YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/30) 

Aczimin Giryesi – 05.05.2018 – 10:02

UYARICI KARDEŞE-5 Değerli kardeşim, öyle anlaşılıyor ki birbirimizi iknâ edemeyeceğiz. YORUMUNUZUN NERESİNİ DÜZELTELİM, BİLEMEDİM. 1-Hz. Ali ve Hz. Muaviyeden hangisi yanlış yapmıştır, söyler misiniz? Sahabeye yanlış hareket etti diyebilir misiniz? Hz. Osman’ın katilleri mevzuundaki farklı hükümleri ictihad olduğu gibi onu ortaya atmaları da bir ictihaddır. Buradan çıkarılacak ders farklı fikri ifade etmek gerektiğidir. Farklı ictihaddan harp çıkmasının sebebi başkadır. 2-Hz. Ali "Bir haramdan kaçmak için on helali terk ettim.” dediyse doğrudur. Bırakınız  helâli, farz bile terk edilir. Ama bizim vaziyetimiz farklıdır: A) Bize terk et dediğiniz şey (şeriata aykırılıkları alenen söylemek-yazmak) haram değildir. B) Tam tersine on haramı terk edelim tavrında olan biziz. (Şeriata uymayan hâllerimizin adını AYIP koydunuz ya, varsın öyle diyelim) Bu AYIPlarımız karşısında kazanılacak olan nedir? Farz mıdır bu kazanç? Değildir.

Aczimin Giryesi – 05.05.2018 – 10:05

UYARICI KARDEŞE-6 Farz olsa bile kaide şudur: Haram (AYIP) işlememek için farz terk edilir. (Bunu siz de söylemişsiniz zaten). Bir AYIBın ifşa edilip edilmemesi vaziyete göre bir tercih meselesidir. Haram işlememek için farz bile terk edilirken gayesi umumileşmiş bir AYIBı engellemek olan doğruyu ifade vazifesini niçin terk edelim? Siz bizden bir haramı değil bir vazifeyi terk etmemizi istiyorsunuz. Hz. Ali –veya herhangi bir sahabe- şeriata uymayan tavırlar görse şu veya bu sebeple susar ve üstünü örter miydi, yoksa şiddetle ve alenen karşı mı çıkardı? Çünkü şeriattan sapmak dinden sapmaktır ve bunlara göz yumuldukça bir müddet sonra ortada hakiki dinden bir eser kalmaz. ASIL FİTNE böyle temiz bir camianın şeriate uymayan hal ve tavırlar içinde olmasıdır. Siz bunu değil de bunun dile getirilmesini fitne buluyorsunuz; ne tuhaf şey! "BİR KÖTÜLÜĞÜ DEFETMEK 10 MENFAATİ CELBETMEKTEN HAYIRLIDIR.” diyorsunuz, ne güzel. E, Mustafa Hoca da bunu yapmak istiyor işte.

Aczimin Giryesi – 05.05.2018 – 10:09

UYARICI KARDEŞE-7 Her AYIP ile bir menfaat celbine çalışılıyor. Hocamız da "Menfaat celbi için şeriat dışına çıkmayın.” diyor. Mustafa Hocanın defetmeye çalıştığı 10 kötülük varsa hesaplarsak demek bu 100 menfaat celbine müsavi güzel bir hizmettir. AZİZ KARDEŞİM, BEN ASLA SİZİ ŞERİATI BİR KENARA ATMAKLA İTHAM ETMEDİM. Allahtan korkarım. Bazı AYIPLARIN varlığında anlaşıyoruz zaten, konuştuğumuz mesele, bunlar alenen söylenmeli-söylenmemeli meselesi. DEĞERLİ KARDEŞİM, o dediğiniz yollar kapalıdır. Kapalı olmasa Mustafa Hoca deli mi o yolları kullanmasın? Cemaat yapılarında yukarının hatalarını söylemek zinhar yasaktır; tard edilirsiniz. Serbest olan sadece methiyedir. Hatta methiye, sadâkatin şartıdır. Methetmiyorsan kalbinde eğrilik var sayılır. İç mekanizma hata ve kusurların iletilmesine izin vermez. Dolayısıyla başkaca bir yol kalmıyor. AYIPLARIN herkesçe bilindiği görülünce belki düzeltilmesine el atılacaktır. Ümit budur. Selamlar ederim kardeşim.

