Gurbetten Sılaya – 24.08.2018 – 23:24

Sevgili Mustafa hoca.. Sana en ciddi yazımı yazıyorum.. S.Efendi cemaatinin üzerinde bunca siyasetten din dışı hurafe ve bid'atlara varıncaya kadar bütün ülkeyi saran dedikodular konusunda..

Çok merak ediyorum; Duayen diyebileceğimiz efendinin sağlığında kendisinden ders okumuş.. H.Arıkan, S.Alkan gibi hocaların dışında esnaf tüccar düşüncesine müracaat edilebilecek kimler varsa bunlardan bir ENCÜMENİ DANİŞ kurulması.

Gurbetten Sılaya – 24.08.2018 – 23:42

...devamı....resmi  devlet erkinin bütün cemaatler üzerinde bir takım tasarruflarda bulunacağı aşikardır... Cemaati temsilen kim veya kimler çağrılırsa bu ENCÜMENİ DANİŞ de bazı müzakereler yapılmalı değil mi... Nihayetin de bir kararname ile “bu yurtlar filan vakfa devredilmiştir..” hükmü çıkmadan bir hazırlık yapılmalı değil mi..?

Bu istişare heyetine S.Efendi’nin torunu Ahmet beyin de davet edilmesi kanaatimce isabetli olur.. nihayetinde siyasi erk ile arası iyidir..

Gurbetten Sılaya – 24.08.2018 – 23:51

Bu konuda ben seni kafi donanımda görüyorum.. Gerek  basın tecrübeleriniz gerekse Kemal beyle yakın çalışmanız size böyle müzakere ortamlarını yönetebilecek kabiliyet ve kapasiteniz olduğunu görüyorum..

Sonuç olarak DİNİ HİZMETLER sivil faaliyetlerdir.. ben şahsen bunun devam etmesini arzu ederim... O zaman belki de cemaatin dışa açılımı ve hür ilmi düşünce ortamı kurulabilir.... Hurafe ve bid’atlar konusun bu ENCÜMENİ DANİŞ uyarı görevini yapar.. Bir makul otorite hem resmi makamlarla hem de halk ve diğer cemaatlerle diyalog kurulur.. Bu da hem cemaat içim hem de İslam için faydalı olur....diyorum.

Gurbetten Sılaya – 24.08.2018 – 23:54

Beni hep yıkıcı tenkitler yapmakla suçladınız... Önemli değil.. Amma buyurun size cemaatin geleceği ile ilgili bir teklif... Selamlar..

Gurbetten Sılaya – 21.08.2018 – 15:47

Ertuğrul bey sizi tanımıyorum ki siz beni nereden tanıyorsunuz..? Hele başka bir tarikata “makas değiştirdiğim.” ifadeniz çok gülünç.. Ben 1965/66 yıllarında Ümraniye Çarşı camiinin üst katında olanca mahrumiyetler içinde M.Arıkan hocada okudum.. Hafızlık ve tashihi huruf için muhtelif hocalardan ders aldım..

Oldum olası tarikatların hurafe ve bidatlarını gördükçe Kur’ana ve sahih sünnete yöneldim...Eh okuduğumuz dönemde Süleymancı cemaatin gereği nakşi olduğumuzu söylediler.. Nakşiliğinde ne olduğunu zaten hiç öğrenemedik..

Beyefendi. Tespit, teşhis ve tekliflerinizde herhangi bir insicam yok. “Bütün Ülkeyi Saran Dedikodu,” diyorsunuz. Dedikodu üzerine tartışma, değerlendirme ve bir hüküm vermek mümkün müdür? 

“Resmî devlet erki’nin bütün cemaatler üzerinde bir takım tasarruflarda bulunacağı âşikârdır,” diyerek ciddî bilgilerinizin olduğunu ima ederek, “Aba altından sopa,” göstermeye kalkmışsınız. Elbette, kanunlara, nizama ve yönetmeliklere aykırı bir durum mevcud ise, kim veya kimler olduklarına bakılmaksızın devletimizin güçleri ta’kibat başlatırlar. Bundan daha tabi’i ne olabilir? 

“Oldum olası, tarîkatlerin hurâfe ve bid’atlerini gördükçe Kur’ân’a ve Sahih sünnete yöneldim,” diyorsunuz. 

Bu sizin dinin, İman, İslâm rüknünden başka üçüncü önemli rüknü, İhlâs ve İhsan rüknüne ne kadar şaşı baktığınızı göstermektedir. 

Bizâtihî Turuk-u Âliyye’nin hurâfe ve bid’at olduğunu iddia ediyorsunuz. Oysa ki, bizâtihî tarîkatler hurâfe ve bid’at değillerdir, o tarikatten olduğunu iddia edenler hurâfe ve bid’atlere sapmışlardır. 

