İTTİHAD VE TERAKKÎ BAKİYESİ, MÜTEGALLİBE CHP’NİN HİÇ DEĞİŞMEYEN ZİHNİYETİ!.. (6)

1856 Islahat Fermanıyla Memâlik-i Osmaniyye’de ecnebîlere tanınan haklar müvacehesinde, devletimizin bünyesindeki muzır unsurlar, masonik zihniyetteki hainlerin de yardımıyla Evanjelistlerin, Memâlik-i Osmaniyyeyi nasranîleştirmek için beşinci kol hareketlerini kolayca icra edebilmek için bir  ileri karakol olarak kurdukları Robert Koleji, evrimleşerek 1971 tarihinde çıkarılan bir kanunla diğer bazı üniversiteler gibi üniversite haline getirilmiştir. ”Boğaziçi Üniversitesi” TBMM’ne gelen ilk teklife  göre isminin Fatih Üniversitesi olması öngörülmüşken meclis içinde ve hariçte bazılarının “Boğaziçi” isminde ısrar etmeleri ve ağırlıklarını koydukları için bu isimde karar kılınması bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Robert Koleji, kurulduğundan itibaren millî ve yerli olmayan, yabancı bir Amerikan okuluydu. Kolej’in ilk direktör ve müdüründen, üniversite haline geldiği tarihteki son direktör ve mürdürüne kadarki tüm müdürler ve pek tabiî ki bütün öğretmenler eğitim elemanları Hristiyan, papaz ve kardinaller idi.

Üniversite haline gelince beklenilen, Türk kanunlarına göre kurulmuş, YÖK’e (Yüksek Öğretim Kurumu)  bağlı, üniversal bir müessese olarak mahallîleşmesi ve millî bir kurum haline gelmesiydi. Heyhât!

Ne yerli ne de millî oldu. Türk yüksek öğretim içinde silik bir nokta olan, milletlerarası arenada her hangi bir muvaffakıyeti bulunmayan bu üniversiteden zar zor mezun olanlarla, akademisyenler  kendilerini dev aynasında görürler, kendilerinden olmayan bütün üniversiteleri, o üniversitenin talebesini ve öğretim elemanlarını cüceleştirirler. ”Biz, Boğaziçiliyiz”

Bu zihniyet, kendi kalıplarına sığmayan bütün insanları hor, hakir gören ikinci üçüncü sınıf, güdülmesi gereken insanlar olarak gören, bütün dünya üzerinde tek bir zihniyette, Siyonist Millet, tek bir din anlayışı, Evanjelizm, Siyonizm zihniyetidir.

İttihad ve Terakkî bakiyesi, mütegallibe CHP’ nin Boğaziçi aşkı nereden geliyor? Aynı zihniyetin takipçileri oldukları için. Tıpkı, Boğaziçi Üniversitesi mensuplarının mahallî ve millî olmadıkları gibi, CHP’de, yerli ve millî değildir. Kurulduğundan (1971) günümüze kadar Boğaziçi Üniversitesinde vazife gören bütün rektörler masondur. Kurucu ve ilk rektör Abdullah Kuran Robert Koleji mezunu, Amerikalı bir bayanla evlidir. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde önemli görevlerde bulunmuş Mimarlık Fakültesi’nin kuruluşunda vazife almış, Türkiye’nin önde gelen masonlarından birisidir. Bir sonraki  rektör Semih Salih Tezcan masonlar dünyasının önemli isimlerinden olup mühendis olmasına rağmen, Loca’larda, Masonik Doktrinler dersleri vermiş, mason hatiplerin yetiştirilmesinde görev almış, “Türkiye’de Masonluk nasıl geliştirilir” başlıklı makaleler yazmıştır. Bilgi Üniversitesini kuran ve halen Türkiye Masonlarının resmî büyük üstadı Fransa Bilimsel Araştırma Direktörü Ramiz Sanver de, Boğaziçi’nde endüstri mühendisi olarak yetişmiş bilahere ekonomist olmuştur. 2016-2021 tarihleri arasında rektörlük yapan Prf.Dr. Mehmed Özkan’a kadar vazife yapan dokuz rektörün dokuzu da masondur. Boğaziçi Üniversitesi tarihinde ilk defa 2021 yılında mason olmayan yerli ve millî bir rektör tayin edilmiştir. Rektör olarak tayin edilen Prf.Dr. Melih Bulu, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birisinden, Ortadoğu Teknik Üniversitesinden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını ve doktorasını Boğaziçi Üniversitesinde tamamlamıştır. Akademisyen olarak pek çok devlet ve vakıf üniversitesinde  bölüm başkanlığı, kurucu rektörlük ve rektörlük yapmıştır.Cumhurbaşkanı, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından kendisine sunulan rektör adayları arasından,tecrübesine, daha evvel bulunduğu makamlara, ilmî ve akademik kariyerine bakarak kendisini boş bulunan, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne kanunların, mevzuatın kendisine verdiği salahiyyetle, kanunlara, mevzuata, teamüllere uygun olarak tayin etmiştir.

