Karadeniz’İn çok sert ve kaba dalgaları gibi, çok sertti. Salâbet-i Diniyye Sahibi, inadığı ve müdafaa ettiği da’va uğuruna  gözünü budaktan esirgemezdi. Trabzon- Akçabat’da, kendisi gibi sert mizaçlı bir din görevlisi- müezzin’in oğluydu.Orta tahsilini Trabzon’da tamamlamış, İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakülte’sini kazanmıştı. İlk tebliğ, mcahade ve mücadele’Yi, kaldığı yurtta arakdaşları arasında başlatmıştı. Hukuk Fakülte’sini iyi dereceden bitirmiş, serbest avukatlık ruhsatını almıştı.Fakülte’den tanıdığı eşi, Muhterem’e, Aynur Mısıroğlu da kendisi gibi serbest avukat idi.Ancak, ne kendisi ne eşi Hanımefendi avukatılk yaptı. Sebil Yayınevi’ni kurdu, Sebil Dergisini çıkardı. Çok iddialı, alışılmışın dışında kitaplar yazdı,makaleler kaleme aldı.Devrin Tâgût ve decâcilesine karşı cephe aldı.Ahbes hakkında kitaplar yayınladı, konferanslar verdi.Kemalist’lere doğrudan hedef oldu, ilk fırsatta, 12 Mart 1972 vesayet zihniyyeti idare hakim olunca, bilahere, C.H.P.’ ye giren ve İçişleri Bakanlığı’na kadard yükselen, devrin, Eskeşehir Sıkıyönetim Kumandı olan, İrfan Özaydınlı emir verdi ve Tevkîf edildi.Devrin, İzmir Sıkıyönetim Kumandanı da, İzmir’de, Fethullah Gülen’i tevkif ettirmişti.O tarih’te, Fethullah Gülen Deccalinin ihanet ve hıyaneti henüz ortaya çıkmamıştı.Bâb-ıâlî Gazete’sinin İmtiyaz Sahibiydim, devrin Adalet Bakanı ve Ceza ve Tevkîf Evleri Umum Müdürü ile çok iyi münasebetlerim vardı.Rica ettim, hem  Kadir  Mısıroğlu’nu, hem de, Fethullah  Gülen’i, İstanbul’a, Tam Teşekküllü bir Üniversite Hastahanesi’ne sevkini sağladım.Her ikisi de, devrin İstanbul Üniversitesi,Cerrahpaşa Tıp Fakültesi , Psikyatr Ana Bilim Dalı bölümüne yatırıldılar.Ziyaretlerine gittim, Pençereleri demirparmıklarla kapatılmış birer kişilik odalarda, ayaklarınhdan zincirle karyola’larına bağlahmış bir vazi’yyette yatıyorlardı. Oda’larının kapılarında da musallah bir Jandarma nöbet tutuyordu.Anabilim Dalı Başkanı, Merhum, Prf. Dr. Ayhan Songar Hoca’yı odasında ziyaret ettim.” Hocam! Sıkıyönetim ne kadar devam eder, bilinmez, bunların askerî Ceza ve Tevkif evlerinde hayatları bile müemmen değildir. Diğer, hoca’larımıza rica etsek de her ikisine birer rapor tanzim ettirsek, himmet buyursanız,” dediğimde,” Akkoca Bey! Diğer arkadaşlarımı ikna için herhangi bir gayret sarfetmeme lüzum yok, bu arkadaşlarımız gerçekten delidirler, zaten bu istikamette birer rapor tanzim edilecektir, siz hiç merak buyurmayın,” dedi, vedalaştık. Hafta sonunda Aydınlar Ocağında buluştuğumuzda,” Müjdeler olsun,rapor tanzim edildi, her ikisi de tahliye edilerek evlerine döndüler,” dedi.

Bu rapor’dan sonra, Kadir Bey artık tutulamaz olmuştu, bostanlara destursuz girdi,”Lozan Zafer mi Hezimek mi?” diye sordu, Cumhuriyet rejmini, kurucularını tartışmaya açtı, Memleketimiz düşman işgaline uğrasaydı,Müslüman-Türk Milleti’ne bu kadar zulüm yapılmazdı, “dedi.Kemalist’lerin nefretini üzerine çekti,Yurtdışına çıkmak ve uzun bir müddet sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı, Türkiye’deki bütün malvarlığına el konuldu, Vatandaşlıktan çıkarıldı, bilahere yeniden vatandaşlığa alındı, malvarlıoğı kendisine  bitemamiha iade edildi.Salâbet-i Diniyye’sini sert mücadelesini ebediyyete intikal edinceye kadar devam ettirdi...

Editör, Yazar Adkadaşımız, Recep Arslan, “ Gazeteci Abdullah Işıklar TANIDI- DİNLEDİ- ANLATTI,1937-2017, YI LLARI ARASINDA,  TÜRKİYE’Yİ AYDINLATANLAR,” Kitabını kaleme aldı,”  Prf. Dr. Ahmet Cihan, 1937-2020, Yılları arasında, Türkiye’de, Doğudan Batı’ya Adalet ve Hürriyetle IŞIK TUTANLAR.”  (Anlatan, Gazeteci  ABDULLAH  IŞIKLAR,” Kitabını kaleme aldı.Abdullah Işıklar Ağabey’in” HÂTIRAT,” kitapları tetkik edildiğinde,çocukluğundan i’tibaren, yer ve zaman vererek yaşadığı vak’aları tam olarak günü-gününe aksettirdiği için, gerçek bir “HÂTIRAT,”  kitapları önünüze çıkar. Abdullah Işıklar, 1934 Adıyaman doğumlu olduğu halde,  1937, Arapgir  olarak nüfusa kaydedilmiştir. İlk ve orta tahsilini Arapgir’de tamamladığktan sonra, 1950-1951 Eğitim ve Öğretim yılında, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Gazetecilik Enstitü’süne kayd’olmuş, 1954 Yılında bu Enstitü’den iyi derece ile me’zun olmuştur.

