YORUMCULARA CEVAPLAR VE MUTALALAR!.. (6/50)

Abone Ol

ÜSKÜDAR-KISIKLI-ÇAMLICA!

Üsküdar, Konstantiniye’nin İstanbul olmasından iki asır öncesinden İslâm ile şerefyab olmuş, İstanbul’un kutlu fethine şahitlik etmiş, kocaman yalancı sahte şehrin tam ortasında sahici belde, nice velîlerin, nice mana sultanlarının medfun bulunduğu İstanbul’un en büyük kabristanlığının içinde bulunduğu, mübarek belde...

Üsküdar bu tarihî meziyetlerinin yanında 1951 yılından itibaren sahibi zaman, mürşid-i kâmil ve mükemmil, medar mürşid ve müceddid Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) efendi hazretlerinin Üsküdar’a Kısıklı, Çamlıca’ya, ikametgahını ve medreselerini nakletmesiyle bütün tarihî meziyetlerine yeni bir meziyet eklenerek taçlanmıştı.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde tek parti mütegallibe, ceberûtî  ve tâğutî idare hâk ile yeksan edilip, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra, Diyanet İşleri Reisliği, mazbut ve mülhak vakıflar camileri dışındaki camilere kadro vermeye başladı. Diyanet İşleri Reisliği’nin kadrolu olarak tayin ettiği imamlara fahrî  olarak Kur’ân Kursu Öğretmenliği salahiyeti verilerek bu camilerde müracaat edenlere Kur’ân öğretme yetkisi verilmişti. Bu arada Kısıklı’ya çok yakın o tarihlerde, Üsküdar’a bağlı bir köy olan, Bulgurlu Köyündeki tarihî Bayrampaşa Camii’ne Diyanet İşleri Reisliği tarafından kadro tahsis edilmiş, Üsküdar Müftülüğünce imamlık için bir müsabaka imtihanı açılmıştı. Efendi hazretleri talebesinden, Mustafa Özaltın’a ”Mustafa! müracaat et, İnşa Allah! imtihanı kazanırsın” buyurur. Mustaf Özaltın, Üsküdar Müftülüğü nezdindeki imtihanı kazanır, Bulgurlu Köyü Bayrampaşa Camii’ne imam olarak tayin edilir. Efendi hazretleri, Mustafa Özaltın Hoca’ya, Mustafa! Gönenli Mehmed Efendi, Mehmed Öğütçü haftanın bir günü, Kısıklı’daki Abdullahağa Camii’ne gelir, burada kadınlara vaaz eder, kendisini takip et, hangi gün geliyorsa o gün git, benim selamımı söyle. İstanbul Müftülüğüne ait mühür yanındadır. İstanbul Müftülüğü adına kadrolu imamlara Kur’ân Kursu fahrî  öğretmenliği  salahiyeti veren bir belgeyi sana versin” buyurur. Devrin İstanbul Müftüsü merhum Erzurum’lu Ömer Nasuhî Bilmen efendi hazretleri İstanbul’un nispeten uzak semtlerinden kadrolu imamların Süleymaniye’deki İstanbul Müftülüğüne gelip belge almalarının zorluğunu dikkate alarak o tarihlerde genç bir imam olan Mehmed Öğütçü’ye mührü teslim etmiş, kadrolu imamlara yetki verebilmesi için kendisini vazifelendirmişti. Mustaf Özaltın Hoca, Gönenli’nin Kısıklı’ya Abdullahağa Camii’ne geldiği gün yanına varmış, efendih hazretlerinin selamını söylemiş, kendisinden belgeyi almış. Artık Mustafa Özaltın Hoca, Bulgurlu Bayrampaşa Camii imamı ve fahrî Kur’ân kursu muallimidir.

Kısıklı’daki ziyarethanede Konyalı Köşkünde, çilehanedeki Tayyar Bey köşkü ve yanındaki bazı köşklerde, Kısıklı’ya takriben 6 km mesafede bulunan Bulgurlu Köyü, Halıdara Mevkiinde halen E-5  oto yolu ile Tem Otoyolu Çamlıca bağlantı yolu üzerinde orada kalan talebenin taktığı adıyla “Kırklar” bağ evinde dört koldan Ashab-ı Sufee usulü tedrisat olanca hızıyla devam ediyordu.

Alanya, Düzce, Karaman, Konya, Tarsus ve Rize medreselerinde tekâmül seviyesine gelmiş talebe İstanbul’a alınıyor,  yukarıda isimlerini saydığım mekanlarda barındırılıyor, gece gündüz fasılasız, hızlandırılmış bir tedrisat ile kısa zamanda Diyanet İşleri Reisliği’nin zaman zaman açtığı müftülük, vaizlik imtihanlarını kazanacak derecede İslâmî İlimlere vukufiyet peyda ediyorlardı. Bu dönem talebe-i ulûmun profiline bakıldığında aralarında, Mehmed Arıkan, Fazıl Temizerler, Ersin Okur gibi henüz çocukluk yaşlarında, 14-15 yaşlarında bulunanlar olduğu gibi, askerlik vazifesini ifa etmiş evli barklı, Mahmud Ünver, Mehmed Emre, Halit Başer, Abdurrahman Bengi gibi sonradan her biri ilçe ve il müftülüklerinde bulunmuş zevat da vardı.

