TESPİTLER

Uzakara bir fasıla’dan sonra,bu Köşe’nin formatına uygun, bir yorum ve sual tevcihi gelmiştir. “SânîOĞLU,” Mahlasını kullanan Pek Değer’li Kardeşimiz” Aziz Hocam! Son haftalarda, Sosyal Medya denilen, İnternet vasatında,bir ses kaydı tedavüle sokulmuştur.Ses kaydının bir kişinin,bu pandemi döneminde, dinleyenler arasında sık sık, öksürük ve aksırık seslerinin yükselmesi sebebiyle, dijital bir sohbet kaydı olmayıp, doğrudan hazır bulunan kalabalık bir cemaatde karşı yapıldığı anlaşılmaktadır. Tok sesli sohbetçi, sohbeti  ahiret alemine getiriyor, isimler de zikrederek, bugünkü zahirî ve Umur-u dünya  idarecisinin adından bahsederek,”A.H.k.) Ağabeyimiz, kıyamet gününde bizlere referans olacaktır. O, bizi cehennem ateşinden çekip alacak,bizlere cennete girmemiz için vize verecek, pasaport verecektir. Biz’lerin eliinden tutup Hazreti Üstaz’ımızın huzuruna çıkaracakttır,”diyor.

“Aziz Hocam,bu ifadelerin Kitap, Sünnet ve Tarîk-ı Nakşibendiyye-i Âliyye’nin esâsâtına uygun olup- olmadığı hususunda mutala’larınızı      ve müdellel,muknî  cevaplarınızı bizleri ve câmiamız mensuplarını tenvir bakımından istirham ediyoruz,” derin hürmetlerimizi arz’ederiz.”

Aziz “ SÂNÎOĞLU,”Kardeşimiz, böylesine bir konuşmayı,bu ifadeleri, Kitap,Sünnet müvacehesinde yorumlamak ne mümkin?Kıyamet gününde hâşâ! ne herhangi birisinin referansı ne de vize ve pasaportu geçer. Teşbih’te hata yoktur,teşbihte bulunmuştur, denilebilir, ancak böylesine bir teşbih zaten mahz-ı hatadır.

Ahiret âleminde, kıyamet gününde, ancak Allah indinde, kendisine şefaat izni verilenlerin şefati vardır.

“ İzni olmaksızın, O’nun  huzurunda şefaat etmek kimin hakkı’dır,” ( Bakara/ 2/ 255)  “ Rahmân’ın katından   bir söz alanların dışında, hiç kimse şefaate sahip olamayacak.” ( Meryem/19/87 )  “  O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu dışında, şefaat fayda vermez.” ( Tâhâ /20/109)   “ Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar O7nun rıza gösterdiklerinin dışında hiç kimseye şefaat etmezler. Onlar O’na olan  haşyet( Saygılarından neş’et korkularından dolayı) titrerler.” ( Enbiya/21/ 28)

“ Onlara, yaklaşan  felaket gününü haber ver! O zaman yürekler gırtlaklara dayanmış, yutkunup dururlar. Zalimler için ne bir dost, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi( aracı) vardır.”  ( Mü’min 40/18 ) “O’nun dışındaki yalvarıp durdukları şeylar, şefaat etme imkanına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şehadet edenler, bunun dışındadır.” ( Zuhruf / 43 /86 )  “ O gün bir kimse başka bir kimse için hiç bir şey yapamaz.  O gün, söz  Allah’ındır.” (  İnfitâr /82 / 19 )

Kitap’tan, Kur’ân-ı Kerim’den kıyamet gününde şefaatle alakalı bir Buket sunduk.

Sünnette,Sahih hadisler’de, Sevgili Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, kıyamet gününde, Allah’ın Celle Celâluhû, şefaat izni verdiği, en başta Sevgili Peygamber’imiz olmak üzere, resuller,nebî’ler,şehid’ler velî’ler, Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat edeceklerdir. Sabvet halinde hiç günah işlememiş ölmüş çocuklar, ma’sûm’lar,Allah izin verirse, Allah’ın razı olduğu, ebeveyn’lerine ve yakınlarına şefaat edeceklerdir. Görüldüğü gibi, şefaat edeceklerin şefaat edebilmeleri, Allah’ın iznine, şefaatten faydalanacak olanların da Allah’ın rızasına bağlı olduğunu unutmayalım. Allah katında kendisine şefaat izni vöerilenler her istediklerine şefaat edemezler, ancak Allah’ın rızasına uygun hareaket edenlere şefaat edebilirler. Allah katında kendilerine şefaat izni verilenler, herhangi bir kimseyi cehennem azabsından çekip-alıp kurtaramaz, elinden tutup cennete koyamaz.

