Göller Bölgesinin son kal’ası Beyşehir Gölü’nün kurumaması, çölleşmemesi için,hiç vakit kaybedilmeden, derhal, Beyşehir, köprü başındaki regülâtörün kapakları bir daha açılmamak üzere kapatılmalıdır. Artık, Konya Ovasına, Çumra’ya, Mavi Tünel’den su verilmeye başlanmıştır. Isparta’nın dağlarına, elma bahçelerine su verilebilmesi için gölden devamlı su basmakta olan motopomplar susturulmalıdır. Şehir merkezinde mahalleler arasındaki tozlu yolların sulanması için belediye tarafından arazözler ve tankerlerle gölden su alınmasına son verilmelidir. Gölden alınıp tasfiye edildikten sonra şehir şebekesine verilen sudan bahçe sulanmasına izin verilmemeli, şehir şebeke suyunun tasarruflu kullanılması için tüm yayın vasıtalarıyla halka ihtarda bulunulmalı, bu hususlarda halk bilgilendirilmelidir. Kış aylarında şehir merkezine ve yakınlarına kar yağdığında, yol temizleme ve kar küremelerinde biriken karlar, belediyeye ait damperli kamyonlarla göle taşınmalıdır. Beyşehir Gölü’nün rezerv barajı olan Derebucak Yılmaz Muslu Barajı’nın fazla suları vahşî tarım sulamalarına kurban edilmemeli, Kaşıkçıbeli Tünelinden doğrudan göle aktarılmalıdır. ”dökme su ile değirmen dönmez” denilmiştir, bu tedbirler Beyşehir Gölü’nü kurtarabilir mi? denilebilir. Unutulmasın, bizler” akıp giden bir nehirde bile abdest alıyorsanız, sakın! suyu israf etmeyiniz” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Hem sonra atalarımız ne güzel söylemişler ”damlaya, damlaya, göl olur. Damlaya, damlaya göl kurtulur.

Beyşehir havzasında bulunan, Hititler dönemi, Antik Çağdan kalan eserlere ve kalıntılara bakıldığında, Bu havzada tarih öncesi 7500 yılına kadar bazı medeniyetlerin hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Beyşehir Isparta yolu üzerinde, Beyşehir’den 22 km mesafede bulunan, Sadıkhacı Mahallesinde, milattan önce 13.yüz yılın son çeyreğiyle tarihlenen Eflatun Pınarı, modern çağın olimpik yüzme havuzlarının bire bir modelidir. Pınardan gelen su dev aslan heykellerinin ağzından akarak yüzme havuzunu doldurmakta, havuzdan taşan artık sular küçük bir dere vasıtasıyla doğrudan Beyşehir Gölü’ne ulaşmaktadır.

Beyşehir’in 18 km güney doğusunda Hititler, Roma ve Bizans dönemlerine ait dünyanın en büyük kaya anıtları, Lokyanus Kitabesi Anıtı Fasıllar Mahallesinde bulunuyor.

Beyşehir’in kuzey batısında Beyşehir’e 12 km mesafede Beyşehir Gölü’ne sıfır noktada yeni ismi Gölkaşı olan, antik çağ yerleşim bölgesi Kıstıfan görülmeye değer yerlerdendir.

Beyşehir’de bir saklı cennet: Tarih, dağ, orman, yeşillik, müthiş göl manzarası, 1500 yıllık anıt ağaçlar, dağ servileri, yaban hayatına ait orman içi kemirgenler, etrafı dikine sarp dağların eteğinde halı serilmiş gibi düz alan, mesire sahası...Cik cik kuş seslerini bile içine çeken feza boşluğu kadar sonsuz, bir sükunet ve huzur yeri. Sözünü ettiğim yer Beyşehir yerlilerinin ve uzun bir müddetten beridir Beyşehir’de ikamet etmekte olanların bile haberdar olmadıkları bir yer.

“Ol mâhî’ler ki derya içerisinde deryadan bî’haberler.”

Sözünü ettiğim yer, Beyşehir merkezine takribî 6 Km kuzeyinde bulunan Tarım, Orman, Hayvancılık ve Su Bakanlığı 8. Bölge’ye ait Yaka Manastır Tabîat Parkıdır. Tabîat Parkında en az bin yıllık uzun kozalaklı, sarıçam, ladin (köknar), meşe ve ardıç ağaçlarının gölgesinde, piknik masalarında mangal keyfi, büyük şehirlerde ve hatta Anadolu’nun pek çok şehrinde 100, 150 km şehirden uzaklaşılmadan bulunamaz. Tabîat parkının içinde müthiş göl manzaralı bir lokanta var, tabîat parkının müsteciri tarafından  işletilmektedir. Tabîat parkına giriş ücrete tabi. Duhuliye ücretleri kişi ve bisiklet 5 TL, motosiklet 10 TL,  otomobil 15 TL, minibüs 45 TL, midibüs 75 TL, otobüs150 TL. Çadırlı kamp yapmak isteyenler çadırın küçük, büyük olmasına bakılmaksızın bir günlüğü 20 TL’dir. Mart-kasım dönemi yaz aylarında ortalama 100 araç tabîat parkına giriş çıkış yapmaktadır. Zaman zaman daha fazla vasıta giriş çıkış yapıyorsa da müstecir kendi lokantasına gelen vasıtalardan giriş ücreti almıyor. Öyle veya böyle ortalama 100 vasıtanın giriş çıkış yaptıklarını farz etmiş olsak günlük 15.000 TL, aylık 450.000 TL eder. Buna mukabil, müstecir tarafından, araçlardan para tahsil eden vazifelinin yer göstermesi dışında hiç bir hizmeti yoktur. Bazı beton zeminlere atılan tarihlerden anlaşıldığı kadarıyla tabÎat parkı mesire alanında 1970 yılından beridir, yeni herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Tabîat parkının girişinde mesire alanına ve piknik masalarına epeyce uzakta çok eski, yetersiz, lavobalar, musluklar kırık, kesinlikle ihtiyaca cevap vermeyen bir tuvalet var.