Aczimin Giryesi – 05.05.2018 – 12:25

UYARICI KARDEŞE-5'TE DEĞİŞİKLİK. 2-Hz. Ali "Bir haramdan kaçmak için on helali terk ettim.” dediyse doğrudur. Bırakınız  helâli, farz bile terk edilir. Ama bizim vaziyetimiz farklıdır: A)Demek ki bizim yaptığımız şey helaldir. Peki bu helali hangi haramdan kaçmak için terk etmiş olacağız? Karizmanın çizilmesi haram mıdır? Su-i zannı önlemenin asıl ve kalıcı yolu sebepleri ortadan kaldırmaktır. Aksi takdirde ateş olan yerden daima duman çıkacaktır; ateşi söndürürseniz duman da kalmaz. B)Tam tersine ateşi söndürelim, haramdan kaçalım tavrında olan biziz. O zaman su-i zan da kökünden kalkar. Bir menfaat için AYIP yapmayalım diyoruz. (Şeriata uymayan hâllerimizin adını AYIP koydunuz ya, varsın öyle diyelim) Bu AYIPlarımız karşısında kazanılacak olan nedir? Farz mıdır bu kazanç? Değildir.

Ertuğrula Cevap-1 – 05.05.2018 – 15:07

Ha Ertuğrul Kardeş ben desem ki sana ben üstazımız da okumuş birisiyim, vaizlik ve müftülük icazetim var, adım da şu desem, o zaman mı beni kaale alacaksın. Yazık sana. Beni ve demagojimi bırak bir kenara yurtta içtiğin bir tas çorba hakkı için, itibar ettiğin en yakınındaki bir yurt hocasına git sor. Deki bu konuları (umre-kermes) Mustafa hoca kamuya paylaştı. Doğru mu yanlış mı diye sor. Doğru yapmış derse bana yaz herkes görsün. Mustafa hoca daha önceki yazılarında kendi için fitne çıkınca yaş kuru demeden her şeyi yakar, bizi de yaktı demişti. Şimdi cemaatlere suizannın hat safhada, insanların zihninin bulanık olduğu bir zamanda bu eksiklikleri-dikkat edin üstünü örtün demiyorum- kamuya ifşa ederek kapatmak usul yönünden doğru mu. Belki hidayet bulacak olan zihni bulanık insanların bunlarda FETÖ gibi deyip uzaklaşmalarına sebep olmuyor musunuz. Hocanın bizi de yaktı dediği fitneye böyle sebep olmuyor musunuz. Bunu söylemek şeriata karşı mı gelmek, eksileri kapatmak mı demek.

Ertuğrula Cevap-2 – 05.05.2018 – 15:13

Bu yurtların çorbasını içen biri bu yurtların usulünü iyi bilir. Zamanında Mustafa Hocanın Kemal Abimizin bilgisi dahilinde attığı adımlar gibi bunu kendisi söylüyor ben demiyorum. İşte o zaman ki usul aynen şimdide geçerli. Aynı usulü devam ettir deyince neden kızmaya başlıyorsunuz, usul değişmedi o zamanda aynıydı şimdi de aynı. Zamanında her husus sünnet olan istişare ile yapılırken şimdi bu sünneti neden Mustafa Hoca terk etti diye sorunca neden kızıyorsunuz. Çünkü Mustafa Hoca yaptıklarını çorba içtiği yurtların büyüğüne istişare ederek yapmamaktadır. Gerek de görmemektedir. Zaten gerek görmeyen Ali Kangeller ayrı bir cemaat kurdular, Mustafa Hoca da onları iyi bilmekte ve görüşmektedir. Hüseyin Kaplan gibi.

Acize Cevap-3 – 05.05.2018 – 15:25

Aciz Kardeş ben ayıpları kapatın mı diyorum, kapatma usulünden bahsediyorum. Her ayrıntı kitaplara yazıldı demişsiniz, biz bundan da bahsetmiyoruz. Ayıpları da yok demedik. Ama sen bundan önce fitne ile ilgili hadisleri bir okuyuver hele fitne ahirzaman fitnesi ise bir daha okuyuver, ortamı rahat zannetme şu FETÖ olaylarından sonra bu hadisleri bir daha okuyuver. Sonrada bana cevap ver. Özetle sizi uyarmaya çalıştığım husus 2 dir. 1- Fitne uykudadır uyandırana lanet olsun. 2- Usul olmadan vusul olmaz.

