AĞABEY’İMİN VEFATI DOLAYSİYLE!... 

Aczimin Giryesi – 02.11.2018, 00:28

Allah rahmet eylesin hocam. 

H.A. – 02.11.2018, 23:30

Hz.Allah mekanını Cennet eylesin hocam.. 

Ertuğrul – 03.11.2018, 02:56

ALLAH gani gani rahmet eyyeyüb, vaki taksiratını affetsin, sizlere sabri cemil ihsani lütf eylesin. Hepimizin sonunda varacağı yer orasıdır inna lillahi ve inna ileyhi râuuuun.

Fahri İLHAN – 03.11.2018, 11:03

“El-Hükmü Li’llâh! EL-Emr-u Li’llâh!”

Mehmed – 03.11.2018, 13:53

İnna lillahi ve inna raciun. El hükmü lillah. Rabim cennette buluştursun, rahmeti ve lütfu ile muamele buyursun...

Mehmed – 04.11.2018, 21:07

Hocam; inna lillahi ve inna ileyhi raciun, el hukmü lillah,

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/04) 

Aczimin Giryesi – 05.11.2018, 00:36

Estağfirullah hocam, teşekkür ederim. Sıhhat ve afiyetler dilerim. Selam ve hürmet.

Osman Karaman – 05.11.2018, 11:17

Hocam evvela muhterem abinizin vefatı dolayısıyla merhuma Allah'tan rahmet, zatıalinize sabr-ı cemil niyaz ederim. Efendi Hazretlerine ait olduğu söylenen ve birçoğumuzun böyle bildiği risalelerin gerçekliği üzerine araştırma yürüten Sn. Tunahan Erdoğan Beyefendi ile görüşüp, meseleyi mütalaa etmenizden son derece memnun oldum. Fakir için maksat hasıl olmuştur. Artık bundan sonra bize düşen zatıalinizin ve Tunahan Erdoğan Bey’in çalışmalarının neticesine muntazır olmaktır. Muhabbetlerimle…

Azîz Kardeşlerim. Aczimin Giryesi, h.a., Ertuğrul, Fahri İlhan, Mehmed Beyefendiler. Ta’ziye’niz, Merhûm Ağabeyim hakkında rahmet ve cennette mülâkimiz hakkındaki temenni ve niyazınız için çok teşekkür ederim. İnşâ Allah! Rabbim Hüsn-ü Zannınızı boşa çıkarmaz. 

Azîz Fahri İlhan Beyefendi. Zamanımızda ma’alesef, Müslümanlar, ta’ziye ederken, yanlış ve hatalı cümleler kullanıyorlar. Vefat etmiş birisinin yakınlarına, hemen hemen, herkes, “Başın Sağolsun! Başınız Sağolsun!” diye teselliye çalışıyorlar. Anadolu’da, buyurduğunuz gibi, “EL-HÜKM-Ü Lİ’LLÂH, EL-EMR-Ü Lİ’LLÂH!” denilerek, ta’ziye’de bulunulur. Yöremizde biraz kolaylaştırılarak, “Höküm Allah’ın, Emir Allah’ın,” deniliyor. 

İstanbul’da ve diğer ba’zı büyük şehirlerde, vefat eden Müslümanlar için, “Toprağı bol olsun!” Gayr-i Müslimler için de, hâşâ! “Allah rahmet etsin!” diyorlar. Halbuki, Allahu Te’âlâ Hazretleri, kafirlerin du’a’sını kabul etmediği gibi, kâfirler için yapılan du’â’ları da aslâ kabul buyurmaz. 

Kâfir’ler için hayatta olduklarında, sadece, “Allah hidayet versin, hidâyet nasip eylesin!” diye du’â edilebilinir. 

Doğru Ta’ziye: El-hükmü Li’llâh! El-Emr-ü Li’llâh! dedikten sonra, merhûm için, “Allah, taksiratını afveylesin, Allah, ganî ganî, rahmet eylesin, cennette kavuştursun, Rabbim, sizlere de Sabr-u Cemîl, Ecr-u Cezîl ihsan eylesin!” denilmelidir. 