Kâdirî Tarîkatinin şeyhi olduğunu iddia eden birisinin bir takım, hurâfe ve bid’atlere tevessül etmiş olması, elbetteki o zâtın kusurudur, bu sebeple de Sırr-ı Celî’nin en büyük Tarîkat-i Aliyye’si olan Kadirî Tarikatine herhangi bir nakîsa izâfe edilemez. 

Sizin ba’zı Kardeşlerimize, “Başka bir yol arayınız,” tarzındaki çirkin, abes teklifiniz, Müslüman olduklarını iddia eden ba’zılarının İslâm Ahlakı ile bağdaşmayan fiillerinden dolayı, diğer bütün Müslümanları irtidat edip, bir başka sapıklık ve dalâlet olan inanç sistemine girmelerini tavsiye etmek gibi bir şey... 

Beyefendi. Bundan tam 53 yıl önce, bu Nezîh Topluluğun, (Mahrûmiyetler içinde de olsa) açtıkları, idare ettikleri kurs’lardan birisinden, benim de Hocam olan Muhterem Mehmed Arıkan Hoca’mızdan ders okumak nasîp olmuş... (Kendileri, 1954 yılında Üsküdar-Kısıklı’da, arkadaşları 24 kişiyle birlikte Hazreti Üstazımızın Rahle-i Tedrisinde Tekâmül okumuş bir Hoca’mızdır. Burada, Tarîkati Nakşibendiyye-i Âliyye’nin Düstur-u Aslî’lerinden Hatm-i Hâcegân hiç yapılmadı mı? Mâdem bu kadar entel geçiniyorsunuz, İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretlerinin Mektubatını hiç okumadınız mı? 

Demek ki, bu tarakta sizin beziniz yok, tasavvufta, nasibiniz yok... 

“YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/46) 

Ertuğrul – 20.08.2018, Saat 14:16

“Gurbetten Sıla’ya: Evet, biz o sevdiğin arkadaşlar gördüğümüz hataları bu tertemiz yola yakışmadığı için tenkide tâbi tuttuğumuz oluyor. Sebebi, daha iyi olsun, süt gibi, ak kar gibi beyaz olsun için. Sen ise, Uslûb-u Beyân ayniyle insan, misâli, kötü bir uslûb ve Vehhâbî i’tikadıyla bir takım tenkidlerde bulunuyorsun. Seninle uzaktan-yakından bir benzerliğimiz yok, ben bir taraftan böyle yaparken (gördüğüm nakîsaları tenkide tabi tutarken) öte yandan tek başıma 10’a yakın kurban gönderebiliyorum. Farkımız bu!...” 

Ertuğrul – 01.09.2018, Saat 16:35

Tarîkat demedim. Senin gibi Vehhâbî kafalıya tarîkat nasip olmaz. Cemaat dedim. Adını da vermememi istiyorsun. Tarîkatler noktasında kaç kitap okudun? Araştırdın mı da tarîkat düşmanı oldun. Mısır’lı Said Havva’nın “Münazaralar,” isimli Kitabını okumanı tavsiye ederim. Orada çok güzel izahlar var. Ehl-i Tarîkatin hatası şahsına masruftur, o güzel yola değil, İhya’nın Mukaddimesini oku orada da güzel izahlar mevcuddur. Ama seni bağırıp-çağırmaktan okumaya vaktin olur mu (kalır mı) bilmem?...” 

BEYŞEHİR SEYAHAT NOTLARI, GÖRDÜKLERİM, GÖRMEK İSTEDİKLERİM!..- 01.09.208 – 01:37

Anladığım kadarıyla çok ehemmiyet verdiğiniz, yol meseleniz ya halloldu ya da hal yolundadır. Yılmaz Öztuna B.Türkiye tarihinde bahsettiğiniz zafere yer verir. Anadolu’yu Türk’e vatan yapanın Malazgirt, Miryokefalon ve Dandanakan zaferleridir der. 

Yukarıdaki kısa yoruma yorumcusu adını veya remzini vermemiş, fakat uslûbundan Değerli Kardeşimiz Ertuğrul Bey’in yorumu olduğu anlaşılıyor. Teşekkür ederim, Değerli Kardeşim. Şahsım, Ailem için değil ama, Memleketimiz, Aziz Milletim için çok büyük bir ehemmiyet arz eden Yolumuzun, Konya-Beyşehir arası tamamlandı, Derebucak-Gembos, Antalya arasının inşaatı da devam ediyor. İnşâ Allah orası da tamamlanacak...

“Miryokefalon Zaferi’nin,” Yılmaz Öztuna’nın Büyük Türkiye Tarihinde geçtiğini, haber vermenize çok teşekkür ederim. 

Aczimin Giryesi – 24.08.2018 – 08:39

Muhterem hocam, sıla-i rahim sizi iyi sardı galiba, yazınızı yazamadınız. Bayramınız mübarek olsun. 