Kıyameti kopardılar; pandemi münasebetiyle üniversite kapalıydı. Talebe ve öğretim üyeleri üniversite kampüsünde değillerdi. Nereden geldikleri belli olmayan, bir güruh, tayin edilen rektörü protesto için üniversiteyi işgal ettiler. İlk önceleri bu güruh arasında üniversite talebesi ve öğretim üyesi bulunmuyordu. Alfabemizin bütün harfleriyle ifade edilen bütün terör örgütü mensupları, yerli ve millî olmayan partilerin mensupları, az sayıda Boğaziçi Üniversitesi talebesi ve öğretim üyesi.

Devletimizin ve Aziz Milletimizin düşmanlarının güdümündeki bu maşa güruh, üniversiteyi işgale kalkmış, kapılar, camlar kırılmış, rektörlük, dekanlıklar ve idari bürolar ablukaya alınmaya çalışılmıştır. Ekserisi üniversitenin dışından gelen, terör örgütü mensuplarının arasında başka kimler vardı? “Yerli ve Millî değilsiniz” denildiğinde şiddetle karşı çıkan bir partinin en büyük ilin il başkanı olan bir kadın, partisinden istifa eden, Prf.Dr. Ümit Özdağ’ın ifadesiyle CHP’nin yedek partisinin temsilcileri binde bir bile rey alma ümidi olmayan bir düzine partinin temsilcileri...

Bu güruh’un, usulüne uygun olarak Yüksek Öğretim Kurulu tarafından teklif edilen, kanunlara, mevzuata, teamüllere uygun olarak, liyakat ve ehliyeti müsellem birisinin rektör olarak tayin edilmesine karşı çıkmalarının asıl gayesi, bunu vesile ederek yeni bir “gezi kalkışması” idi. Başta, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere, Emniyet Kuvvetlerimizin basiretli tutum ve davranışları gezi benzeri bir kalkışmayı başlamadan sonlandırmıştır.

Boğaziçi Üniversitesinin içerden ve dışardan işgal teşebbüsünde bulunanlar sadece yeni rektörü protesto etmek için değil, Milletimizin millî, manevî, dinî değerlerine saldırarak,Aziz Milletimizin sinir uçlarına dokunarak daha büyük bir kargaşa ve kaos vasatının oluşmasını hedef almışlardı.

Yalnız Müslümanların kıblegahı, mukaddesi değil, bütün insanlığın mukaddes değerleri arasında bulunan, Ka’be-i Muazzama’nın resmi, fütursuzça, ahlaksızça yerlere serilmiş, ortasına da şahraman çizilerek, Ka’bemiz, en büyük mukaddeslerimizden birisi, dolayısıyla Müslümanlar ve bütün insanlık tahkire yeltenilmiştir. Bu durum karşısında feveran etmeyen, şiddetle kınamayan, Boğaziçi Üniversitesi talebesi, öğretim elemanları tam da bunun için yeri ve millî değillerdir.

Böylesine bir kargaşa ve kaostan siyâsî çıkarlar devşirmek için, üniversitenin cümle kapısına dayanan, daha önceki attığı tivitler yaptığı konuşmalarla bu milletin bütün mukaddeslerine, dinine, diyanetine,  dinî, millî, manevî ve ahlaki bütün değerlerinin düşmanı, remzi altı ok olup, bu oklardan birisinin de milliyetçiliği temsil ettiği iddiasındaki bir partinin en büyük ilimizin il başkanı, tıpkı Boğaziçi Üniversitesinin bazı talebe ve öğretim elemanı gibi yerli ve millî olmadığını bir kere daha ispat etmiştir.

Hâşâ! “Türk Milleti’nin Ermenilere karşı soykırımı yaptığını iddia eden, ezandan, sala’dan rahatsız olduğunu açıkça ifade eden ”Bizim evimizde hergün domuz eti yenilir, daha bugün kocam bir yarım domuzu kemikleriyle birlikte yemiştir”diyerek, bu milletten ne kadar uzak olduğunu,bu millete ne kadar düşman birisi olduğunu her fırsatta ifade eden bir il başkanının partisinin kendisini yerli ve milli bir parti olduğunu iddia etmesi ne kadar ikna edicidir?