Bunlara dikkat etmeden iş yaparsanız maalesef fitneye alet olursunuz, su taşımış olursunuz. Dikkat buyur eksiklikleri ört- şeriatı beyan etme demiyorum 2 hususa dikkat et diyorum. Ama sen dersen bunları ben kamuya haykıracağım her şartta. O zaman başındaki abi, hocalar bostan korkuluğu mu derler. Zaten öyle diyen Ali Kangeller ayrı bir cemaat kurmuşlar. Belki cazip gelir. Bence sen itibar ettiğin hocalar varsa yurtlarda onlara bu yazıları bir danış doğru mu bu yöntem yanlış mı diye. Bana itibar etme.

DİYANET’DE YENİ BİR DEVİR!... 

Seçici – 05.05.2018 – 15:29

Katılıyorum tamamen. 

Seçici Kardeşim. Diyânet İşleri Başkanlığı ile alakalı görüş ve fikirlerimize katıldığınızı beyan etmenize sevindim. Aslında, bu zemin’de, Şer’i Şerif’e, Sünnet-i Resûlullah’a, ehl-i Sünnet Akidesine, Tarîkat-i Nakşibendiye-i Âliye’nin düstûr ve esâsâtına muhâlif olmayan, bütün görüş ve düşüncelerimize katılmanız iktiza eder. Eğer, bunlara aykırı bir görüş-fikir sâdır olmuş ise, en ağır bir şekilde, ihtar, irşâd ve inzarınızı da, hürmetle karşılarım... 

Aziz Kardeş’lerim. Görüldüğü gibi, bu zeminde, zaman zaman, yorumcu’lar Bendenizin haricinde diğer yorumcularımızı da muhatap alarak, onlara sualler tevcih etmekteler, yorumlarına yorumlar getirmekte veya kendilerince cevaplar vermektedirler. Bendeniz bunlara doğrudan müdahale etmiyorum. Nitekim, Uyarıcı Remziyle yorum yapan Kardeşimizin yorum ve suallerini, çok değerli Kardeşim, “Aczimin Giryesi” unvanıyla yorumlarda bulunan Kardeşim, ilmî, müdellel, muknî, fesîh, beliğ ve hepsinden de ehemmiyetli, müeddep bir şekilde cevaplandırmıştır. 

Ertuğrul Kardeşimiz de kendisine tevcih edilen sualleri cevaplandıracak, yorumlarına yeni yorumlar getirecektir. 

Yalnız, “Uyarıcı” Remziyle yorumlarda bulunan Değer’li Kardeşimiz, “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar!... (4/31)” serisinden çok kısa bir iktibas yaparak, -“Vaziyeti devrin Büyüğüne arzettiğimizde, Kars’tan-Edirne’ye, Sinop’tan, Hatay’a en kısa zamanda ta’mim edilerek, ziyâretin sünnete ve ziyâret adabına uygun yapılması te’min edilmiştir.”- diyorlar ki, “Mustafa Hocam! Size ve Kardeşlerimize bütün uyarılarımın özü ve temeli doğrusunu aşağıda-yukarıda- kendi yazınızda beyan ettiğiniz usûl ve uslûbâ uymanızdı. Yoksa maksad bir şeylerin üstünün kapatılması değildir. Bundan sonra yorum yapmayacağım. Maksad hasıl olmuştur. Teşekkür ediyorum, cevabınız için!.. 

Değerli Kardeşim. Mâdem ki, bu zemine veda ediyorsunuz. Doğrudan bendenizi muhatap almamış olsanız bile, Değer’li Kardeşlerim, “Aczimin Giryesi” ve Ertuğrul Bektaş Bey’lere verdiğiniz cevap-yorumlarda, ismimi zikrettiğiniz için ba’zı hususlar müdhem kalmasın, diye kısaca cevaplandıracağım. Bundan sonraki hayatınız müddetince, şerî’at yolunda, ehl-i Sünnet akidesinin neşr-Nüması için faaliyetlerinizde üstün muvaffakıyetler temennî eder, bu zamana kadar bu zemine verdiğiniz katkılar için teşekkür ederim.  

Fitne’den ve Usûl’den bahsetmişsin. Ehl-i Sünnet Akidesine muhalif-mugâyir, bid’atleri izhar, bid’atlerden hazer edilmesine da’vet, fitne değil, Allah’ın Resûlü’nün emridir. Usûle riâyet gayreti “Asl’a”, vusûle mâni teşkil ediyorsa usûl’e riâyet olunmaz. 

