YORUMC’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/01) 

Aczimin Giryesi – 07.10.2018, 10:38

Bütün yazı ve yorumları okuyorum. Yorum yazmamamın sebebi bana düşen bir vazife görmediğimdendir. Her yazıya, her yoruma bir şey yazmak yakışıksız bir vaziyet. Edeben sükut ediyoruz. Muhterem hocam, size ve bütün yorumcu kardeşlere selam, hürmet.

Azîz Kardeşim. Benim yazılarım veya yorumcu’ların yorumları üzerine illâ da bir yorum yapmanız şart değil... 

Kalem ve kelâm ustası olduğunuz cümle kardeş’lerimiz tarafından müsellem... Herhangi bir mevzu’da, kılıçlaşan Kaleminizle fikirlerinizi serdederek bu zemini zenginleştirirsiniz. Hem de, yazılarınız diğer yorumcu Kardeşlerimize de bir nümûne-i İmtisâl olur. 

BEYŞEHİR NOT’LARI!.. (6) 

Mahmut ÇELİKOĞLU – 11.10.2018, 15:53

Teşekkürler Sn. Hocam, inşAllah iltifatınıza yakın insanlardan oluruz. 

Saygılarımla. 

Azîz Hocam! Yaptıklarınız, yapmakta olduklarınız, her türlü takdirin fevkindedir. Biz, Değer’lerimizin kadr-u Kıymetini ancak, Seng-i Musallâ’da bile bir Milletiz. 

“Kadrini Sengi Musallâ’da bilip ey Bâki 

Durup el bağlayar karşısında yârân saf saf” 

Azîz Hocam! Yüzyüze görüştüğümüzde de, ifade ettiğim gibi, yıllar önce Türk bürokrasi’sinin zirvesinde bulunan ricâl-i Devlet ile yaptığımız bir sohbet sırasında dile getirilen, öyle inanıyorum ki, hâlen de geçerliliğini devam ettiren bir söylem vardır. “Türk Bürokrasisinde hiçbir muvaffakıyyet (başarı), Cezasız bırakılmaz.” Hasûd ve fitne ehlinin, “Mâdem ki, burada bir muvaffakıyet vardır, niçin ben bu muvaffakıyyetin üzerine oturmamayayım,” diyen, liyâkatsız ve ehliyetsiz kimselerin çıkabileceğinden korktuğum için, kendimi tutmaya çalıştım. Ümmet adına muvaffakıyyetlerinizin devamını Yüce Mevlâm’dan niyâz ederim. 

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/02) 

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:45

Hocam, Efendi Hazretlerine ait olduğu söylenen risalelerle alakalı yazıyı isteğiniz üzerine buraya naklediyorum. Saygılarımla. 

Azîz Osman KARAMAN Beyefendi Kardeşim. 

Pek Değer’li Kardeşimiz, Tunahan ERDOĞAN Beyefendi’nin araştırma ve tespitlerini lütfedip göndermişsiniz. Sa’y-ü Gayretiniz için teşekkür ederim. 

Kısa Yorumunuz ve ekinde lütfedip gönderdiğiniz, Tunahan Erdoğan Kardeşimizin araştırma ve tespitleri bana ulaştığında, herhangi bir değerlendirme fırsatı doğmadan, Ağabey’imin vefatını haber aldığım için ale’lacele Konya-Beyşehir’e gittim. Burada bulunduğum günler’de, Değer’li Kardeşim, Tunahan Erdoğan Bey’le inkita’sız, üç saate yakın bir telefon görüşmemiz oldu. Sizin de pek haklı olarak sorduğunuz sualler üzerinde çok geniş, karşılıklı mutala’a’da bulunduk. Cevapsız suallere cevap aradık. Karşılıklı olarak, arîz-amîk tedkîkata devam etme kararı aldık. 

Bir taraftan bendeniz kendi çapımda, diğer taraftan, Değer’li Kardeşim, Tunahan Erdoğan Bey, bir kuyumcu titizliği ile akademik bir çalışma yapıyor. Ulaştığımız neticeleri, Köşe’mizin Serlevhasına mütenasip, birer “Tespit,” olarak Yorumcu’larımıza, alakalı’lara ve Efkâr-ı Umûmî’ye arz edeceğiz. 

