“HOCAM-1, 25.12.2017, 11.49, HOCAM-2, 25.12.2017, saat 11.55 i’tibâriyle ve “Yorumcu’lara Cevaplar, (4/09)” ile alakalı olarak, yaptığınız yorum’ların cevabıdır. 

Aziz Kardeşim. En azından belli bir nokta’ya yaklaşmış bulunuyoruz; “İncitilsen dahî incitme,” Daha önce, defe’atle ifade ettiğim gibi, bu zemin, bir fikirler bahçesidir. Sövmeden, hakâret etmeden, birilerinin açığını araştıran “Mal Bulmuş Mağribî,” gibi, alçaltmaya çalışılmadan da, en aykırı fikirler, nezâket, zarafet ve letâfetle ifade edilebilinir. Nitekim, bu zeminde bunun misâlleri çoktur. 

Elbette ki, bu zemin, imla hatalarını, noktalama, işâretleme hatalarını gidermek, daha doğru bir ifade ile “muharrir yetiştirme kursu” değildir. Lâkin, sizin gibi, diğer ba’zı kardeşlerimiz, “Yorum’larının tamamını vermediğim-veremediğim, iddiasında bulundukları için, bu kerre, yorum’ların tamamını verirken, imlâ hatalarının, fikrî insicamsızlıkların, doğrudan, yorumcu’ya, muharrir’e aid olduğu şerhini koymak mecbûriyetinde kalmışızdır. 

Bu çerçeve’deki çok değer’li Yorum’larınızı, bizim fikir ve görüşlerimize tamı tamına aykırı da olsa bekliyoruz. Fikir’lerimiz, mes’ele’lere bakış tarzımız farklı da olsa, Maksudumuz birdir; Sünnet-i Seniyye’ye ittibâ; bid’at’lerden içtinap ve ümmet-i Muhammed’i tahzirdir. Allah’ın Selâmı üzerinize olsun! Fî Enâni’llâh!... 

“ERTUĞRUL,” Beyefendi Kardeşimiz. 26.12.2017, saat 03.42, 26.12.2017 saat 03.52 i’tibâriyle yaptığınız yorum’ların cevabıdır: 

Aziz Kardeşim. Öncelikle lütufkâr ve aslâ hak’etmediğim medh-u Senâ dolu ve beni ziyadesiyle mahcup eden ve fakat Rabbim İnşâ Allah! Kardeş’lerimizin Hüsn-ü Zannı’nı boşa çıkarmaz ümidiyle, sükûtu tercih ettiğim, Hüsn-ü Zannı’nız du’a ve niyaz-temennîleriniz için çok teşekkür ederim. 

“Düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar,” Bendeniz, 14 yaşımdan i’tibâren, Tedrisat Sistemimizde, 22 yaşımdan i’tibâren diğer hizmetler meyânında, devrin idarecisi, Merhûm, Muhterem Büyüğümüz, Kemal Beyağabeyimizle, zaman zaman, 24 saate bâliğ, mesâî ile beraber çalıştım, yakınında bulundum... 

Bu süre’de, olağanüstü zamanlar ve haller yaşandı. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, hükûmet darbe’leri, 28 Şubat Post-Modern Darbe-i Hükûmeti yaşandı. Câima’mız için, varolma-yokolma, vaziyet’leri yaşandı. Onun emri, bilgisi dâhilinde, başta, Diyânet İşleri Başkanlığı, konsey’ler, Sıkıyönetim Komutanları, devrin hükûmetleri, Devletimizin en önemli Kurum ve kuruluşları ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla temas’larım, görüşmelerim oldu. 

Hâtıratım’da, geçmişte pek çok mes’ele’ye, Câima’mızla alakalı pek çok hususa, beraberce istikâmet verdiğimiz, bir Muhterem Zât’dan bahsetmemden, ondan misâller vermemden, daha tabiî ne olabilirdi ki... 

