- “YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/05) 

Seçici – 12.11.2018, 12:34

“Cehâletin 15 sebebi var, biri de Mefhum-u Muhalefettir. Yâni, siz Alî’yi medh’ederken ötesi ki Velî kötü mü diyor? Haz.Üstaz’ımızın Elif Cüz’ünü medh’ederken (hâşâ!) ötekiler kötü demiyor 

Bir de ka’l ve kıyl arasında cevap verilirken yazılarınız, içindeki mesajlar ma’alesef, kayboluyor. Selâmlar... 

Azîz Seçici Kardeşim. Bendeniz, “Cehâletin,” 15 sebebi olduğunu bilmiyordum. Herhangi bir Kelâm’ın muhâlif ma’na’sının da, bir cehâlet sebebi olduğunu da bilmiyordum. “Haz.Üstazımızın tertip ettiği, Elif-Ba Cüz’ü, Kur’ân harf ve harekelerini en kısa zamanda ve kolayca öğreten bir cüz’dür,”ün Mefhum-u Muhâlifi, diğer cüz’lerden, Kur’ân harf ve harekeleri bu kadar kısa zamanda ve kolayca öğrenilemez,” demektir. 

Burada bir mes’ele yok, bir değerlendirmedir, katılırsınız, katılmazsınız. Ancak, bir “Elif-Ba” Cüz’üne başka ma’na’lar yükleyemezsiniz. Zannederim, i’tiraz bunadır. 

Azîz kardeşim. Bu zemin’de, “Ka’l-Kı’yl,” dedi-kodu yapılmamaktadır. “Sual, İlim Şehr’inin Anahtarıdır,” Bu zeminde sual ve cevap ile, nîce müphem mes’ele vuzuha kavuşturulmuştur. “Levlem yekûn Lime, Lime, Lekâne’L-Âlemü Âlimen,” (Niçin niçin? diye sorulmasaydı, bütün âlem, âlim kesilirdi.) denilmiştir. 

TÂİFE-İ NİSÂ’NIN MESCÂİD’E GELMELERİ!... (2) 

M.Öztürk – 18.11.2018, 21:02

Ağabey hürmetler, hatırat kitabınız ile ilgili gelişmeleri merak ediyoruz.... 

Azîz M.ÖZTÜRK Kardeşim. Mes’ele, Merkez’e “BEN”i koyup bir şeyler karalama değildir. Tam olarak, “Hâtırât”da diyemeyiz. Zâhirî Ulâm ve Fünûn’daki derecesi, “Müteşerrî,” oluşu, Ulum-u Diniyye’yi Tedris, ehl-i Sünnet Akîdesi’nin hâkim olması için, azmi, mücâdelesi, mücâdele-mücâhade yıllarında, ma’ruz kaldığı zulüm, gadr, İrtihâlinde bile dinmeyen kin, husumet, adâvet, bütün bunların ötesinde ma’nevî, bâtînî, ruhânî veçhesi, eksiksiz, abartısız, olduğu gibi anlatılmalı, gelecek nesillere, geleceğin tarihçilerine kaynaklık edecek bir eser ortaya konulmalıdır. Onun için çok eleyip, sıkı dokuyoruz. 

Bugüne kadar, hakkında ekserisi, Ticârî maksad’larla yazılmış kitaplar, ma’alesef, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretlerini (k.s.) bütün veçheleriyle ifâde etmekten çok uzaktalar. 

Önemli bir bedel ödenerek, Said Nursî’nin talebe’sinden bir zâta yazdırılan “TABULAR YIKILIYOR(2)” adlı eser’de, zamanla bizlere açılmayan, Diyânet İşleri Başkanlığı’ndaki, Zâtî Dosya’sındaki belge fotokopileriyle, Silsile-i Saâdât-Silsile-i Zehb listeleri ve diğer ma’lûmat 99 Sahife’den ibâret iken, aynı kitapta, Said Nursî’ye 167 Sahife ayrılmıştır. Benzeri kitaplar ve Hâtıratta da, ne yazık, Efendi Hazretlerinin, Mübârek ismi ve mücadelesi ya kendilerini ya da bir başkasını parlatmak için kullanılmıştır. Pek çoğu da, maddî-Tarihî hatalar ve noksanlarla doludur. 