Ayrı bir cemaatten bahisle bir isim zikretmişsiniz. Aziz Kardeşim. Mezhepler tarihi tetkik edildiğinde, Cumhur’a muhalefet edenlerin, şâz kaville amel edenlerin unutulup gittikleri görülmüştür. Siyâsî partilerden ayrılan fraksiyonların partileşmedikleri, varlıklarını devam ettiremedikleri görülmüştür. 

“Sürü’den ayrılan koyunları kurt kapar,” Sevdu A’zam’dan ayrılanların, cemaat, câmia oluşturmaları mümkün olmadığı gibi, şahshi i’tibarlarını devam ettirmeleri ihtimali de yoktur. “Men Ferraka Minnâ, Feleyse Minnâ,” (Bizden ayrılan artık bizden değildir,) “Cemaatte rahmet, fırkatte azab vardır,” 

Merhûm Hüseyin Kaplan Hoca’mızla olan münasebetlerimi muhtelif vesiylelerle bu zeminde defe’atle anlattım. Yeni şeyler yazmayı, zaid addeder, Yorumcu’larımıza ve okuyucularımıza hürmetsizlik sayarım. 

Değer’li Kardeşimiz, Abdullah Kara Beyefendi, “Yorumcu’lara Cevaplar ve Mutala’alar!.. (4/29)” serisiyle alakalı olarak kısa yorumunda: “Şu sözleri çok severim. Belki de tam isabet bir söz. “Eleştirmek için yüzlerce neden bulursun. Sevmek için tek bir neden yeterli. Örneğin, babalarımızın hep bize vurduğu tokadı değil de bize verdiği değeri hatırlarız.” 

Abdullah Kara Kardeşimiz, akl-ı Selîm ile yorumlarda bulunan bir Kardeşimizdir; “Onlarca sünnetin, hattâ ba’zı farzların ihmaline, bid’atlerin kabullenilmesine ses çıkarmayalım, tevessül edilen tekbir güzel amele bakalım,” mantığından hareket edilirse bu yanıltıcı bir mantıktır. “Def-i Mazarrat, Celb-i Menfe’atten evlâdır.” 

Aczimin Giryesi – 07.05.2018 – 16:58 

Muhterem hocam, yeni şeyler öğrendiğimiz istifadeli bir yazı olmuş. Teşekkürler.

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (4/30) 

Aczimin Giryesi – 08.05.2018 – 00:09

UYARICI KARDEŞE- 8 İnanın ben de yazmaktan çok zevk almıyorum. ŞİMDİ Değerli kardeşim, FİTNE NEDİR? Şeriatı yaşama ve yaşatma dâvâsının aslî mes'ulü olduğuna inanan bir topluluğun şeriata uymayan hâlleri mi, bu fitnenin terk edilmesi için söylenmesi mi DAHA BÜYÜK FİTNEDİR? El âlem önünde kişi ve topluluk olarak mahcup olmamızın hiçbir ehemmiyeti yoktur; asıl olan şeriata tam mutabakat ve temessüktür. Şeriata uymayan hâl ve tavırlar asıl fitne ve bozucu hâl ve tavırlardır. Elbette iç mekanizmada bu işler çözülebilse en güzelidir; ama iç mekanizmada buna yol yoksa ilgili kulakların duyacakları şekilde söylemek de bir çare görülebiliyor. Problemleri halının altına süpürmek, gizlemek, kol kırılır yen içinde demek meseleyi çözmüyor. Hatta daha da kangrenleşiyor. "Yaşadığınız gibi inanırsınız.” hükmü tahakkuk ediyor, AYIPlar artık AYIP sayılmamaya başlıyor. İşte en büyük tehlike budur aziz kardeşim. “Söylemek” de usul içinde bir yoldur. Selam ve hürmet.

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!.. (4/31) 

Aczimin Giryesi – 08.05.2018 – 00:27

UYARICI KARDEŞE... Değerli kardeşim, bir mevzuda fikirlerimiz farklı olsa da bir kardeşle konuştuğumuzun farkındaydık. Birbirimizi ikna edemedik ama konuşabileceğimizi gördük. Evet mesele galiba "Vaziyeti devrin Büyüğüne arzettiğimizde" ibaresinde düğümleniyor. Niçin böyle söylediğimi izaha girişmek istemiyorum. Bunu konuşmaya birçoklarımız henüz hazır değil. Ama "dışarıda” söylenmek zorunda kalınmasından bir şeyler çıkarabilenler olacaktır. Bundan önceki yorumlarımda da izahın bazı ipuçlarına ulaşılabilir. Değerli kardeşim samimi olduğuna inandığım çabalarınız, gayretleriniz, çırpınışlarınız için teşekkür ederim. "Samimi olduğuna” dedim, "doğru olduğuna” demedim. Siz doğru bildiğinizi yaptınız. Biz de öyle yapıyoruz. Allah hepimize selâmetler ve istikâmetler ihsan eylesin. Amin.