1960’lı yılların ikinci yarısından i’tibâren, 1970’li yıllar’da içimizden çıkan, Merhûm, Büyüğümüzün ta’biri ile, “Ba’zı tevâkuş’ların,” ehl-i Sünnet akidesine, Yolumuzun esâsâtına aykırı bir takım saçmalıkları, kabullendiğine, kabûl sadedinde, sükût ettiğine hiç şâhid olmadım. Aksine, yıllar boyu, defe’atle, “Aslında benim sizlerden herhangi bir farkım yoktur. Tek farkım, hasbelkader, damadı, ırsiyyet bakımından yakîni olmam ve aranızdan ba’zılarından çok önce kendilerini bulmam’dır,” buyururdular. 

MEHMED EMRE HOCA’NIN VE İSAVÎ’LİK MES’ELESİNE GELİNCE: 

Buyuruyorsunuz ki, “Mehmed Emre Hoca’mızın Hâtırat’ını bir arkadaşımız bana hediye etti. Orada şöyle yazıyor, meâlen, “Kemal Bey’i ziyârete gittim, O’na Anadolu’daki kurs’larda sizin için Hz.İsâ diyorlar, ne diyorsunuz? Hiçbir tepki göstermediği gibi, tam tersine, Kardeş’lerimizin hüsn-ü Zannı’dır,” dedi, diyor. Siz ise tam aksini yazıyorsunuz, bir şey anlayamadım, bu işten. Kimin dediği doğru? Size de i’timadım tam, Mehmed Emre Ağabey’e de...” 

Azîz kardeşim. Şu anda, Kütüphânem’de-Elimde, Merhûm, Mehmed Emre Hoca’mızın, “Üstadım, Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) Ve...... HÂTIRATIM,” adlı, Erhan Yayınları Haziran 2000, İstanbul 1.Baskı, Temmuz 2000, İstanbul 2.Baskı, kitabı bulunmaktadır. Kitab’ın 61.Sahife’ye kadar, Efendi Hazret’leriyle alakalı hâtırât, resim ve belgeler vardır. 63.Sahifeden 125.Sahife’ye kadar, Merhûm Hasan Basri Çantay ile alakalı hatırat, 127’den 157’ye kadar, Lâdikli Ahmed Ağa ile alakalı hâtırat, 159’dan 192’ye Süleyman Ekmekçi ve Ailesiyle alakalı, hâtırât, 193’den 202’ye kadar, Kütahyalı Hacı Nuri Temizerler ve Balıkesir’li Hacı Fahri Ermişler ile alakalı hâtırat var... 

Bu Hâtırat’ın hiçbir sahife’sinde, Merhûm Kemal Beyağabeyimizin ismi, ne sarâhaten, ne de, ima yoluyla geçmektedir. Zâten, Mehmed Emre Merhûm, Hatırat’ın Önsözün’de, “Hayat ve menkıbe’lerinden bahsedeceğim zâtlar, dünya hayatından ayrılmış olmalı. 

Kendisi hayatta iken, bizzat görüşmüş olduğum zât’ın menkıbe’leri yazılmış olmalı,” demektedir. 

Hâtırat’ın baskıları her ne kadar 2000 yılında ise de, 2000 yılından çok önce yazılmış olması ihtimâl dahilindedir. Şüphe edilmemelidir ki, Hâtırat yazıldığında, Merhûm Büyüğümüz henüz hayatta idiler. İkinci şık, Merhûm Mehmed Emre tabi’î ki, Merhûm Büyüğümüz Kemal Beyağabeyimizle görüşmüştür, görüşürdü. Fakat, menkıbe’leri yazılmamıştı-hâlen de, yazılmamıştır. Dolaysiyle Merhûm, Mehmed Emre’nin kendisi için va’z’ettiği bu prensipler müvâcehesinde, zâten Merhûm Ağabey’den herhangi bir hâtırat nakletmesi mümkün değildi, nitekim böyle bir hâtırat da yoktur. 

