MEHMED ÜÇDİRHEM: 

Merhum, Mehmed Üçdirhem, aslen Malatya’lı olup,veladeti,(1920), vefatı, (2000)’dir. Yanında medfune, zevce’lerinin veladeti,(1917), vefatı, (29.08.1982)’dir.

Merhum, Mehmed Üçdirhem’in İstanbul, Kadıköyü’nde Züccaciye dükkanı vardı. Evi, Üsküdar, Kısıklı’da, ziyarethane’ye çok yakın bir yerdeydi. Ziyarethane’nin müdvimlerinden birisiydi. Devrin Büyüğü, İstanbul’da ise,hiçbir sohbeti kaçırmazdı.

HALİL ÖZCAN: Emekli, Deniz Ast.Subayı, Teknisyen Başçavuş idi. Bahriye sınıfından olup, askerliği’nin büyük bir bölümünü, Denizaltı’larında yapmıştı. Kendisi gibi, Kısıklı’da ikamet eden, dizi ve film aktörü, Hulusi Kentmen’in sınıf aırkadaşıydı. (1325/1914)’de dodğmuş, (1995) yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Merhum, Halil Bey, Teknisyen olduğu için, elektrik, elektrikli aletlerden, motopomlardan iyi anlardı. Köşk’ün, Apartmanın,Bahçe’nin bakımı, ta’mir ve yenileme işlerine bakardı.

Merhum, Halil Özcan Bey de, Kısıklı’da otuyordu ve Ziyarethane’nin müdavimlerinden birisiydi.

 AHMED HOCAOĞLU: Hocaoğlu kardeşler, aslen Bulgaristan-Şumnu’lu olup, önce Bolu, Gerede’ye yerleşmişler, bilahere, İnşaat sektöründe, parke işlerine yoğunlaştıkları için, Ankara’ya taşınmışlar, bir ayakları Ankara’da,bir ayakları İstanbul’da... Yıllarca, Ankara’da, İmam-ı Rabbânî evladına “ Ensarlık,” yapmışlardır.

Merhum Ahmed Hocaoğlu, (1933) doğumlu, Zevcesi, Zehra Hanımı, 1993 yılında kaybetmiş, kendisi de, (1931) doğumlu olup, (1995) yılında ebediyyete intikal etmiş olup, burada, Hazreti Üstazımıza mücavir olarak defn’edilmiştir.

İSMAİL YILMAZ: Ankara’lı, Lastikçi İsmail Efendi.Zamanla, Ankara’da az sayıdaki  ihvanımızdan ve uzun yıllar, İmam-ı Rabbânî Evladına “Ensarlık,” yapmış olan, Lastikçi İsmail, Hazreti Üstazımıza ve Ziyarethane’ye daha yakın olmak için, İstanbul’a taşınmış, Anadolu Yakasında, Göztepe’de aldığı daire’ye yerleşmişti. (1937) doğumlu, Zevcesi, Aişe Hanım’ı (2002) yılında kaybetmişti. (1931) doğumlu olan, Merhum, Lastikçi İsmail Yılmaz da, (2010) yılında vefat etmiş olup her ikisi de burada, Hazreti Üstazımıza mücavir olarak defn’edilmişlerdir.

MEHMED  ŞEVKET EYGİ AĞABEY DE HAKK’A YÜRÜDÜ!...

Merhum, Mehmed Şevket Eygi, bütün ömrünü,Matbuat vasıtasıyla Yüce İslam dini’ne, bütün müslüman’lara ve ümmete hizmet için geçirmiştir. Kendisinin çok başarılı bir eğitim hayatı vardı.

Mekteb-i Sultnî’de.”Galatasaray Lisisinde,” yatılı olarak orta öğretimini tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi, Mülkiye Mektebini,” Siyasal Bilgiler Fakülte’si”ni bitirdi. Hem Lise’den, hem de Fakülte’den çok parlak ve yüksek derecelerle me’zun olduğu için, önünde, diplomatlık,mülkî idarî amirlik gibi devrine göre parlak ve cazip bir mesleği seçmek yerine, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde tercümanlığa talip olmuştur. 

1957 yılında çıkardığı, İSLAM DERGİSİ’ni maddî imkansızlıklar sebebiyle uzun süreli devam ettirememişti.İslâmî Neşriyat sahasında çok büyük bir boşluk vardı. 