Değer’li Aczimin Giryesi Kardeşim. 

Bu zemin’de ve bu formatta, 4 yılı geride bıraktık. Bu yazı, 5.Yılın 7.haftasında neşredilmektedir. Yüzlerce yazı, bu yazılar üzerine yapılan binlerce yorum. Bu yazılar ve yorum’lar üzerine, tenkid (eleştiri), tehdîd, sövme ve hakaretler yapıldı. Fakat hiç bir kimse, bu yazı ve yorumların, şer’i Şerif’e, ehl-i Sünnet akâidine, Sırrı-ı Hafî, Turuk-u Âliye’den, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin esâsâtına aykırı olduğunu kimse iddia etmemiştir-edememiştir. Kusûr ve noksanlar varsa ki, şüphesiz, vardır, bana ait’dir. Muvaffakıyet ise sizlerindir. 

Zât-ıâliniz başta olmak üzere, Tunahan Erdoğan ve burada isimlerini zikretmeye kalksam uzunca bir liste oluşturacak, kalemi ve kelâmı kuvvetli Kardeşlerimin, “Bu Ümmete” karşı mes’ûliyetleri ve vazifeleri vardır. 

Azîz Mehmed D.....r Kardeşim. Lütfedip internet vasatından ulaştırdığınız video’yu dinledim. Hitâbe, son bölümünden anlaşıldığına göre küçük bir sohbet vasatında değil, camii’de kürsü’de va’zu-Nasîhat tarzında yapılmış bir konuşma olmalıdır. 

Bir zamanlar, İstanbul Camii’lerinde va’z eden, Allah taksîratını afvetsin, vâsî rahmetiyle muamele etsin! benzeri konuşmalar yapan birisi vardı. Timurtaş Uçar. Ateşin konuşmalar yapar, yer yer, sesini yükseltir, cemaati ajite eden konuşmalar yapardı. Hayâlinde tasavvur ettiği-hakîkatlerle uzaktan-yakından alakası olmayan mevzularda, sanki, varmış, Müslümanlar da bunları irtikâp ediyorlarmış gibi, gözlerini yumup, ağızlarını açıp, hiddetlenerek, şeytan taşlamaya başlıyorlar. Kürsîler’de, bırakınız, cami âdabını, İbâdethâne’nin mehâbetini, normal zeminlerdeki konuşmalarda bile, söylendiğinde, yüz kızartan, teşbihler, telmihlerde bulunuyorlardı. Tâife-i Nisâ’ya yüklenmek için, tesettür dikkatsizliğine, hayâ noksanlıklarına işaret etmek için, “Ahû gözlü, endamlı, sütûn gibi bacaklar,” gibi tasvirlerden sonra, hayâlinde canlandırdığı bu kadının şahsında bütün Tâife-i Nisâ’yı taşa tutmak... Neyin açlığı, hangi bastırılmış hislerin tezâhürü, Psikiyatrist’lerin mevzu’u... 

Şimdi bu kardeşimizin hayâl tasavvurunda bir Türkiye var, bu Türkiye’de, 2004 yılından, -Yâni günümüzde de iktidardaki parti’nin iktidar’da olduğu yılda, Resmî Gazete’de yayınlanmış bir hükûmet kararnâmesiyle, “hınzır, kasaplık hayvan olarak ta’rif edilmiş, domuz üretimi, hibe, faizsiz veya düşük faizli kredi, arsa, mer’a tahsisi ile teşvik edilmiştir. Hattâ, teşvîk almak için büyükbaş hayvandan en az dört baş hayvana sahip olmak şart iken, teşvîk için, iki domuz kâfi görülmüştür. Böylece, Türkiye’de büyükbaş hayvan sayısı hızla gerilerken, domuz üretimi yükselmiş, domuz eti artmış, bütün marketlerde ve kasaplarda sığır-koyun etinin yanında, domuz eti de satılır olmuş, insanlar daha ucuz olduğu için domuz etini tercîh etmişler, yeni nesillerin, uyuşturucu, fuhuş batağına saplanmasının sebebi buymuş, gelecek bugünden çok daha fena olacakmış... 

