HAZRETİ ÜSTAZIMIZA MÜCAVİR, MEDFÛN, İHVAN VE AHAVÂT!... (11)

İSHAK VAROL: 1937 doğumlu İshak Varol, 1998 yılında ebediyyete intikal etmiş olup, burada Hazreti Üstazımıza mücavir olarak defn’edilmiştir. Merhum, İshak Varol’un amcası, aynı zamanda Kaim-i Pederi, Merhum, Mehmed Varol, İstanbul’da, Anadolu Yakası’nın, i’tibarlı, dürüst, sözü’nün eri müte’ahhid’lerindendi. İshak Varol, Ankara’da iş tutmuş, o da Ankara’nın, i’tibarlı, dürüst, sözü’nün eri, müte’ahhid’lerinden birisiydi.

İshak Varol Merhum, tam ma’nasıyla, bir hizmet eriydi. Merhum, Büyüğümüz, Beyağabeyimiz, Kemal Kacar, “Himmete talip olan, Hizmete Rağıb olur,” buyururdular.

Merhum İshak Varol, bu “Kelam-ı Kibar”’ı kendisine düstur edinmişti. 1970’li yılların başlarında, Bab-ı âlîde Sabah ve Ufuk Gazete’lerini idare ettiğimiz yıllarda sık sık, Ankara’ya gidip-dönmek mecburiyetinde kalıyorduk.

İshak Bey, her gidişimizde, bizleri, Ankara Esenboğa Hava Limanın’da karşılar, gideceğimiz yerlere götürür, işimiz bitince de, yine Hava Limanı’na götürür, İstanbul’a uğurlardı. Aynı gün içinde işimiz bitmez, Ankara’da gecelememiz gerekiyorsa, asla, oteller’de kalmamıza izin vermez, evinde misafir ederdi. O yıllarda, hususî otomobili olan ender şahsiyet’lerden birisiydi.

İshak Bey’in ailesinin büyük bir bölümü, amcası, aynı zamanda Kaim-i Peder’i, İstanbul’da ikamet etmekte olduklarından, bir ayağı hep İstanbul’daydı. İstanbul’da kaldığında, Merhum, Beyağabey’in, İstanbul’da ve Ziyarethane’de bulunduğu, Cum’a, Cumartesi ve Pazar geceleri, Ziyarethane’ye gelir, sohbetlerde hazır bulunur, hatimlere iştirak ederdi. Ziyarethane’den gece’nin ilerlemiş saatlerinde çıktığımızda, artık, toplu taşıma vasıtalarının seferleri bitmiş olurdu. İshak Bey’in Kaim-i Pederinin köşkü, Kısıklı’ya yakın, Çamlıca Eteklerinde, Acıbadem’de olmasına rağmen, hususî otomobili olmayanları, otomobiline doldurur, çok ters istikamette olsalar bile, mesela, birisi, Anadolu Yakasında, Erenköy’e, bir diğeri, Avrupa Yakasında Küçükcekmece’ye gidecektir, her birini, sırasıyla evlerine bırakır, belki de sabah’a yakın ancak köşke dönebilirdi.

Zaman zaman, bendenizi Erenköyü’ndeki evime, sonra da, Merhum, Nureddin Nemanganî’yi, Küçükcekmece’deki evine bıraktığı, sonra Acıbadem’deki köşke döndüğü olurdu.

Allah’ın kendisi için takdir buyurduğu, ömür kısaymış, Allah ömür verse de bir müddet daha yaşasaydı, ümmeti Muhammed’e daha nice, maddi-ma’nevî hizmetleri olurdu.

Rabbim kendisine vâsî rahmetiyle muamele’de bulunsun...

MUSTAFA VAROL: (1925-1999)

AİŞE VAROL: (1925-2006) Merhum, Mustafa Varol, Merhum, İshak Varol’un, Merhum, Muhterem, Peder’leri, Merhume Aişe Varol da, Merhume, Valide-i Muhtereme’leridir. Merhum, Mustafa, Merhume, Aişe Varol çifti, aynı zamanda, Aziz Kardeşim, Yaşar Bozkuş Beyefendi’nin, Kaim-i Peder ve Validesidir...

MURAD VAROL: (1970-2008) Henüz 38 yaşında iken ebediyyete intikal eden, Merhum, Murad Varol, Merhum, İshak Varol ile, Fatma Varol’un oğullarıydı. Nisbeten genç sayılabilecek bir yaşta zevcini kaybeden, Fatma Varol için, çok genç denilebilecek bir yaşta, oğlu’nun kaybı, elbette, acı üstüne acı olmuştur. Fakat Takdir-i İlahî, sabır  ve kadere rıza’dan başka yapılacak ne var ki...

MERYEM VAROL: Merhume, Meryem Varol, (1877-1979) Varol Ailesinin en uzun ömürlüsü olarak ebediyyete intikal etmiş, Aile’nin en büyüğü, Merhum, Mehmed Varol, Merhum, Mustafa Varol’un valide’leri, Merhume, Aişe Varol’un Kaime-i Validesi, Merhum İshak Varol, Zevce’leri, Fatma Varol, Yaşar Bozkuş ve Zevce’leri, Bayan Bozkuş’un, Mustafa Varol, Mehmed Varol, Vedat Varol ve Merhum, Abid Varol’un, Büyük Anne’leridir...