Elinizde gerçek’ten, Merhûm Mehmed Emre Hoca’mıza izafe edilen bir hatırat mevcud ise, Bahsettiğiniz bölüm’de, bu hatıratta varsa, bu takdirde, Mehmed Emre Hoca’mızın irtihalinden sonra, Hâtırat’ın müteakip baskılarında, birileri bir şeyler ilâve etmiş olmalılar...

Aziz Ertuğrul Kardeşim. Bu İsaviyyet Mes’elesinde kat’î bilgilere sahibim. Kurs’lar’da ve yurt’larda, bu kabil sohbetlerde bulunan, Kayseri-Bünyan, Aksaray-Ortaköy vâiz’liklerinde bulunmuş, Merhûm, Nusret Ermihan ve Merzifon-Amasya’da, müftülük yapmış olan, Uşak’lı, Emin Efendi, Merhûm Büyüğümüz tarafından, Kurs’larda-yurt’larda, sohbetten men’edildiklerine dâir, ta’limatlarının Bendenize ulaştırılmasını, Nâibi durumundaki, Hüseyin Kumaş Hoca’mıza emir vermişler, Hüseyin Kumaş Hoca’mız, “Beyağabeyimizin emirleriyle sizi aradım. Beyağabeyimiz, bu şahıs’ların bundan böyle, kurs’lar’da-yurt’larda, sohbet etmelerini kat’iyyetle men’etmişler, bu hususun size de bilgi olarak verilmesi hususunda bendenizi ta’limatlandırmışlardır,” demişlerdi. Çok şükür, Hüseyin Kumaş Hoca’mız, hâlen hayattadırlar. İhtiyaç duyulduğunda kendisinden bilgi alınabilir. Sahîh olmayan rivâyetlerle, irtihalinin üzerinden bunca yıl geçmiş birisinin ruhunu ta’ciz etmeyelim. Gayretim bunun içindir... 

“GÜZEL İNSAN,” Zât-ıâlîleri hakkındaki, Hüsn-ü Zannımı boşa çıkarmayan Rabbi’me, Nâmütenâhî şükürler olsun! 

“Allah’ın nuruyla bakan, ehl-i Firâset, İnsan-ı Kâmil birisinin murakabesi altında olmak, en azından hissetmek, dikkatli olmayı ve daha az hatayı getirir. Bundan gocunmam, lütuf kabûl eder, iftihar ederim. Aslında, “Kaht-ı Ricâl,” halini yaşandığı bu dönem’de, emsâlinizin, Ekall-ü Kalîl olduğu bir dönem’de, Zât-ıâliniz ve benzerleriniz, bu ümmet’in yüzakı ve talihisiniz... 

“Halde haldaş, sin’de sindaş, 

Tarîk-i Hak’da yoldaş, âhirette karındaş,” olmak, kabûl edilmek Bendeniz için büyük lütuftur. “Zâlike Hüve’l-Fadlûlkebîr,” 

Vechen an vech’in görüşmek için sabırsızlandığımı bilmenizi isterim. Allah’a emânet olunuz, Aziz Efendim... 

“İSTANBULLU,” Remziyle dâimî yorumcu’larımızdan, Değer’li Kardeşimizin, 30.12.2017, saat 16.59 i’tibariyle yaptığı Yorum’un Cevabıdır: 

Aziz Kardeşim. Yorumunuza kelimesine kelimesine aynen katılıyorum. Şerîat’da defosu olanın Seyr-i Sülûk’de nasibi olmaz. Ümmetinden-kavmin’den, inananlar, Peygamber’lerinden mu’cize istemezler. Ancak münkirler ister onlar da apaçık mu’cizelere rağmen yine de inanmazlar. 

Gerçek ma’na’da mürid’ler, şeyh’lerinden hâşâ! Gaybı bilmek gibi vesâir kevnî kerâmetler beklemezler, görmeseler de, Şer’i Şerife, Sünnet-i Seniyye’ye müte’abetlerine bakarlar, bakmalıdırlar. 

Herhangi bir velî’nin elinde çok kerâmet zuhur etmesi onun derecesinin çok yüksek olduğu, ma’na’sına da gelmez...