Bu çalışmada, Kuvve-i Muharrike’miz, Tunahan Erdoğan Kardeşimizin bir anahtar sözcüğü, “İhkâk-ı Hak”, (hakkı ortaya çıkarıp hak sahibine teslim ve ilmî emânete riâyet,) 

* “Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme” isimli eser ile “Risâle-i Kibrît-i Ahmer” ve Risâle-i İksîr-i Ulûm ve Ma’rifet"in birlikte basıldığı kitapçık kime ait;* 

* Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine mi, Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi’ye mi?*

* “İhkâkı hakk”* (hakkı ortaya çıkarıp hak sahibine teslim etmek) ve *“ilmî emanete riayet etmek”* adına uzun süredir devam ettiğimiz araştırmamızın yalnızca hareket noktasını oluşturan soruları paylaşıyorum. Bu suallerin bir kısmı ilgili eserlerin muhtevasından, bir kısmı ise meseleyle doğrudan ilgili hârici beyan ve nakillerden hareketle teşekkül etmiştir. Suallerin bir kısmı şu an tarafımızca tespit edilen cevaplara göre şekillendiğinden burada sadece soruları paylaşmayı ehli için ve mevzudan bir nebze haberdar olanlar için kâfî gördük. Detaylı bilgi sahibi olmak için makaleyi beklemek gerekiyor.

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:47

*1)* Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin *"Kurân Harf ve Harekeleri"* isimli *"elif cüz'ü"* tabir edilen kitaptan başka eser kaleme almadığı ve kendisine sebebi sorulduğu zaman

*"Selefin mum ışığında yazdığı paha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm.*

*Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmi eserleri anlayarak anlatacak, ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe, yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum"*

şeklinde cevap verdiği sürekli ifade edilmesine rağmen daha sonra yukarıda isimleri verilen diğer kitapların da ona ait olduğunun söylenmesi bir çelişki değil midir?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:47

*2)* Eğer *"Mektuplar"* Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine ait ise bunları kimlere yazmıştır? Hiçbir talebesi ya da seveninden onun kendisine mektup yazdığına dair bir ifade neden bulunmamaktadır?

*3)* Eğer *"Mektuplar"* ın gerçek mektuplar değil de mektup tarzında kaleme alınmış nasihatler ve öğütler olduğu ileri sürülür ise o halde kitabın ismi neden *"Mektuplar"* şeklinde ifade edilmiştir ve bu durumda içerikte bulunan

*"Mektubunuzu memnuniyetle aldım" (Mektuplar, s. 9),* 

*"Bayram-ı mübârekinizi en iyi temennilerimle bilmukabele tebrik ederim" (s. 58),* 

*"Bir mektuptan...", (s. 60),*

*Vâlide-i muhteremenizin dâr-ı âhirete intikali haberini müş'ir olan mektubunuzu bu sabah kemâl-i hüzn ile aldım" (s. 109)*

" *29 Ramazan'da vasıl olan mektubun bazı parçaları" (s. 113),* 

*"Rahmi Beye Yazılan Mektubun Bazı Kısımları" (s. 119)* vb. çok sayıda ifade nasıl açıklanmalı ve anlaşılmalıdır?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:48

*4)* Eğer *"Mektuplar"* Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine ait ise cemaatin uzun süre liderliğini yapmış olan aynı zamanda onun damadı olan Kemal Kacar Bey neden elimizde bulunan hiçbir sohbetinde ya da konuşmasında böyle bir şeyden bahsetmemiştir?

*5)* *"Mektuplar"* ın Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine ait olduğunun kabul edilmesi durumunda onun kendi mürşidini *"es-Seyyid Ahmed el-Kürdî el-Hüseynî"* olarak tanıtması nasıl izah edilecektir? Zira onun mürşidinin *"Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn"* hazretleri olduğu bilinmekte ve ifade edilmektedir.

