Masârif-i Zekâttan (zekat’ın verilebileceği yerler’den) “Ve fî sebîli’llâh”, Allah için gazaya iştirak etmek isteyen fakirler demektir. İlâ-i Kelimetü’llâh için harbe katılmak isteyen ve fakat gaza için masrafları ve levâzımatı te’min ve tedârikten aciz olan bu mücâhid’ler de Masârif-i Zekât’ın yedinci kısmını teşkil ediyorlar.
Hanefî ekolünden İmam Ebû Yusuf ve İmam-ı Muhammed’den nakledilen sahih bir kavle göre “Ve fî sebili’llâh” kavl-i Şerif’inin fıkhî medlûlü Müslüman gazilerdir. Zirâ, şeri’at örfünde “Sebili’llâh” lafzı mutlâk olarak zikrolunduğunda, bununla yalnız fakîr gaziler murad olunur.
Ba’zı rivâyetlerde muradı, huccâc-ı Müslimin denilmiş, ba’zı âlemler de dinî ilimleri tahsil eden talebe murad olunmuştur demişlerdir.
İmam-ı Şâfiî, gâzî zengin de olsa zekât vermek câizdir buyurmuş, Hanefî ekolü imamları herhangi bir ihtiyaç ortaya çıkmadıkça ganî (zengin) gâzî’ye zekat verilemez demişlerdir.
İmam-ı Şâfiî, Ebû Said-i Hudrî Hazretlerinin rivâyet ettiği şu hadisi delil göstermiştir. “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur:
- Zengin’e sadaka helal değildir, meğer ki, zengin Allah yolunda mücâhid, yâhud âilesinden ve malından mahrum yolcu ola, yâhud da fakir ve miskin komşusu olan ganî bir kimseye sadaka verile de o da götürüp o miskine vere) buyurmuştur.
Hanefî imamlarının bu hususta istinad ettikleri deliller ise şunlardır:
1) Sünen-i Erbea (dört hadis külliyatı) sahipleri ile İbn-i Hanbel’in, Dâremî’nin Abdullah İbn-i Ömer radiyallahu anhümâ’dan rivâyetlerine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem:
- Sadaka (zekât) ne zengin’e ne de gücü kuvveti yerinde aza’ları selim (sakat bir uzvu bulunmayan) kimselere helâl değildir,” buyurmuştur. Hadis, konumuz mes’eleye delâleti bakımından sarihtir, zâhir’dir. Herhangi bir te’vile ihtiyaç yoktur.
2) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Muaz İbn-i Cebel’i Yemen’e (Vali ve Kadı) gönderirken şöyle buyurduğu İbn-i Abbâs radiyallahu anhüma’dan rivayet edilmiştir:
- Ey Musâ! Yemenli’leri (ibtida) Allah’tan başka ibâdete lâyık bir tanrı olmadığını bilmeye ve tanımaya da’vet et ve benim de Allah’ın Peygamberi olduğumu bilmeye ve tanımaya da’vet et! Eğer bu iki hakikati kabul ederlerse bu def’a, onlara her gece ve gündüz üzerlerine beş vakit namaz farz kılındığını öğret. Eğer namazın vücubunu (namaz kılarak) i’tiraf ederlerse bu def’a da, onlara bildir ki, Allah, kendilerine mallarında zekat farz kılmıştır. Bu zekat, zenginlerinden alınır ve onların fakirlerine verilir.”
Görüldüğü gibi, bu hadiste Müslümanlar iki kısma ayrılmıştır: Verenler, alanlar. Şu halde sadaka’nın gazi olsa bile zenginlere verilmesini caiz görmek Resûl-i Ekrem’in bu taksimini tamâmiyle iptal eder. Bu ise kat’iyyen tecviz edilemez.
Şâfiî ekolü imamlarının delil gösterdikleri Ebû Said-i Hudrî hadisindeki istisna gelince: Bu istisna’yi Hanefî’ler ihtiyaç durumuna hasrediyorlar. Şöyle ki, sulh-u Sükûn zamanında zengin olan bir kimse, seferberlik ilân edilip, Allah ve Resûlü için sefere iştirak edebilmek için, gerek kendisi, gerek aile yuvasında bırakacağı çoluk çocuğu için fazla ve yeni bir takım masraflar ihtiyarına mecbur kalır ki, bu masraflar şöylece göz önüne getirilince, dünün zengini sayılan bu gâzi bugün, bu yeni ve fazla masraflar yüzünden fakirler derecesine iner ki, diğer zenginlerin zekât sehimlerine muhtaç hale gelebilir. Yukarıdaki hadiste istisna olunan zengin gâzi sulh ve sükûn zamanında zengin olup savaş durumunda muhtaç hale gelmiş olan gâzidir.
Günümüzde en fazla istismar edilen, Masârif-i Zekâttan “Ve fî sebîl’illah” mertebesidir.
Kendilerine göre, bu ülkeyi Dâru’l-Harp ilân etmişler. Ülkemizde yaşayan kendilerinden başka herkesi de “harbî,” saymışlar. Dâimî bir cihad halinde gaziler oldukları için zengin de olsalar, zekât sehminden sürekli yararlanmayı kendileri için hak görüyorlar. Hattâ, va’az kürsülerinde, Allah yolunda cihad eden gazilerin atlarının üzengileri altından bile zekât alabilir, günümüze uygulayarak, “Bindiğimiz Mercedes otomobilimizin direksiyonu altın bile olsa bizlere zekâtınızı verebilirsiniz,” diyebiliyorlar.