Diyanet İşleri Reisliği bünyesine katılmasındaki asıl maksad, zamanla Diyanet Yayınlarının başına gelebilir, Cumhuriyet’in ilk yıllarında neşredilen, Ehl-i Sünnet akidesinin,raflara kaldırılmış muhalled eserlerini yeniden neşredebilir, aylık, haftalık, dergiler çıkartabilir, başta çocuklar olmak üzere, gençlere müteveccih, yeni yayınlar ortaya koyabilirim, diye düşünüyordu.

Bunların hiçbirisi ma’alesef, gerçekleşmedi. Askerliğini, yedek yedek subay olarak yaptıktan kısa bir müddet sonra 1960 Darbe-i hükumeti meydana gelmiş, ”Şimdi ne yapayım?” tereddüdü hakim olduğu bir vakitte,İstanbul’dan, Merhum, Mahir İz Hoca” dan bir mektup alır. Mektup’ta, İstanbul’da “Sönmez Neşriyat Anonim Şirketi,” tarafından çıkarılmakta olan, haftalık, ”YENİ İSTİKLAL” Gazetesi’nin başına geçmesi teklif edilmektedir. 

Şevket Bey bu teklifi memnuniyetle kabul eder, İstanbul’a gelir, ”Yeni İstiklal Haftalık Gazete’nin başına geçer. (1960-1967) Şevket Bey’in idaresindeki bu Haftalık Gazete, her hafta heyecanla beklenir, kapışılırdı, emsali dergiiler, üç bir dört bin nüsha ancak basılırken, bu Gazete, haftalık 35 bin fi’îlî satışı, 10 bin civarında da Abone sayısına ulaşmıştı.1966’da Bugün  günlük gazeteyi çıkardı, 1968’de Babıâlide Sabah Gazete’sinin imtiyazını devralmıştı. Hapisler,yanında çalışanların ihanetleri ve başka sebepler inzimam edince, çıkardığı ve devraldığı bütün gazeteler, dergiler kapanmış-kapatılmış, son yıllarında başkalarının gazete’lerinde yazmak mecburiyetinde kalmıştı.

Damdan düşenin veya daldan düşenin halinden ancak, damdan-daldan düşen birisi anlayabilir. 

Merhum, Şevket Ağabey’i de, benim gibi,gazeteleri kapanmış, kapatılmış ve en yakınları tarafından ihanete uğramış birisi anlardı. Ben, kendisini çok iyi anlıyorum, bütün haklarımı helal ediyor,k endisine Rabbim’den vâsî rahmet niyaz ediyorum.

Mehmed Şevket Eygi Ağabey,  kanaatime göre,dünya’nın Merkezinde ve en güzel yerinde, İstanbul-Sultanahmed’de mütevazi bir evde kedisiyle birlikte, münzevî,mütevazî, estetikî Prensiplerine tam uygun yaşadı. Ömürboyu, müslümanların,nezakete, zarafete, letafete uygun, bedenen ve ruhen tertemiz yaşamalarını Ahlak-ı Hamide  ile muttasıf olmalarını istedi.

Birde, herdaim,Ehl-i Sünnet mensubu olduğunu söyledi, Ehl-i Sünnet akidesinden asla ta’viz vermedi, ömrüboyunca, ”Ellamezhebiyye,” ile mücadele etti.

“Her nefis ölümü tadacaktır.” Merhum, Mehmed Şevket Eygi Ağabey de,”İrci’î ila Rabbiki,” İlahî fermana uyarak ebediyyete intikal etmiştir. Kendisine Rabbimizin vâsî rahmetini niyaz ederken, sevenlerine ve Aziz Türk Milletine ta’ziyetlerimi sunarım.(M.A.)

HÜSEYİN ULUDAĞ AĞABEY DE HAKK’A YÜRÜDÜ!...

Hayatta İken hakkında yazı yazdığım ender kişilerden birisi, Merhum, Hüseyin Uludağ idi. Merhum,Hüseyin Uludağ, Antalya-alanya, Payallar Mahallesinde, 1940 yılında dünya’ya gelmişti. Dördü biribirine yakın yaşlarda, erkek, ikisi kız olmak üzere, 6 çocuklu bir ailenin ikincisi olarak dünya’ya gelmişti. 