Sohbetçi, Şöyle deseydi,”Allah katında kendilerine şefaat izni verilenlerin şefaatiyle bizler de, onların şefaatlerine layık olabilirsek, Allah’ın şefaatlere rıza gösterdiği kullardan olabilirsek, inşa Allah! Rabbi’mizin lutfi keremiyle, Cehennem azabından kurtulur,cennete Allah’ın rızasına nail oluruz,” deseydi, hiç bir beis yoktu. Ama, hiç bir temenni ve niyaza.meş’iyyete havale etmeden, kat’î sözlerle isim vererek,”Bize referans olacak, cehennem azabından çekip kurtaracak, vize verecek,pasaport verecek, elimizden tutup cennete koyacak” diyor.

İslâmî ilimlerdenbirazcık nasibi olanlar, az da olsa İlm-i Kelâm’a vakıf olanlar bilirler ski,” El- Emnü Mine’ lllâhi küfrün, Ve’l- Ye’si mine’llâhi  küfrün,” ( Allah’ın azabından emin olmak küfürdüdür, Allaüh’ın rahmetinden ümid kesmek de küfürdür.Mü’min,” Bene’r- Rica ve’l- Avf,”( ALLAH’ nikabından- azabından afv diler,bekler,rahmetinden de ümidini kesmez.

Cenab-ı Hak,cennetini  ra’feten, rahmeten ve merhameten İman-ı Sûrî’ye bağlamıştır; Herhangi bir müslüman- mü’min Kelime-i Tevhidi getirir ve bu ikrar üzere, ebediyyete intikam ederse, cennete girecektir. Günahları olabilir, hatta çok güonahı da olabilir, mürtekib-i Kebire sahi de olabilir.( büyük günahlardan herhangi birisini veyabir kaçını irtikap etiumişolabilir.)Rabbim dilerse,adaletinin tecellisiyle bir müddet cehennemde azab eder,bilahere cennetine koyar, dilerse, bütün günahlarını- büyük-küçük rahmet ve mağfiretiyle afv’eder cennetine koyar.Zerre misali hayırla, iman-ı Sûrî’yle ebediyyete intikeal edenler cehennemde ebedî  kalmayacaklardır.

Zikri Hafî,  Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’de   sohbetin çok ehemmiyetli bir yeri vardır; 2Sohbetin fazileti bütün faziletlerin ötesindedir.Aspab-ı Kiram, nasıl ki, Peygamber’imizle sohbet şerefine nail oldukları için, Peygamber’lerden sonra, hiç bir velî’nin, hiçbir Allah kulunun ulaşamadığğı-ulaşmayacağı bir mertebe’ye nail olmuşlardır.Ne var ki,sohbetten bemlenilen neticelerin eldeedilebilmesi için. Sohbet edenin, ehil, sohbet mevzu’una ariz-amîk vakıf olması,sohbeti dinleyenlerin de sohbetteki konuları hazmedebilme yetisine sahip olmalıdırlar.

Merhum, Büyüğümüz, Kemal Kacar Beyağabeyimiz,böylelerine, “ Tevâkuş’lar,” derdi, Ma’alesef,zaman zaman böylesi tevâkuşlar   çıkıyor, kendisinin önemlibirisi olduğu zu’umiyle, ya da devrin idarecisine müdahanede bulunmak için, kendisinin Kurb-u Sultan olması hasebiyle kendisine i’tibar edilmesi için, cehl-i Mürekkep olarak kitaba,sünnete, örf,adet,edep,adâb-ı Muâşeret uymayan, bırakınız ilim ehlini, şuurlu bir müslümanın bile ilk bakışta reddedebileceği saçmalıkları sohbet konusuyapıyorlar. Sohbeti dinleyenler arasında bırakınız ilim ehlini, şuurlu bir müslüman bulunsaydı,” Efendi,efendi, hele bir dur.Senin busöylediklerin, ne kitaba,ne sünnete ve ne de dine uyar,” diyeikaz ve ihtar etmeliydi.

Üzkülerek ifade etmeyemecburum,ki,Geçmişte, ömrünün hiç bir safhasındabir baltaya sap olmamış, Echel-i Cühalâ’dan ba’zı kimseler, nevözuhur sözde ağabeyler    sohbetçi kesilmişler. Of’lu hoca,kürsî’ ye çıkmış, başlangıç selam ve salavattan sonra, “ Ey Cemaat! Bu gün sizlere öyle mevzu’ular anlatacağgık ki. Şimdiye kadtar bu mevzu’ları size hiç kimse anlatmadı,” demiş.Cemaat arasında bulunanbir başka Of’lu hoca, kendisine,” demek ki, kitap’tan sünnetten bahsetmeyeceksin, zira şimdiye kadar burada va’az edenler hep kitap(tan sünnetten bahsettiler,”demiş.Bizim, Nevzuhur, olaçıkagelmiş sözde ağaübeyler,bizim Of’lu’lar da kitaba, sünnete dinimize uymayan masallarla bizi avutmaya çalışıyorlar. Bu durum, aslında sohbet ehli hakîkaten ilim ve irfan sahibi, Agğabey’lerimize dehakarettir....