Üniversite talebe olduğu yıllarda, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Büyükdoğu  gazetesinde ve bir zamanların Başat Gazete’lerinden  Merhum, Safa Kılıçlıoğlu’nun, YENİSABAH  Gazete’lerinde Adliye- Polis Muhabirliği, mülakat ve Röportaj yazarlığı yaptı.     

Üniversiteyi bitirir,bitirmez, asker’lik hizmetini deruhte etmek için müracaat  eder, askerlik vazifesine, Ankara’da, Piyade Yedeksubay Okulunda başlar. O devirde Piyade Okulu Yedeksubay Komutanı, Korgeneral Refik Yılmaz’dır.Refik Yılmaz, 27 Mayıs 1960 Darbe-i Hükumetinden sonra, İstanbul ve Sıkıyönetim  Kumandanı olarak ta’yin edilmişti. Abdullah Işıkların Piyade Yedeksubay Okulunda   kitaplara sığmayacak kadar hatırası vardır;Onlardan Sadece birisini nakledeyim, koskoca okul’da namaz kılmak isteyen Askerî  talebe’nin namaz kılacağı bir yer bulunmamaktadır. Namaz kılmak isteyenler, merdiven  altı boşluğuna kaputları serip oracıkta kılıyorlardı.Abdullah Işıklar okul’da üst katta kullanılmayan ve fakat aydınlık bir odayı, boyar,temizler, mescid haline getirir. Okul Komutanı Refik Yılmaz, “ Asker sen burada ne yapıyorsun! Komutanım, Okulumuzda namaz kılabilceğimiz bir mescidimiz yok, ben burayı temizledim, boyadım, diğer namaz kılan armadaşlarımızla birlikte namazlarımızı  burada kılmak istiyoruz,” Tabî’î, Sizin, izniniz  ve  emriniz,olursa,” diye cevap verir.Komutan Refik Yılmaz, yanında bulunan Emirsubayı’na,en geç yarına kadar buraya bir “MİHRAB,” konulsun, konulsun ki, bir daha hiçbir kimse burasını mescid olmaktan çıkarmasın,çıkaramasın!...Peygamber Ocağı Türk Ordusu’nda başka türlü generaller çok idiyse de böylesi komutanlar da vardı... O yıllarda, Yedeksubayların askerlik müddeti, 6 ayı  Okulda, 12 ayı kıt’a’da olmak üzere 18 aydı. Abdullah Işıklar Askerlik müddetinin 6 ayını Ankara’da Piyade Yedeksubay Okulunda ,12 ayını da, kur’asında çıkan, Kars- Çıldır da  tamamlamıştı.Ankara’da, Piyade Yedeksubay Okulundaki ba’zı arkadaşlarının kimler olduğunu sorduğumda, yüzünde müstehzî, bir tebessüm belirir,” Sorma Hocam, kimler yoktu ki, Aktör Ayhan Işık, Yazar, Çetin Altan  ve Mahmud Makal,  “Bizimköy,”     adlı Marksist bir Romanı olan meşhur komünist...

Matbuat Aleminde, yıllarca geçerli, söylenen bir söz vardır;  “ Bir kerre Mürekkep Kokusunu aldın mı? Artık iflah olmazsın,” Abdullah Işıklar da askere gitmeden önce, Büyükdoğu’da ve Yenisabah’da gazetecilik yapmış, mürekkep kokusunu, Matbaa Makinesinin sortisinden ilk çıkan gazete nüshalarının sıcak sıcak,    mürekkep ve kağıt kokusunu iyice içine çekmişti. Artık, iflah olmaz bir tutku ile Gazeteciliğe tutulmuştu ve bu tutku ömrünün sonuna kadar devam etmiştir.Askerlik dönüşü, Gazeteciliğe, Haftalık bir gazete çıkararak devam etmek istedi.İstanbul Vilayeti’ne müracaatla, Gazete olarak, “ FETİH,” ismi’nin İmtiyaz hakkını aldı, Fetih Gazetesi’nin ilk nüshası  neşredildiğinde, İmtiyaz Sahibi, Abdullah Işıklar, Yazıişleri Müdürü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi  talebesinden, Şanlıurfalı, Reşid Dericioğlu...

Abdullah Işıklar Fetih Gazetesini çıkardığında arkasında herhangi bir sermayeder yoktu. İstanbul’da ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde, Abdullah Işıklar gibi düşünen ve da’va’sına inanmış, da’va adamları vardı.Risale-i Nur Talebesinden, daha sonraki yıllarda, İslâm Mecmu’asını çıkaran, Milletvekili seçilen, Faysal Finans Kurumu’nun kurucularından, Salih Özcan,uzun yıllar, Üstad, Necip Fazıl Kısakürek’in en yakınlarında bulunmuş, Merhum, Hüseyin Yananlı gibi candostu arkadaşları vardı...