Yukarıya aldığımız deliller müvacehesinde bu söylenenlerin hiçbir kıymeti harbiyyesi yoktur.
Masârif-i Zekâttan “İbnü’s-Sebîl”, memleketinden ve oradaki servetinden uzak blunan fakir düşmüş yolculardır. Bunlar Masârif-i Zekâtın sekizinci kısmını teşkil etmektedir “Zengine sadaka (zekât) helâl değildir. Allah yolunda gâzi ve yolda kalmışlar bundan müstesnadır,” kavl-i Şerifi mûcibince, yolcular, yolda kalmışlar memleketlerinde çok zengin, servet sahibi olsalar bile, memleketlerindeki servetlerinden istifade edemedikleri için zekât için müstekîl masraf olmuştur.
Meselâ hac yolculuğuna çıkmış birisi, yolculuk esnasında, haramî’lerin gasbına ma’ruz kalıp elinde avucunda ne varsa kaybetmiş ise, memleketinde çok zengin bile olsa, bu servetinden istifade imkânı olmadığı için, memleketine dönüp servetinden istifade etmeye başlayıncaya kadar kendisine zekât verilebilinir.
Günümüzde, haberleşme ve iletişim, Bankacılık sektöründeki baş döndürücü teknolojik imkanlar göz önüne alındığında, memleketinden çok uzaklarda, bir başka ülkede de olsa, ya da memleketimiz dahilinde herhangi bir şehirde de olsa bile bir şekilde memleketindeki servetine ulaşma imkânı varsada, gurbette kap-kaca, gasba uğramış, parasını, paraya ulaşma imkânlarını kaybetmiş olan kimselere de memleketlerinde zengin olmalarına bakılmaksızın, memleketlerine, servetlerine ulaşıncaya kadar kendilerine zekât verilebilinir.
Tevbe Sûresi, 60. âyeti Kerimesi, yukarıda sayılan sekiz sınıfın zekâta masraf olduğunda ve yalnız bu sınıflara mensup olanların zekâta müstehak bulunduğunda nastır (kat’î, sarih delildir). Bu sınıfların haricinde hiçbir sınıf insana zekât vermek caiz olmadığı hükmü çıkarılır. Bu hususta, mezhepler, müçtehidler arasında en küçük bir ihtilâf yoktur. Müçtehidler ve mezhepler arasındaki ihtilâf, Zekât fonunun taksimi hususundadır. Sınıflar arasında eşit olarak mı taksim edilir veya tamamı bunlar arasından birisine mi verilir? Mezheplerin ve imamların, müçtehid’lerin görüşleri fıkıh ve hadis kitaplarından öğrenilebilinir.
ZEKÂTTA TEMLİK ŞARTTIR:
Zekât’ın en önemli şartlarından birisi şüphesiz temliktir.
Zekât niyetiyle ayrılan ve zenginin nezdinde fakir ve miskinin hakkı olan zekât, dilediği gibi, dilediği yerde harcaması için zengin tarafından fakir ve miskine verilir, temlik edilir. Zekât niyetiyle zekât malından fakirlere ziyâfet verilse, yemek yedirilse zekât yerine geçmez.
Ramazan aylarında, ba’zılarının zekât malından, okullar’da, kurs’larda, yurtlarda talebe’ye, ahâliye verilen iftar da’vet’lerinde ödenen paralar aslâ zekât yerine kaim olmaz. Temlik şartı dolaysiyle, delilere, büluğ çağına ermemiş çocuklara da zekat verilmez. Ancak, delinin, küçük çocukların (münhasıran bunlara harcanmak kaydiyle) velisi’ne veya vâsi’sine zekât verilebilinir.
Temlik şartına terettüp eden mes’elelerden ba’zıları da şunlardır:
Cami, köprü, mektep, yurt, kurs çeşme, yol gibi umûmun menfe’atı için bina’ların inşâsı ve bunlara ait tesisat ve tefrişi ve diğer hayır işlerine de zekât verilemez, ölüler kefenlenemez borç takası da yapılamaz. Zirâ, zekât’ın en önemli hikmeti Şer’iyyesi, Müslümanlar arasında tek bir Müslümanın bile aç kalmaması, fakr-u zarûret içerisinde bulunmamasıdır. Böylece, Müslüman dünya maişeti için hiçbir kimseye muhtaç olmayacak, Allah’tan başka hiçbir kula muhtaç olmayacak, kulluk etmeyecektir. Yine bu Temlik şartına bağlı olarak, usulün, fürua, dedelerin, babaların, çocuklarına, torunlarına ne kadar aşağı inerse insinler, çocukların, torunların babalarına, dedelerine, ne kadar yukarıya çıkarsa çıksın zekâtlarını vermeleri caiz değildir. Karı kocanın da birbirlerine zekâtlarını vermeleri aslâ caiz değildir. Baba, dede, bekâr veya evli kızına zekâtlarını veremezler. “Kızıma, torunuma vermiyorum da fakir olan kocasına, damada veriyorum,” demek, bir nev’i hiledir, dolaylı olarak nafaka vermek durumunda olduğu kızına zekat vermektir.
Unutulmamalıdır ki, zekât miktarı zengin’in kendi malı değildir, ki dilediği yerlere ve dilediği kimselere vermiş olsun. Zekât miktarı, fakir ve miskinin zengin nezdindeki hakkıdır. Bu hakkı yerine getirirken, emaneti öderken, Allah’ın ve Resûlünün emrettiği usuller dairesinde emaneti hak sahibine verecektir.