Pekiyi! Hayâlinde canlandırdığı canavarlara karşı taarruzu, (Yeldeğirmenlerine harp ilân eden masal kahramanı gibi) “hani biz hep söyledik, bu adam, mezhepsizdir, bu adam, zannedildiği gibi değildir,” İşte ispatı. Ağabey’lerimizin bu adam hakkında söyledikleri bir bir, ortaya çıkıyor. İşte bunun zamanında domuz üretimi teşvîk edildi, hayvancılığımız öldürüldü, nesillerimiz domuz eti yedirildiği için bozuldu... 

Hakîkatte olmayan, zihinde-hayâlde ihdas olunan cürümler bahane edilerek, daha önceden hedefe konulmuş insana, bütün namlular çevrilmiş, obüs bataryasında salvo ateş ediliyor... 

HAKÎKAT NE?:

Türkiye’de, domuz üretimi hiçbir zaman teşvîk edilmemiştir. Ne bu iktidar dönemlerinde ve ne de bundan önceki iktidarlar döneminde domuz üretimi teşvik edilmiştir. 

2004 Yılında Resmî Gazete’de yayınlanan yönetmelik öyle zannediyorum tamâmen kanûnî bir ta’rif’ten ibarettir. Yoksa, uygulamada böyle bir şey yoktur. Türkiye’nin hiç bir yerinde, kasap dükkanlarında domuz eti bulunmaz, domuz eti satılmaz-sattırılmaz. Onlarca, yıl önce, İstanbul’da, Fransız sermâyeli bir Perakendeci Zincirinde, domuz eti reyonu açılmış, açıkça da “DOMUZ MA’MÛLLERİ,” tabelası da asılmıştı. Müşteriler, tiksindikleri için, o mağaza’dan diğer etleri de satın almadıkları için, domuz eti satışından vazgeçmişlerdi. 

Bilmiyorum, belki şimdi de, bir-iki Perakende Zincirinde satılıyor olabilir. Çünkü, Türkiye’de, belli şartları yerine getirenlerin şarap-içki satmaları kanun gereği ise domuz eti de satılabilinir. Müslümanların hassâsiyyeti, içki-domuz eti satılan bir yerden alış-veriş yapmamaları, en önleyici tedbirdir. “Müşterisi olmayan mal, zayiidir.” 

Diğer taraftan, her yıl, artmak-azalmakla birlikte, 40 milyona yakın turist memleketimizi ziyaret etmektedir. Gayr-i Müslim, müşrik ve Hıristiyanlara, Turistik Oteller’de, yoğun domuz eti servis edilmektedir. Türkiye’nin ba’zı bölgelerinde Domuz Yetiştirme Çiftlikleri vardır. Bu oteller ihtiyaçlarını ya domuz çiftliklerinden ya da yaban hayatında avlanan domuzlardan karşılarlar. Bu oteller ve Turistik Te’sisler, ihtiyaçlarını bu yolla karşılamasalardı, Döviz’le yurtdışından karşılamak mecbûriyetinde kalacaklardı. 

Müslüman’lara düşen, müdebbir olmak, ailesini helâl ve tayyip (temiz-hoşa giden) gıdalarla beslemektir. Bilhassa, et ürünlerinde, tavuk etinde, İslâmî usul ile kesilip-kesilmediğine, kuru yolum olup-olmadığına dikkat edilmelidir. Et ve et ma’mûllerinde, Devletin (Et ve Süt Kurumu), Belediye’lerin Mezbahalarında kesilip-kesilmediğine bakılmalı, Helâl Gıda Sertifikasına sahip, Müesseselerinin ma’mûlü olup-olmadığına bakılmalıdır.