*6)* Eğer *"es-Seyyid Ahmed el-Kürdî el-Hüseynî"* ismi *"Müstear/hayalî bir isimdir"* denilecek olursa bu zatın 1921'de vefat etmiş, Elazığ'ın Harput ilçesinde medfun gerçek bir şahsiyet ve bir nakşî şeyhi olması durumu nasıl açıklanacaktır?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:49

*7)* Mürşidinin ismini, onu yeni rejimdeki siyasi iktidarın baskı ve sıkıntılarından korumak için müstear olarak verdiği ifade edilecek olursa bu durumda 1910'da vefat eden Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerine 1923'te kurulan rejimin nasıl zarar vereceği sorusuna ne cevap verilecektir? Ayrıca Kırgızistan'ın Oş kentinde yaşayan birine Türkiye'deki yeni rejimin nasıl zarar vereceği sorusunun da cevaplanması gerekmektedir?

*8)* *"Mektuplar"* ın içerisinde ismi geçen *"Rahmi Bey"* kimdir? *"Müstear bir isimdir"* cevabı verilecek olursa bu ismin de gerçek bir şahsiyet olması durumu nasıl izah edilecektir?

*9)* *"Mektuplar"* da yer alan *"Bu husûsât, tarz-ı diğerde bizim Kitâb-ı Âdâbı'l-Mürîd"imizde mezkurdur. Ona da mürâcaatla tafsîlât alınabilir" (Mektuplar, s. 54)* ifadesine göre Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin *"Âdâbü'l-Mürîd"* isimli bir kitabı var mıdır? Varsa nerededir?

Osman Karaman – 15.10.218, 10:49

*10)* *"Eserlerimizde bu umûra müteallik maârifi okuyup anlamalı" (Mektuplar, s. 126)* ifadesine göre Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin başka eserlerinin olması iktiza etmektedir. Varsa nelerdir? Bu durumda çok sayıda eser yazmış olması gerekmekte değil midir? Yoksa bu ifade nasıl açıklanmalıdır?

*11)* *"Bu fakirin muhiblerinden iki muhlis ..... bir eser vücuda getirmemi talep ettiler" (Mektuplar, s. 146)* ifadesindeki iki kişi ile kastedilen kimlerdir, eser ile kast edilen hangi eserdir?

*12)* *"Burada onların bahsi gayr-i maksud olmakla tahkîk ve tafsîli diğer eserlerimizin mutâlaasına havale edilmiştir." (Risâle-i Kibrît-i Ahmer s. 10)* Bu ifadeye göre de onun ilgili konuya dair çok sayıda eseri olması gerekmektedir? Varsa nelerdir? Yoksa bu ifade nasıl açıklanmalıdır?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:50

*13)* *"Vasl-ı uryân, Kitâb-ı Mir'ât'da yazılıdır" (Kibrît-i Ahmer, s.19)* Bu ifadeye göre onun *"Mir'ât"* isimli bir kitabının olması gerekmektedir. Varsa nerededir? Yoksa bu ifade nasıl anlaşılmalı ve açıklanmalıdır?

*14)* Cemaatin geçmişte çıkardığı günlük *Sabah* gazetesi ve haftalık *Ufuk* Mecmuası'nda onun vefat yıl dönümlerinde verilen ilan ve yazılarda *"tek eseri"* olarak *"elif cüz'ü"* nün gösterilmesine o zamandan bu yana neden hiç kimse itiraz etmemiştir? Bu, aynı zamanda başka bir eserinin olmadığının cemaat tarafından ikrarı ve kabulü anlamına gelmez mi?

*15)* Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin bazı talebelerinin söz konusu kitapların önceden bilinmediğini ve sonradan ortaya çıktıklarını bildirir ve bu durumu kabul etmez sözleri nasıl anlaşılmalıdır?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:50

*16)* *"Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme"* isimli eserin ona ait olduğu sözlü olarak söylenmesine rağmen müellifini belirtir kısımda neden sarâhaten Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin ismi yazılmamış ve *"Bu(nu yazan), İmam Rabbânî'nin evlâdından Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn'dir"* ya da *"Bu(nu yazan), İmâm Rabbânî ve Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn'in evlâdından birisidir"* anlamlarına gelebilecek *"Hâzâ min evlâdi'l-İmâm er-Rabbânî Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn"* şeklinde Arapça gramer açısından sorunlu bir ibare konulmuştur?

