye’de değil,Balkanlarda ve Ortdoğu’da bir referans Üniversite ve Hastahanesi olacaktır. Yukarı Gureba, işgal’den kurtarıldığında, Kuzeyde, Vatan Caddesi, Güney’de Millet Caddesi, Doğuda ve Batı’da iki geniş Cadde, bir de tam ortasından geçen geniş bir Cadde’nin çevrelediği,yalnız, Türkiye’nin değil, belki Avrupa’nın,hatta, dünya’nın en büyük Hastahanelerinden birisi haliune gelecektir. İşte, o zaman bütünüyle, Vakfiye’nin şart’ları yerine getirilmiş olacak, bütün vâkıf ve vâkıfe’lerin, husûsiyle, vâkife, Bezmiâlem Valide Sultan’ın da ruhu şad olacaktır. Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastahane’sinin işgal’den kurtarılması, vakfiye şartlarına ve gayesine uygun hizmet verir hale getirilmesini yakî’nen ta’kip etmeye devam edeceğiz...