SABAHADDİN ZEREN: (02.07.1937 - 22.03.2000) Merhum, Sabahaddin Zeren’i, 1960’lı yılların başında tanıdım. Zeytinburnu, İstanbul’un, Ortabayır, (Çeliktepe-Hürriyet Mahallesi) Şişli-Kağıthane, Taşlıtarla, (Gaziosmanpaşa)’dan sonra üçüncü, Gecekondu bölgesiydi. Yeşiltepe’den İstasyon’a kadar tek katlı, üzerleri kiremitle örtülmüş, sıralı, küçük dükkan’ların, iki tarafına sıralandığı, nisbeten geniş, toprak bir yol vardı. -Şimdiki İstasyon Caddesi- Bu geniş toprak yolun üst tarafında, Taşcamii, en alt noktasında da İstasyon Camii olarak bilinen, Emine İnanç Vakfı Camii vardır. Arada, kola dükkanları, çorbacılar, muhallebiciler, köfte-piyaz dükkanları vardı. Şimdilerde, “Depo Durağı” denilen yerde karşı karşıya, birisi, şekerci dükkanı, diğeri, tuhafiye-giyim, dükkanı olmak üzere, iki dükkan vardı. Şekerci Dükkanı’nın Sahibi, Merhum, Kadir Kadiroğlu’nun, genç yakışıklı bir oğlu vardı. Üniversite talebesiydi. Karşıdaki, Tuhafiye-Giyim dükkanı’nın sahibi de yakışıklı genç birisiydi. Taşcamii’nden İstasyon Camii’ni gidiş-gelişlerde, her iki gençle, selamlaşır, merhaba’laşırdık.

Çarşamba gece’leri, İstasyon Camii’nde, Bakırköyü Müftüsü, aynı zamanda, İstasyon-Emine İnanç Vakfı Camii İmamı, Mustafa Özaltın Hoca’mızın arkasında yatsı namazlarını kılan, devrin, Kur’an Kursu Derneği idare hey’eti ve Süleyman Efendi Hazret’lerinin müntesipleri, Mehmed Yıldırım, Mehmed Orhon, Adnan Büyüksoy, Hacı Ali Hayıroğlu, Nuri İnan, Mustafa Özaltın, yürüyerek, Taşcamii’ne gidiyorlardı. Genç’lerin dikkatini çekmişti, yatsı namazını kılmışlar, çoğunun evleri, bu civarda, Mustafa Özaltın Hoca, Camii’n altındaki lojmanda oturuyor. Öyleyse bunlar, hususiyle de yalnız Çarşamba gece’leri nereye gidiyorlar? Çaktırmadan ta’kip ettiler. Yeşiltepe Taşcamii Kur’an Kursu’na gidiyorlardı. Acaba niçin!?.. Mehmed Yıldırım, dernek Başkanı olarak, Mehmed Orhon dernek veznedarı olarak, Hacı Ali Hayıroğlu, herhangi bir arıza olup-olmadığını kontrol için, her gün gündüzleri Kurs’taydılar. Mustafa Özaltın Hoca’da, Cum’a günü hariç her gün, ikindiden sonra Kurs’ta talebeye Dürer okutuyordu. Öyleyse, topluca Kursa niçin gidiyorlardı?

Ta’kip edilenler, ta’kip edildiklerini anlayınca, ayrı ayrı ve başka yollardan Kursa gitmeye başladılar. Fakat, ta’kibciler de ısrarlıydı. Ta’kib ettiler, arkalarından Kursa daldılar, oturuldu, çay içildi, sohbet edildi, topluca dağınıldı.

Ta’kipçiler kani olmamışdılar. Israrlarına devam ettiler. Olgunlaştıklarına ve belli bir kıvama kavuştuklarına, kanaat hasıl olmuştu ki, bir müddet halka dışında, hatimlere devam etmeleri daha sonra da, halka dahil olmaları uygun bulunmuştu.

Bu iki genç’ten birisi, Allah sağlıklı, hayırlı uzun ömürler ihsan buyursun, halen Emine İnanç Vakfı, Mütevellî Hey’eti Başkanı, Mustafa Kadiroğlu, diğeri de, Merhum, Sabahaddin Zeren idi.

Merhum, Sabahaddin Zeren, önce Derneğe aza oldu, bilahare, dernek idare hey’etine girdi, Emine İnanç Vakfı, Mütevellî Hey’eti azası iken, Vakıf Başkanı, Merhum, Mehmed Yıldırım’ın, (31.05.1980) tarihinde vefatı üzerine, Emine İnanç Vakfı Başkanlığı’na getirilmişti. Bu vazife’de iken, 22.03.2000 tarihinde, Vakıf Binasında geçirdiği bir asansör kazası neticesinde, ebediyyete intikal etmiştir. Allah’ın vâsî rahmeti üzerine olsun...