MEVLÜT ŞİMŞEK – 28.11.2018

Azîz Kardeşim. Eşsiz, benzehir, vahiy mahsûlü, fesahat ve belâgatin zirvesindeki Nazm-i Kur’ân’ı, latince harflerle ifade zorluğu yanında bir de zuhûl vâkî’ise bir harf hatası, hitabı gıyâb, gıyabı hitap haline getiriyor. Elbette ki, “Ve Tuhibbûne’L-Mâle Hubben Cemmen,” olmalıydı. 

“Kalem olsun eli ol Kâtib-i bed’tahrîr’in, 

Ki, Fesâd-ı Rakamı Surumuzu şûr eyler. 

Kâh, bir harf sukutuyla kılar Nâdiri Nâr, 

Kâh, bir nokta kusuruyla gözü kör eyler...”

“YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/06) 

- ERTUĞRUL – 19.11.2018, 22:23

“Bugünkü (Bu Haftaki) yazınız, hoca’lar arası ilmî-Lugavî müzâkereler müvâcehesinde cereyan etmiştir. Bize bir şey kalmadı. İnş. Müstakbel Yazınız’da bizi de hatırlarsınız.” 

Azîz Ertuğrul Bey Kardeşim. Biz sizi ne zaman unuttuk ki, şimdi hatırlayalım. Bu zeminde her suali cevaplandırıyor, her yorumu değerlendiriyoruz. Katılırsınız, katılmazsınız, haber, fotoğraf gibidir, olduğu gibi verilmelidir, Tefsir, yorumlama hür olmalıdır. Haberi, vak’a’yı herkes kendi fikri-nazarı istikâmetinde yorumlamaktadır. 

Ta’kîp ediyorsunuz, bu zemin’de nice yorumcular, yorum’larında, çok kırıcı, incitici, sövme ve hakâret ihtivâ eden kelâm sarfettikleri halde, sabırla, sükûnetle kendilerine cevap verilmiş, yorumları değerlendirilmiştir. Zât-ıâlinizin de, her yorumu değerlendirilmiş, hiçbir suâliniz cevapsız bırakılmamıştır. 

Azîz Ertuğrul Bey Kardeşim. İsterseniz, bu kısa sohbetimizi, bir kuyumcu titizliği ile işleyeceğimiz, bir kelime oyunuyla noktalayalım; “Sabrımdan dolayı sabır benden acze düşünceye kadar sabredeceğim. Ve yine, işlerimde, Allah hükmünü icra edinceye kadar sabredeceğim. Yakında yine, Allah’ın bana sabretmekle emrettiği her şey üzerine, şüphesiz sabredeceğimi, sabır, öğreninceye kadar, yine, sabredeceğim! Yorum’larınızı, düşüncelerinizi ve tabi’î ki suallerinizi hasretle bekliyorum. Efendim... 

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/07) 

Mehmed – 25.11.2018, 20:09

Hocam anlamadım kesimin et süt kurumunda veya belediye mezbahalarında yapılması helallik için yeterli mi? Aydınlatırsanız seviniriz. Sonuçta laik sistemin kurumu bunlar... 

Azîz Mehmed Kardeşim. “Üzerine Allah’ın adı zikredilmeden (anılmadan) kesilen hayvanlardan yemeyiniz. Şüphesiz büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız gerçekten siz de Allah’a şirk koşanlardan olursunuz.” (En’am 6/121) 

(Aslında yenmesi helâl olan büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvanlar, kasten, Allah’ın adı anılmadan (Besmele çekilmeden) kesilirse o hayvan murdar olur, hayvanın etinin yenilmesi haramdır.) 

