HAZRETİ ÜSTAZIMIZA MÜCAVİR, MEDFUN İHVAN VE AHAVÂT!... (3)

Merhum Nureddin Nemanganî 07 Şubat 1905 yılında Türkistan İllerinden Nemengan şehrinde dünya’ya geldi. 1917 Bolşevik, Komünist ihtilalinden sonra,bütün Türkistan illeri gibi, Özbekistan, dolaysiyle Nemangan da   Sosyalist Sovyetler Birliği boyunduruğu altına girmiş, Demirperde  gerisinde kalmıştır.

Nureddin Nemanganî, diğer Türk’ler gibi, askerlik çağına geldiğinde, Sovyet ordu’larında, silah altına alınmıştır. 24 Aralık 1939 tarihinde diğer Özbek Türkleriyle birlikte  Nemangan’da bir yük treni’ne bindirilirler, yük vagon’ları içerisinde etrafını görmeden ve bilmedikleri bir istikamete doğru 22 gün durmadan yolculuk yaparlar. Ve nihayet, 22 Ocak 1940’da,Rus işgali altındaki Polonya şehri Baranova yakınında bir köye getirirler. Bu köyde, soğuk kış günlerini her tarafı açık barakalar içinde kalarak askerî ta’limlere başladılar. Yanında, 2000 kadar Türkistan’lı  hemşehrisi bulunuyordu, bunlardan hiçbirisi, Rusça bilmiyor, Rus subayların komutlarını anlamıyorlardı. Bu kamp’larda başka yiyecek bulunmadığı için, diğer Sovyet askerleri gibi, Türk’lere de zorla domuz eti yedirilmişti.

1941 yılının ortalarında, Alman Ordusu karşısında Rus’lar  bozguna uğramışlar, ric’at (geri çekilime) firara dönüşmüştü. Rus askerler Rus subayların yardımıyla vasıtalara el koyup firar ederkken, Rus olmayan milletlere mensup askerleri bütün yalvarıp-yakarmalarına karşın Rus subaylar vasıtalarına almıyor, yaya olarak firar etme mecburiyetinde kalıyordular.

Nihayet, Nureddin Nemanganî, yaya olarak firnar halinde iken diğer Türk askerle birlikte, 04 Temmuz 1941’de, Slutsk şehri yakınlarında Alman’lara esir düştü. Alman’lara esir düşen Rus askerlerinin sayısı üç milyon’dan fazlaydı. Bu durum, Alman’ları bile şaşırtmıştı. Bu esir kampında, Nureddin Nemanganî ve Rus Ordusunda tank Subayı iken,Alman’lara esir düşen, Dr. Baymirza Hayıt, burada kendileriyle birlikte askere alınmayan daha pekçok Türk’ü burada, bu esir kampında bulmuşlardı.

Bu esir kamplarında,günde sadece bir ekmek parçasıyla iktifa ediyorlardı. Sovyetler Birliği, esir düşen askerleriyle hiç alakadar değildi. Sovyet Liderlerine göre, Kızıl Ordu Askeri esir düşmez ve son kurşunu kendisi için saklamak mecburiyetindedir. Sovyet’lerini zihniyetinde esir olmak asla yasaktır,esir düşünler artık onlar için vatandaş değildir.

İşin bir başka vahim tarafı, Alman SS Subay’ları esirler arasında Yahudî avına başlamışlardı. Yahudî’leri temizledikten sonra sıra diğer milletlere gelmişti. Asya’lı’ları kontrolleri sırasında Alman SS Subay’ları, “Kafa ölçüleri Yahudî’lerinkisine benziyor” diye 150 Türkistanlı müslümanı Slutsk’daki esirler kampında kurşuna dizmişlerdi.

Bu arada, Nureddin Nemanganî ile birlikte esir edilenlerden, Rus Ordusunda tank subayı, Özbek Türk’ü, özbeöz müslüman Baymirza Hayt için, çılgın bir Alman SS  Subayı Yahudî olduğunu ileri sürmüş, sünnetli olup olmadığını  kontrol etmek istemiştir. Baymirza Hayıt i’tiraz edince de

Kendisini kırbaçla fena halde dövdükten sonra, derhal kurşuna dizilmesini emr’eder. Baymirza Hayıt, tercüman aracılığı ile Alman SS   Subayına: Kendisinin yahudî olmadığını, Elhamdüli’llâh! Müslümanım, Türk soyundan  ve Özbek Kavmindenim,“Kurşuna dizilmeden önce, son bir ricam var, izin verirseniz, iki rek’at namaz kılmak isteriem. Tercüman, bu dilek ve ricayı aynen amktarınca, Alman SS  Subayı kabul eder, “Buyursun, kılsın” der.

Baymirza Hayıt,büyük bir tevekkül ve teslimiyetle sünnet-i Seniyye’ye uygun abdest alır, kıyama durur, Huzur-u İlahî’de son vazifesini ifa etmişolmanın huzur ve sükunü ile

“Buyuruhuz, emrinize hazırım” İdam mangası yerini almış, emir ve komut beklenirken, orada bulunan, yaşlı bir Alman SS Generali, “Durun! Sakın ateş etmeyin! Bu adam yahudî olamaz, samîmî  bir  müslümandır. Ben, Çanakkale’de bulundum, müslüman’ları yakından tanıdım, samîmî müslüman olmayan birisi, böylesine samîmî, huşu ve huzu içerisinide namaz kılamaz” diye görlemiştir.