RAMAZAN-I ŞERİF AYI’NA GİRİLİRKEN... 

Seçici – 11.05.2018 – 05:45

Suğrası, kübrası neticesi olmayan bir yazı. Kin ve nefret mâlesef düşüncelerin önüne geçmiş bembeyaz bir kâğıt üzerinde siyah bir nokta aranmış. Hazretimizin hatıralarına dalıp gitmişken bir anda soğuk duşa düştük yazık ettin be arkadaş aklı selimi hakim kılamadın.

Aczimin Giryesi – 12.05.20158 – 10:16

Ahmet Cevdet Paşa merhuma "Tanzimat nedir?" demişler. Lâfı uzatmamış hazret. "Gavura gavur demek yasak oluverdi." demiş. "KERMES NEDİR?" derlerse "YEMEK-İÇMEK CİHAD OLUVERDİ!" dersiniz.

Seçici Kardeşim. Suğrası, kübrâsı ve neticesi birbirini tamamlayan, yâdı cihâne değer hâtırat nakledilirken, hüsranımızı, hicranımızı terennüm ettiğimiz yazımızı, yaman bir münekkid (usta bir edebiyat eleştirmeni) edasıyla tenkide cür’et etmişsiniz. Yazının hedefine ulaştığının karinesi, muhtemelen, siz ısrarla, “Kermes” diyorsunuz, bendeniz bundan sonra hep “Panayır” diyeceğim, bu faaliyetlerden nemalananlardan birisi olmalısınız ki, cıyak cıyak feryad etmiş olmanızdır. 

Filvâki, Değerli Kardeşim, “Aczimin Giryesi” unvanını kullanan kardeşim size çarpıcı bir örnek vererek cevaplandırmıştır. 

M.Zoturk – 12.05.2018 – 12:49

Muhterem ağabey, adı bugün kermes inşaAllah yarın hayır çarşısı olur, yazınızda buyurmuş olduğunuz hizmetler yine devam etmekte, kurslarımız ehli sünnet akidesinin sarsılmaz ve yıkılmaz direği, sizin de işaret ettiğiniz üzere Hz Üstaz'ımızın tasarrufu berdevam ve hatta kınından çıkmış kılıç gibi daha keskin. Biz min gayri haddin sizlerden Hz. Üstaz’ımıza ait bizi birleştirmeye vesile olacak hususları işlemenizi arz ve talep etmekteyiz, elbette tenkitlerinizin daha iyiye vesile olması niyeti ile yapıldığını bilsek de başta üzerinde çalıştığınız hatırat kitabı olmak üzere bizleri birleştirecek husus ve hatıralarınızı istiyoruz...

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!.. (4/32) 

Aczimin Giryesi – 13.05.2018 – 00:09

Muhterem hocam, "Bâriz bir şekilde hataya düşüldüğünde veya bilerek hata yapıldığında ikaz, ihtar ve tenzîr vazifesini hakkıyla yerine getirmeliyiz. Bu dönemde hata yapılırsa neticesi sadece derîn bir nedâmet olmaz, belki, (şüphesiz demektir) bir Husrân-ı Mübîn olur...” cümlesini okuduğumda ürperdim. Bir bloklaşma olduğu zaman Müslümanın yeri, varlık sebebi İslam’ı yok etmek olanların yanı olmamalıdır. Tıpatıp uymasak bile asgarî müştereklerde birleşebileceğimiz blokta yer almak şarttır. Öyle bir noktaya geldik ki "Bana ne, ben siyasetle ilgilenmem.” demek lüksümüz de yok. Bir varlık yokluk, bir istiklâl harbindeyiz. Doğru yerde durmak zorundayız. Amelde hatânın affı ümit edilir ama yanlış yerde durmanın Allah indinde affı yoktur. Saflar ayrıştığında Müslümanın yeri Ebucehil soyunun yanı olamaz. Hiç kimsenin bunu yapmaya ve yaptırmaya hakkı ve selâhiyeti yoktur. Yazınız ve îkâzınız için teşekkür ederim. İnşaAllah yanlışa düşülmez.