Azîz Kardeşim. Berâ-i Ma’lûmat arz edeyim. Bizim gazetecilik yaptığımız yıllarda, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazete Sahipleri Sendikası ve Basın İlân Kurumu aralarında varılan bir centilmenlik anlaşması gereği, Ramazan Bayramında iki gün, Kurban Bayramında üç gün, gazete’ler yayınlanmaz, bu günlerde Cemiyet Bayram Gazetesi çıkarırdı. Daha sonraki yıllarda bu anlaşma bozuldu. Gazete’lerden ba’zıları, Bayram Günlerinde de yayınlanmaya başlandı. Fakat diğer ba’zı gazete’ler de bayram günleri “Yayınlanmama,” hakkını kullanmaya devam ettiler. Gazete’miz, ÖNCE VATAN Gazetesi de, bu hakkını kullanmaktadır. 

Kurban Bayramının 2, 3 ve 4. Günleri, 22 Ağustos Çarşamba, 23 Ağustos Perşembe ve 24 Ağustos Cum’a günleri yayınlanmadı. 

Sıla-i Rahim’de tembellik ettiğimden değil, Gazete yayınlanmadığı için o haftaki “Cum’a Sohbeti,” yazımız çıkmadı. Bilmukabele geçmiş Bayramınızı ve bu arada 1.440. Hicrî Yılınızı tebrik eder, dâreyn’de saâdetler dilerim. 

BEYŞEHİR SEYAHAT NOTLARI, GÖRDÜKLERİM, GÖRMEK İSTEDİKLERİM!.. 

Gurbetten Sılaya – 02.09.2018 – 00:12

Selamlar Mustafa Hoca... İsveç’teki İmam Ali Hoca meselesini dinledin mi??

Anladığım kadarı ile Ali Hoca kardeşimiz... Müteşerri bir ehli sünnet Müslümanı.. Ancak gel gör ki  bazıları onun kusurlarını bulmuşlar ve diyorlar ki sen artık cemaatten atıldın... Neden?... büyüğümüz Emirul Mü'minin Alişan abimiz senin ipini kesti... 50 sene önceki nakarat devam ediyor.. Oğlunu da cemaatten kovuyorlar..

Ali hoca kardeşimiz bilgili bir hoca.. Suçu nedir.?.. 1- Sakal bırakmış.... 2- Alihan bey bizim emirimizdir.. Fakat EMİRUL MÜ'MİNİN.. yani bütün dünya Müslümanlarının emiri değildir.. Öyle olması için bütün Müslümanlar ona biat etmesi gerekir böyle bir şey yok....3- Süleyman Efendi mehdi değildir...O artık ölmüştür.. Mehdi ahir zamanda gelecek. Kendisi de  BEN MEHDİYİM DEMEMİŞTİR.. diyor... 4- Süleyman Efendi bizi gözetliyor  murakabe ediyor.. İyi kötü her şeyimiz öteki alemden görüyor biliyor.. Demek Allah korusun ŞİRK OLUR...  Kendisi de zaten öyle bir şey dememiştir... 5- Hz.Peygamberden sonra insanların en üstünü efdali Süleyman Efendidir.. diyorlar... Böyle bir şey yok.. Resulullah’tan sonra en üstün olan Hz.Ebubekir, Ömer, Osman, Ali.. ve diğer sahabelerdir....

Gurbetten Sılaya – 02.09.2018 – 00:27

İşte bir Ehli sünnet Müslümanı.. Ali Hoca İsveç’teki görevinden bu beş maddeyi demediği için görevinden uzaklaştırılıyor.. Ve cemaatten de tard ediliyor..

Ben geçen haftalardaki yorumlarımda ARTIK BU CEMAAT BİR FIRAKI DALLE Dalalet ve sapık bir fırka olmuştur.. demiştim beni haksız bulmuştunuz....

Al size ispatı...

Gurbetten Sılaya – 02.09.2018 – 00:36

Ali Hoca kardeşimizin.. Cemaatten tard edilmesine sebep 5 tane büyük suçu var...

1- Sakal bırakması..(Süleyman efendinin de sakalı vardı).. 2-Süleyman efendiye  MEHDİ’dir dememesi.. 3- O bizi öteki alemden görüyor  bizi kontrol ediyor murakabe ediyor... dememesi.. 4- Alihan Kuriş’e EMİRUL MÜMİNİN.. dememesi....5- Hz.Peygamberden sonra, en büyük ve efdal kişi Süleyman Efendi’dir dememesi..

Bunları diyen ve öyle inanan kişi zaten Ehli sünnet olamaz.. Ali hoca tebrikler...

Beyefendi. Bahsettiğiniz, İsveç’teki imam Ali Hoca kimdir, müktesebatı nedir, İsveç’e ne zaman ve kim tarafından gönderilmiştir, bilmiyorum. 