Azîz Mehmed Kardeşim. Et ve Balık Kurumu, hâlen, Et ve Süt Kurumu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Cihet-i Askeriyye, Devlet-Memleket hastahâne’leri, yatılı mektep’ler ve Devlet Kurum ve Kuruluşlarının helâl, Tayyip (temiz) et ihtiyaçlarının karşılanması için kurulmuştur. Ordu Birliklerinin yakın olduğu, bölgeler’de, Et ve Balık Kurumu’nun Et Kombina’ları vardı. Ba’zı Belediye’lerin de Mezbahâne (kesim evleri) vardır. 

Türkiye’miz dahilinde ve Gönül Coğrafya’mızda, Osmanlı’dan tevârüs ettiğimiz, rejim’lerden, kanunlardan, siyâsî iktidarlardan bağımsız, örf, adet ve geleneklerimiz vardır. Et ve Balık Kurumu’nun kombina’larında, Belediye’lerin Resmî Mezbahâne’lerinde, hattâ Özel Sektör et kombina’larında, küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvanlar kesilirken, müessese’de, dâîmî çalışanlardan birisi, Seri Kesim Makina’larının önünde duruyor, sürekli, “BİSMİ’llâh! Allâhu Ekber,” diyor. Emekli olduğunda, bir başkası aynı vazifeye devam ediyor. 1970’li yıllarda ve 1980’li yılların sonlarına kadar, idare ettiğimiz gazete’lerde, Helâl Gıda, bilhassa, Helâl ve temiz et için, hassasiyet gösterdiğimiz için Yurdumuz dahilindeki bütün kombina ve mezbahane’den yoğun da’vet alırdık ki, tatbikatı yerinde görmemiz için... 

İstanbul’da, Zeytinburnu’nda, Türkiye’nin en büyük Et Kombinası, Et ve Balık Kurumu’na aid idi. İstanbul Belediye’sinin Mezbahası, Hâlen Haliç-Sütlüce’de bulunan, Haliç Kongre Merkezi’nin bulunduğu yerde idi. (Şimdi, İstanbul-Tuzla’da) Buralarda ve Yurdumuzun diğer muhtelif bölgelerindeki kombina ve mezbaha’lar’da da uygulamanın aynı olduğunu tahmîn ediyorum. 

Hazreti Üstazımız, “Bu mes’ele, Belvâ-i Âm’dır, kombina ve mezbaha’larda, serî kesimin yapıldığı, platforma, bıçakların bulunduğu ünite’ye, “Besmele’nin yazılı olduğu bir plâket bile çakılmış olsa, kifayet eder, kesilen hayvanlar murdar olmaz, buyurmuştur. Gittiğimiz yerlerde, Nazımızın geçtiği Belediye’lerde ve Özel Sektör et kombina’larında her ihtimâle karşı, kesim ünitelerine bir “Besmele” Plâketinin çakılmasını tavsiye ediyoruz. 

Et ve Süt Kurumuna aid, Ankara-Sincan ve Manisa’da bulunan, Kanatlı Hayvan mezbaha’larında bizi gezdirdiklerinde, Tavuklar serî bir şekilde Besmele ile kesildikten sonra, yüzlerce eleman eliyle Kuruyolum yapılıyordu. Araştırdım, mâliyetini karşılamıyor, denilerek, Kuruyolum’dan vazgeçilmiş. Kanatlı hayvanlarda Besmele ile kesim kâfî değildir. Kuruyolum da mutlaka şarttır. Aksi halde, sıcak suya batırılarak yolum yapılan kanatlı hayvanlar, içlerindeki Necâset-i Galîza’nın ete sirâyetiyle necisdir, murdardır, yenilmesi helâl değildir.  

Her Müslümana düşen farîza, en az, Memleketimizdeki Yahûdî Cemaati kadar hassasiyet göstermek, et satın aldığı marketten-kasap’tan, “etleri nereden te’min ettiğini, Besmele ile kesilip-kesilmediğini, kanatlılar için, Kuruyolum yapılıp-yapılmadığını sorgulayıp, müspet cevap alabilirlerse et veya tavuk satın almasıdır. 