Henüz, delikanlılık günlerine bile yetişmeden, babası Mahmud Bey vefat etmiş, 6 yetim bir anna başbaşa kalmışlardı. O yıllarda, Antalya’da-Alanya’da günümüzde olduğu gibi Turizm gelişmemiş, biraz ziraat biraz hayvancılık kıt kanaat geçinmeye çalışılırdı. Yaz aylarında yaylalara, kış aylarında sahillere inilirdi.

Hüseyin Uludağ, annesinin ağıor yükünü biraz olsun,hafiletmek için henüz çocukluk yaşlarında gurbetin yolunu tutar, İstanbul’ a gider. İstanbul’da bir müddet, yazlık çay bahçelerinde, komilik,k arsonluk yapmaya başlar. Kendi beyanına göre, Çamlıca’da, yazlık çay bahçesine, -sonradan öğrenince hayretler içerisinde kalacaktır.- Sahibizaman, Mürşid-i  Kâmil ve Mükemmil, Medar Mürşid ve Müceddid, Süleyman Hilmi   Silistrevî (k.s.) Efendi Hazret’leri çay bahçesini teşrif ediyor. Yanında bulunanlar kendisine olağanüstü hürmet ediyorlar.

Hüseyin Uludağ, Anadolu’lu bir yörük çocuğunun olanca mahcubiyetiyle, Süleyman Efendi Hazretlerinin huzuruna varır,” efendim, ne emir buyurursunuz?  Size ne ikriam edelim?,” Süleyman Efendi Hazret’leri, ”Çocuğum, yavrum, sen burada mı çalışıyorsun, nerelisin?” diye sorar.

“Alanya’lıyım, Efendim. Yavrum, henüz çocuk yaşındasın, tahsil çağındasın, çalışmak mecburiyetinde misin? Diye sorar. ”Efendim, babamız vefat etti, bir annem var, henüz daha ba’zıları çok küçük altı kardeşiz. Annemin yükünü biraz olsun hafifletmek için çalışmak mecburiyetindeyim,” der.

Efendi Hazret’leri, çok müte’essir olur, du’â buyurur,” Rabbim sana helalinden bol rızık ihsan buyursun,”

Bu görüşme ve du’â bundan sonraki hayatına istikamet verir, askerlik sonrası bir müddet, Alanyalı Köseoğullarının yanında çalışır, her muvaffak olmuş erkeğin arkasında mutlaka başarılı bir kadın vardır,” denilir. Bu sırada bundan sonraki hayatına istikamet verecek olanlardan birisiyle, Hadîce Ablayla tanışır. Marpuççular Caddesinde seyyar Satıcılığa başlar,derken, Tahtakale-Sultanhamam Üniversitesini bitirir. Ben kendisini yakînen tanıdığımda Sirkeci’nin merkezinde, KASTELLİ ALTINHAN’ da kendisine aid bir dükkanı vardı. İ’tibarlı, sözünün eri bir Tacirdi.

Son yıllarda kendisini emekli etmişti, İstanbul’daki işlerini tasfiye etmiş, Antalya’ya taşınmı, kışları, Antalya’nın en güzel yerlerinden Konyaaltı’da, yaz aylarında, Söbüçimen Yaylasında geçiriyordu. Antalya’da, Arapsuyu, Yurdunun-kursu’nun hatim müdavimlerindendi.

12 Haziran 2019 Çarşamba günü sabah saatlerinde Sabah sporu sırasında geçirdiği bir kalp krizi neticesinde rahmeti Rahman’a kavuşmuştur.

Ebdiyyete teşyi ve cenaze namazına yakın illerden gelenlerle birlikte binlerce kişi katılmış, Mübarek Na’şı, baba ocağı, Alanya’nın Payallar Mahallesinde aile Kabristanlığına defn’edilmiştir

Mahalle’de kurulan ta’ziye çadırına, ta’ziye için gelen ve kendilerine ruhu için ikramda bulunanların sayısı,takriben onbin kişidir

Hüseyin Uludağ Ağabey Merhum’a Rabbim’den vasî rahmet niyaz ederken, başta Hanımefendisi, Hadîce Abla olmak üzere,oğulları, Ertuğrul  ve Mahmud Naci yeğenlerime  kardeşlerine ve yakın akrabasına, dostlarına ve bütün İmam-ı Rabbânî Evladına ta’ziyelerimi sunarım.