“Ey iman edenler! Eğer size fâsık, güvenilir olmayan biri, bir haber getirirse, bilmeden bir topluluğa sataşıp da sonra yaptığınıza pişman olmamak için, onu iyice araştırınız.” (Hucurât 49/6)... 

Verdiğiniz haber, tam da bu âyeti Kerime’nin mefhumuna uygun bir haberdir. Buradaki fâsık internet ortamı, sosyal medya’dır. Çünkü sosyal medya’da yayılan haberlerin %90’ı maalesef, yalan haberdir. Yine de iddialara cevap vereceğim, tashîh edeceğim. 

Bahsettiğiniz, İsveç İmamı Ali Hoca, Merkezî Otorite-İdareci tarafından ta’yin edilmiş ise, Otorite’nin, İdareci’nin, aynı şahsı herhangi bir sebeple vazife’den alma hakkı da vardır. Belki de sebep burada bahsedilenlerden hiçbirisi değildir. Bir de itham edilen tarafı dinlemek gerekmez mi? 

Bu Nezîh Câmia’dan olan herkes, müteşerrî ve ehl-i Sünnettendir. Müteşerrî ve ehl-i Sünnetten olmak, ba’zılarının inhisarında değildir. 

1) Sakal bırakmak, âdetî ve zâit sünnetlerdendir. Sakal bırakan kimse, âdetî ve zâit bir sünnete temessül ettiği için hürmete lâyık bir kimsedir. Âdetî ve zâit bir sünnete temessül edemeyen bir Müslüman da aslâ kınanmaz, ayıplanmaz. 

2) Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid, Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) Efendi Hazretlerinden sonra, Câmia’mızın umur-u Dünya işleri için vazifelendirilen, Büyüğümüz, Kemal Kacar, Arif Ahmed Denizolgun ve hâlen vazife’de olan Kardeşimiz, mürşid ve müceddid değillerdir. Tabi’î ki Emîrü’l-Mü’minîn de değillerdir. “Emîrü’L-Mü’minîn,” unvanı, sadece, 30 yıllık Hilâfet-i Kâmile ki, bu otuz yılın, 29 yıl 6 ayı, Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (rıdvanullahi aleyhim) Ecmeîn, Hazerâtı’nın dönemi, 6 ayı da, Haz.Hasan radiya’llâhu anh Efendimizin dönemidir. Daha sonraki yıllarda, Emevî, Abbâsî, Selçukî, hattâ, Osmanlı pâdişahlarına verilen, hilâfet ve emâret unvanları izâfîdir. 

3) Süleyman Efendi Hazretleri, “Likülli Firavn’in Mûsâ,” fahvasınca devrinin fir’avn ve deccâllerine karşı, insanları, zor şartlara rağmen, hidâyete da’vet buyurduğu ve pek çok Müslümanın hidayetine sebep olduğu için “MEHDΔDİR. Nüzûl-ü İsâ ve Âhirzaman Mehdî’sinin zuhuru hakkındaki Hadis-i Şerifler, Müteşâbihattandır, burada tartışılması uygun değildir. 

4) Tasavvuf desem, Turuk-u Âliye desem, murakabe desem, Üveysî’lik desem, “Her dâim Allah ile beraber olunuz. Allah ile beraber olamıyorsanız, Dâim Allah ile beraber olan birisinin murakabesine giriniz,” desem, bütünüyle, tasavvuf dinin Rükn-ü Aslî’si, ihsan ve ihlas’a düşman olan birisi için, hiçbir şey ifade etmeyecek. Daha fazla izahı Ziya-i Vakit görürüm. 

5) Sohbetlerde duymamış ihvan ve ahavattan olanlar, bilmeyebilirler. Ancak, Metinlere kadar okuyanlar, hele, Metn-i Akâid ve Şerh-i Akâid’i okuyanlar, Peygamber’lerden sonra insanların en şerefli’lerinin, alâ merâtibihim, Haz.Ebû Bekr, Haz.Ömer, Haz.Osman ve Haz.Ali (rıdvânullâhi aleyhim Ecmeîn) Hazaratı olduğunu bilir, bilmek zorundadır. Zirâ bu akîde ehl-i Sünnettin umûmî ve temel düsturlarındandır. 

Tabîîn’den olan herhangi bir velî’nin derecesi ne kadar yüksek olursa olsun, aslâ, Sahâbî’den birisinin derecesine ulaşamaz. 

Tâbiîn’in en efdali, Üveys el-Karnî Hazretleridir. Ama onun derecesi, iman etmiş ve ömründe bir kerre Resûl-i Ekrem’i görmüş olan, Hazreti Vahşî’nin mertebesine ulaşmaz. Bu da bizim, ehl-i Sünnetten olanların temel akîde’lerindendir...