*17)* *"Risâle-i Kibrît-i Ahmer"* in kapağında yer alan ve müellifin isminin beyan edilmesi gereken yerde neden *"li muharririh"* yani *"yazarına aittir"* şeklinde kapalılık ve belirsizlik bildiren bir ibare kullanılmıştır?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:52

*18)* En önemlisi *"Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme"* ve *"Risâle-i Kibrît-i Ahmer"* in Muhammed İhsan Oğuz adına 1994 yılında basılmış *"Mektuplar"* ile birebir örtüşüyor olması nasıl açıklanacaktır? 

Oğuz'un *"Âdâbü'l-Mürîd"* ve *"Mir'ât"* isimli iki eseri de vardır. 

*"İksîr-i Ulûm ve Ma'rifet"* ise henüz yayımlanmamış ancak yayıma hazırlanan eserleri arasındadır. 

Yukarıda bahsedilen *"diğer eserlerimiz"* ifadesini açıklamak için orada bahsi geçen konuya dair çok sayıda eseri de bulunmaktadır. 

Mektupların asıllarından istinsah edilmiş ilk nüsha da elde mevcuttur. 

Oğuz'un diğer eserleri ile adı geçen üç eser arasında tam bir üslup birliği de hemen göze çarpmaktadır. 

*"es-Seyyid Ahmed el-Kürdî el-Hüseynî"* de onun icazet aldığı mürşididir. Onunla çok sayıda mektuplaşması vardır. 

Mektuplarda ismi geçen *“Rahmi Bey”* de Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi'nin önde gelen ve kendisine mektuplar gönderdiği müridlerinden olup soy ismi "Köseoğlu"dur.

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:53

Kendisi o dönem İstanbul’da ikamet etmekte ve İlim Yayma Cemiyeti Eski Başkanlarından (İhsan Oğuz Beyin diğer bir müridi) *"Vehbi BİLİMER"* in iş ortağı bulunmaktadır. 

Metnin muhtevasından hareketle tespit edilen bu şahıs ve eser isimlerinin bir tarafta *"müstear isim"* olarak takdim edilmesi ya da açıklanamaması diğer tarafta ise gerçek kişilere ve eserlere tetabuk etmesi nasıl izah edilmelidir?

*19)* Mektupları ve diğer eserleri ikisinden yalnızca biri yazdığına göre birinden diğerine geçişi sağlayan irtibat noktası kimdir?

*20)* Adı geçen kitapları aynı ifadelerle iki kişinin birden yazmış olması aklen ve âdeten mümkün olmadığına göre kitaplar hangisine aittir? Diğerine nasıl, kim tarafından, ne zaman ve hangi amaçlarla nispet edilmiştir?

*21)* Yukarıda zikredilen hususları neden hiç kimse fark etmemiş, fark edenler neden sükût etmişlerdir?

Osman Karaman – 15.10.2015, 10:53

*22)* İlmî bir eseri bilerek ve kasten sahibinden başkasına nispet etmek hem hukukî hem de ahlakî açıdan büyük bir problem değil midir? 

Farkında olmadan nispet etmek de en azından gaflet sayılmalı değil midir?

Hakikat ortaya çıktıktan sonra bu şekilde bir hatadan vaz geçmek ve hak sahipleri ile helalleşmek gerekli değil midir? 

Bir sözün ya da bir eserin kaynağına aidiyetini sorgulamadan başkasına nispet etmekten kaçınılmalı değil midir? 

Bu durum ind-i ilâhî'de mes'uliyeti mûcip değil midir?

Osman Karaman – 15.10.2018, 10:54

Söz konusu eserleri Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri kaleme almış ise Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi'ye, Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi kaleme almışsa Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine nispet etmek son derece yanlış bir durumdur ve hilâf-ı hakikattir. Her iki durumda da ortada uzun süredir devam eden bir *yanlış* ya da *kasıt* söz konusudur. Eldeki veriler ve belgeler ışığında hakikatin ortaya çıkarılması gerekmektedir.

Bu ve benzeri soruların uzun bir araştırmadan sonra cevapları tespit edilmiş olup detaylı bilgiler inşAllah makalede yer alacaktır.

Tunahan Erdoğan / 27.09.2018