Bulgurlu Bayrampaşa Camii imamı ve Fahrî Kur’ân kursu muallimi Mustafa Özaltın Hoca’nın askere alınmasıyla bu vazifelerinden ayrılması üzerine, Üsküdar Müftülüğünce açılmasına izin verilen Üsküdar, Çilehane Kur’ân Kursu Muallimliğine Bozkırlı, Akiseli, Ali Çavuş’un oğlu Hafız Mehmed Bozkurt tayin edilmiştir. –Bilahere devrin büyüğü merhum Kemal Bey ağabey, Kemal Kacar’ın tavsiyesi üzerine ”Bozkurt” soyadını ”Bozkırlı” olarak değiştirmişti.-

Efendi hazretleri bizzat yetişemediği  ayrı ayrı yerlerdeki talebe için ziyarethanede merhum hafız Hüseyin (Hüseyin Kaplan), Hasan Arıkan, Mehmed Arıkan ve Fazıl Temizerler Hocalarımıza tedris ile, İslâmî ilimleri yüklüyor, onlar da farklı mekanlardaki talebeyi tedris ediyorlardı. O yıllarda İstanbul’un Rumeli Yakasında, Laleli’de ikamet etmekte olan merhum büyüğümüz, bey ağabeyimiz Kemal Kacar, Şehzadebaşı Vefa’da muhtelif mekanlarda mesela Taştekneler Camii’nde Fatih civarında medrese ve yurtlarda kalan talebeye ders okutuyordu.

Anadolu’daki medreselerde tekâmül seviyesine gelen talebenin adedi artınca bunların iaşe ve ibateleri için daha fazla mekana ihtiyaç duyulmuştu. Küçük Çamlıca’da, Aziz Mahmud-u Hüdâyî Hazretlerinin  çilesini çektiği Çilehane Mescidi civarındaki merhum Tayyar Bey’in köşkünü tedrisat için tahsis etmiş, diğer bazı köşk sahipleri de köşklerini bila bedel tahsis ederken bazı köşkler de kiralanmıştı. Böylece daha fazla talebenin tedris, iaşe ve ibatesi için mekanlar hazır edilmişti. Diğer taraftan, resmî Kur’ân Kursu’nun açılması için gerekli şartlar yerine getirilmiş, Üsküdar Müftülüğü’ne bağlı Üsküdar Çilehane Kur’ân Kursu açılmış, Kur’ân Kursu muallimliği imtihanını kazanan merhum Mehmed Bozkurt (Bozkırlı) Çilehane Kur’ân Kursu muallimi olarak tayin edilmişti.

Merhum Mehmed Bozkurt (Bozkırlı) yalnızca bir Kur’ân Kursu muallimi değil, efendi hazretlerinin sağ kolu mesabesindeydi. Bir nevi efendi hazretlerinin vekil harcı gibiydi. Efendi hazretleri günlük işler için mübaya edeceği erzak ve diğer ihtiyaç maddeleri için kendisine ihtiyaç duyduğu meblağı veriyor, o en uygun şartlarda gıda ve ihtiyaç maddelerini temin ediyor, nispeten artık kalabalıklaşmış talebenin iaşe ve ibatesi için gece gündüz demeden koşuşturuyordu. Günümüzdeki yurtlarımızda, banyo ve lavabolarda 24 saat doğalgaz, elektrikli ısıtıcılar ve güneş enerjisi ile ısıtılan sularda abdest ve duş alan kardeşlerimiz için bir hikaye gibi gelebilir. O tarihlerde sıcak sulu banyolar şöyle dursun, talebe ibrik ile abdest alır, zaruret olduğunda buzunu kırar, buzlu su ile duş alırlardı. Merhum Mehmed Bozkurt el becerisi olan pratik zekası çok kuvvetli birisiydi. Çilehane’de üç dört adet varili boru kaynattırarak birleştirmiş, tulumba ile derin kuyulardan çekilen su ile doldurmuş alt borulara taktırdığı musluklardan talebenin dökme su ile abdest almaları yerine bu musluklardan abdest almasını temin etmiş. Efendi hazretleri görünce çok sevinmiş ve kendisine dua buyurmuş. Bir ay müddetle anlaşma  yapılmış gıda toptancılarından çeşitli gıda ve ihtiyaç maddeleri satın alınıyor, ay başı gelince ilgili efendi hazretlerine gelir “Efendim, borcunuz şu kadardır” der ve tahsilatını yaparmış, bir sonbahar ayında yine aynı toptancı gelmiş ”Efendim, bu ayki hesabınız şu kadardır, diye daha önceki aylara nispetle ancak beşte bir kadar bir miktar söylüyor. Efendi Hazretleri her hangi bir yanlışlık olmasın, söylediğiniz miktar geçen ay ödediğimiz miktarın ancak beşte biri kadar bir tutar. Hayır efendim, bizde bir yanlışlık yok, biz ancak bu miktarın karşılığı gıda ve ihtiyaç maddesi sattık. Efendi hazretleri hemen Hafız Mehmed’i buraya çağırın! Mutlaka bir yanlışlık olmalıdır talebe sayımız azalmadı aynı, öyleyse niçin bu meblağ azaldı? Hafız Mehmed Bozkurt huzura gelir ”Hafız Mehmed bu ne haldir, yoksa sen benim evladımın rızkını kesip onlara sadece kuru ekmek mi yedirdin? Hafız Mehmed Bozkurt: efendim, babam Ali Çavuş’un sizlere selamı var, dualarınızı bekliyor, hasad zamanı memleketimiz Bozkır’da bakliyat, kuru fasulye, nohut, mercimek, kurutulmuş çeşitli meyveler toplamış, bir kamyon gıda gönderdi. Bu ay çok az gıda ve ihtiyaç maddesine ihtiyacımız oldu. İnşa Allah! stoklarımızda bulunan gıda maddelerini kullanacağız, gelecek aylarda da daha az bedel ödeyeceğiz” der. Efendi hazretleri çok memnun kalır, hem Hafız Mehmed Bozkurt’a hem de merhum babası Ali Çavuş’a dua buyurur.