Nureddin Nemanganî ve tabi’î ki, Baymirza Hayıt ve diğer müslüman esirler, Baymirza Hayıt’ın imanı ve tevekkülü, yaşlı, tecrübeli Alman Genaralinin dikkati sayesinde   kurşuna dizilmikten kurtulmuşlardı.

Almanlar,Nureddin Nemanganî ve diğer esirleri Polonya’ya götürmek için  koyun sürüsü gibi yollara sürmüşler, açılktan, susuzluktan bîtap düşenleri öldürüp yollarına devam ediyordular. Polonya ve diğer esir kamplarında,anlatılmaz işkenceler gördükten sonra, nihayet, Almanya’ya iltica...

Fakat sıkıntılar bitmemiştir. 1944’de müttefikler ve Rus’lar arasında yapılan Yalta anlaşması mucibince, Rus Ordusundan kaçarak, Almanya’ya ya da diğer müttefik ülkelere iltica etmiş olan bütün Sosyalist Sovyetler Birliği vatandaşları Rusya’ya iade edilecekti.

Devrin, A.B.D.Başkanı,Roozvelt’in Eşi’nin Rusya’ya yaptığı ziyareat sırasında, Rusya’ya iade edilen esirlerin çoğunun öldürüldüğünü, az bir kısmının da Sibirya kamp’larında çok ağır şartlarda çalıştırıldığını tespit etmesi üzerine, 17 Aralık 1946 yılında, A.B.D.’yi ziyaret eden İngiltere Başbakanı, Çorçil arasındaki görüşmede durum değerlendirilmiş, bundan sonra müttefikler tarafından Rus Vatandaşı esirlerin Rusya’ya iade edilmemesi kararlaştırılmıştır.

Böylece, Nureddin Nemanganî, Baymirza Hayıd ve diğer müslüman  Türk’ler, mutlak ölüm veya Sibirya’ya sürgün demek olan iarde’den kurtulmuşlardır.

Nureddin Nemanganî, bütün bu badireleri atlatmış, artık Batı Almanya’da mülteci durumundadır. Emeli, arzusu, beklentisi bir an evvel,Türkiye’ye ulaşabilmektir.

İkinci Cihan Harbi  sona ermiş, nispeten saflar belli olmuş, dünyanın yarısı Hür Dünya’da, diğer yarısı, Demirperde gerisinde kalmış, nispeten durum vuzuha kavuşmuştu.

T.B.M.M.’si, 12 Aralık 1947 tarihinde Tarihi bir oturum yapmış, bu oturumda, İkinci dünya Harbi sebebiyle,Batı Avrupa’da kalan ve Bolşevik Rus Devriminden sonra bir şekilde, Rus zulmünden kaçıp dünya’nın herhangi bir ülkesine iltica etmiş Türk Irkından olan Irkdaşlarımız için kapılarımız açıktır. Kararı alınınca, Türkiye’ye iltica için müracaatta bulunur, 31 Ağustos 1950 tarihinde Almanya’nın München şehrinden  trenle hareketle, İtalya’ya oradan denizyoluyla,Türk Bandıralı bir gemiyle, “Tars” adlı Türk  Gemisiyle İstanbul’a gelir.

İstanbul’da, Tuzla Muhacirler Kampına yerleştirilir. Tuzla Kampında, Nureddin Nemanganî’den başka, Türkistan, Azerbaycan, Kırım, Dağıstan, Oral, Kazan Tatarları ve çerkezler’den müteşekkil, 250 kişilik bir Irkdaş grubu mevcud idi. Tuzla Muhaceret Kampı, mühacirlerin geçici müddetlerde kaldıkları bir kamp idi. Burada belli müddetlerde kalanlar, bilahere daimî kalacakları yerlere gönderiliyordular. Nitekim,altı hafta kadar burada barındırıldılar, daimî kalacakları yerlere gönderildiler.

Nureddin Nemanganî,iskanlı olarak, yani Adana ve civarında iskan edilmek      kayıd ve şartıyla Adana’ya gönderilir. Adana’da, İskân edilmek üzere buraya gönderilenler için, iskan edilinceye kadar geçici olarak kalmaları için, İş ve İşci Bulma Kurumu tarafından, Seyhan Nehri boyunca yaptırılan Pansiyon’lara yerleştirilir. Aynı sebeplerle ve aynı yoldan gelip burada, Adana, Mersin ve Tarsus civarında iskan edilen, Türkistanlı’lar, zaman zaman bu pansiyonlar’da kalan kaderdaş ve hemşehri’lerini ziyaret ediyordular.

Bu ziyaretlerdin birisinide, Mersin’de iskan edilmiş, Türkistanllı, Hacı Abid Efendi, Nureddin Nemanganî’yi ziyaret eder. Bu ziyaretten sonra, binbir bela ve musîbetten, mutlak ölümlerden kurtulup gelen, Nureddin Nemanganî’nin çileli hayatında yeni bir safha başlamaktadır... (İnşâ Allah! Gelecek yazıda.)

Aziz Okucular, Değerli Kardeşlerim. Bakınız, bir mezar taşından ne hikayeler, ne kıssa’lar çıkıyor. Bunlar, gelecek nesillere ve geleceğin tarihçilerine, İmam-ı Rabbânî Evladının tarihini araştırmak isteyenlere ışık tutacaktır. Kitap olar ak neşretmek belki mümkün olmayabilir. En azından bu köşelerdeki yazıları   kesip arşivlerinize katabilirsiniz...