Meâlini verdiğimiz âyet-i Kerime’nin ve Mâide Suresi’nin 3.Ayet-i Kerime’sinin nazminde ve sarihinde, zebîha’nın zebhi (kesimi) sırasında, Allah’ın isminin zikredilmesi, Allah’tan gayrinin isminin zikredilmemesi, putların adlarının yüksek sesle söylenmemesi, (İhlâl, sesin yükseltilmesi) dir. Müfessir’ler, En’âm Suresi, 121. âyeti Kerimesi’nin nüzûl sebebinin, Müşrik’lerin, zebîha’yı, zebih sırasında, “Lât ve Uzzâ’nın adına,” diyerek kestikleri için, kesilen hayvanların, necis, murdar ve haram olduğunu kat’iyyetle ifade eder. Cenab-ı Hak, “Allah’ın ismi zikredilerek kesilen hayvanların helâl olduğunu beyân’dan sonra, Allah’ın isminin zikredilmeden kesilen hayvanlarla, ölmüş, (Meyte), şişlenerek, şok ile veya başına sert bir cisimle vurularak öldürülenlerle, kesilirken putların isimlerinin zikredildiği hayvanların da etlerinin haram, necis ve murdar olduğunu beyân etmiştir. 

Mütekaddimîn müfessirlerinden Ata, âyeti kerime umum ifade ettiği için, haramlık, sadece, Allah’ın isminin zikredilmediği hayvan’a has olmayıp, Allah’ın ismi zikredilmeden yenilen ve içilen her şey haramdır,” diyor. Ata’nın dışındaki bütün fukahâ, âyet-i Kerime’nin nüzûl sebebine dikkat çekerek, buradaki hurmet (haram olma durumu) yalnız kesim hayvanları içindir,” diyorlar. 

Fakîh’lerin, Hak Mezheb İmam’larının ihtilâf noktaları şöyledir: İmam-ı Mâlik, Kasden (bilerek) veya unutarak, Allah’ın ismi zikredilmeden kesilen hayvan haramdır,” buyuruyor, İbn-i Si’îrîn ve Kelâm ehlinden bir tâife’nin görüşü de bu istikamettedir. 

Ebû Hanîfe radimehu’llâh, “kasden (bilerek) Besmele çekmez ise haram ve fakat unutarak çekmez ise helâldir,” buyuruyor.   

İmam-ı Şâfiî rahimehu’llâh, hayvanın zâbihi (keseni) ehil ise, kasden (bilerek veya unutarak (Besmele) çekmemiş olsa da, kesilen hayvan helâldir, temizdir,” buyuruyor. 

Hak Mezhepler arasındaki, nas vârid olmamış, şer’î mes’eleler üzerindeki içtihâd farkının, ihtilâf’ın, dünya’da ve âhirette nasıl bir Vâsi rahmet olduğu böylece tezâhür etmiş oluyor. 

Aczimin Giryesi – 26.1.2018, 00:38

Hocam, yazınızda ismimiz geçmiş; teşekkür ederim. Hüsn-i zan ve niyetiniz için de teşekkür ederim. Bakalım o vazifenin altından kalkabilecek miyiz? Allah cümlemizin yardımcısı olsun. 

Azîz Kardeşim. Cenab-ı Hak, kulları arasından ba’zılarına, ba’zı kabiliyyet, meziyyetler, ni’met’ler ihsan buyurur da, bu ni’met’lerin o kullunun nefsinde tezâhürünü sever. Lütfen, Allah’ın ihsan buyurduğu, mezâya’yı, şahsınızda gizlemeyiniz. Teklif’imiz bâkî’dir, takdîr sizindir.

“Dâd-ı Hakk-ı Râ, Kabiliyyet Şartunist, Belki, Şart-u Kâbiliyyet, Dad-ı Hak,” (Farsça bu beyit için, lütfen Lugatlara bakınız. Tercüme için yerim kalmadı....)