Mesire alanında araları en fazla 300 metre olan erkekler ve kadınlara mahsus iki ayrı mescid, hayırseverler tarafından yaptırılmıştır. Mesire alanının otopark ve giriş bölümünde bir hayırsever tarafından yaptırılan çeşmede yaz aylarında su iplik gibi akıyor. Mesire alanının en uzak noktasında yan yana iki çeşme, suyu menba suları kalitesinde boşa akıtılmaktadır. Halbuki bu bu çeşmelerden birisi mesire alanının ortasına getirilebilir. Tabîat parkının otoparkının bir bölümü çakıl, bir bölümü asfalt, bir bölümü de toprak, vasıtalar toprak bölüme geldiklerinde ve çıktıklarında gökyüzüne bir toz bulutu yükseliyor, oysa ki mesire alanının diğer bölümleri sulandığı için halı gibi çim, otopark kısmı da sürekli sulanmış olsa, buralar da çimle kaplanır. Şehrin gürültüsünden, trafik keşmekeşinden, toz dumandan kaçarak temiz hava almak için üstelik de para ödeyerek buraya gelenlere büyük bir haksızlık değil mi? Hiç vakit geçirilmeden mesire alanının merkezine, mescidlere yakın, yer altına temiz bir tuvalet yapılmalıdır. Türkiye genelinde, küçük yerleşim yerlerinde, dağ başlarında akaryakıt istasyonlarında temiz tuvalet konusunda belli bir standartı yakalayan Opet akaryakıt istasyonları örnek alınmalıdır.

Yaka Manastır Tabîat Parkında bu standart yakalanır ve duyurulabilirse, Konya’dan, Adana’dan, Antalya’dan seyyahlar gelip burada piknik, çadırlı kamp için sıraya girerler. Konya’lı seyyah, iki komşu aile, internetten buldukları, Isparta il hudutları dahilinde, Anamas Dağının eteğindeki Melikler Yaylasına gitmek ve çadırlı kamp için yola çıkarlar. Beyşehir’e geldiklerinde yangınlar dolayısıyla ormanlara girişin yasaklandığını, Melikler Yaylası da orman içi olduğu için gidemeyeceklerini  öğrenince çadırlarını Beyşehir Gölü kenarına kurup orada geceyi orada geçirmeyi düşünmüşler. Yanlarından geçen zabıta memurlarına çadır kurup geceyi göl kenarında geçirip geçiremeyeceklerini sormuşlar. Zabıta memurları “elbette geçirebilirsiniz, emniyet ve başkaca hususlarda emin olabilirsiniz. Ancak sivri sinekler sizi rahatsız edebilirler. Siz en iyisi Yaka Manastır Tabîat Parkına gidiniz, kampınızı orada kurunuz” demişler. Gelmişler, elektriği, suyu, tuvaleti olan burada, halı gibi çimle kaplı zeminde  çadırlarını kurmuşlar, çocuklar, şehir merkezlerinde hiç görmedikleri çim zeminde top oynuyor, yatıp yuvarlanıyor, aileler mangal keyfinde. Sordum, memnun musunuz? Çok memnunuz, bu gelişimizde iki gün, iki gece kalabildik, sonraki yıllarda en az bir hafta kalmayı düşünüyoruz” dediler. Pekiyi! şikayetiniz var mı? Tuvalet biraz uzakta ve geceleri köpekler çok havlıyor, rahatsız ediciler.

Seyyahların Beyşehir’e gelmeleri için o kadar çok sebep var ki saymakla bitmez. Beyşehir’in batısında gölün sıfır noktasında Beyşehir’e 60 km mesafede Yenişarbademli, Isparta Karayolu’nun 5 km içerisinde Gölyaka Mahallesi sınırlarında bulunan Kubad Abâd Sarayı kalıntıları, Anadolu’nun en eski ve en değerli camilerinden ahşap direkleriyle meşhur Eşrefoğlu Camii 20.asrın başlarında Sultan 2. Abdülhamid Han Hazretlerinin emriyle, Almanlara yaptırılan Taş Köprü, Beyşehir Regülâtörü, tarih öncesi antik dönem, Hitit, Roma ve Bizans eserleri meraklıları için, Eflatun Pınarı, Fasıllar dev kaya anıtları ve kitabeleri...