Yine neşeli güzel bir açılış yapmak isterdim ama yaşadığımız olay hepimizi derinden sarstı. Gün gelir "merhaba" demekten utanırmış insan. Gün gelir yemek yemekten, uyumaktan, ısınmaktan utanırmış insan. İşte öyle durumdayız. Hepimizin boğazında düğümler. Nefes almaktan tedirginiz çok ses çıkar, gürültü olur, enkaz altındakileri duyamayız diye. Kötüyüz işte, hepimiz kötüyüz. Orada bulunmadığımız halde hepimizde travmalar oluştu. Artık anladık ya da anladığımızı düşünmek istiyorum. Yaşamak sadece an meselesi. Saniye içinde varsın ve saniye içinde yoksun. Mal, mülk her şey hikaye. Bir gün geliyor elinde hiç bir şeyin kalmayabiliyor.
Hepimiz çok büyük bir acının içinden geçiyoruz. Kelimelerle anlatamayız, kelimelere sığdıramayız bu acıyı. Gün birlik olma zamanı, paylaşma zamanı. Veren el olma zamanı. Hırsları bırakma zamanı. Aç gözlü olmayı bırakma zamanı. Sevdiklerimizin, birlikte olduklarımızın kıymetini bilme, onlara sımsıkı sarılma zamanı.
Sevgili Doğan Cüceloğlu hocamızın dediği gibi "Yanınızdaki kişiye değer verin; kırmayın onu. Durup, durup sevdiğinizi söyleyin, özel hissettirin. En ufak bir şeyde bitti demeyin, ağlatmayın, üzmeyin. Neden mi? Çünkü ölümün saati yok.Belki son görüşündür, belki son sarılmanızdır. Belki saatler sonra ona değil toprağına dokunacaksınız, toprağını öpeceksiniz. Sevdiklerinizin değerini şimdi bilin."
Bir paylaşım gördüm, bende sizinle paylaşmak istiyorum.
Depremde pek çok şeyini kaybetmiş biri şöyle yazmış. Kısa süre önce ev kirasına çok yüksek zam yapmak isteyen ve kabul etmeyince evi tahliye etmemi isteyen ev sahibimle aynı ateşin karşısında ısınmaya çalışıyoruz. İşte bu kadar net...
Hala deprem konusunda ne kadar yetersiz ve hazırlıksız olduğumuzu bir defa daha gördük. Bundan sonra bir daha yaşanmasın ama yaşanırsa ne yapacağımızı artık öğrenme vakti.
Kaderimiz bu değil, kaderde varsa diye yayılıp oturamayız. Bir tek bizim yaşama şansımız mı kadere bağlı. Mesela japonyadakiler. Onlarda da çok büyük depremler oluyor, ama kimseye bir şey olmuyor. Onların kaderi farklı mı? Yoksa bizim kaderimiz müteahhitlerin rant kavgasına, ucuz işçiliğine mi bağlı? Bizim kaderimiz önlem alınmadığı, teknoloji kullanılmadığı,hızlı ve doğru hareket edilemediği, işlerin başında doğru insanların olmadığıyla mı ilintili.
Şimdi hepimiz elimizdekilere göre deprem bölgesine bir şeyler yapma çabasındayız. Ama yaparken pot kırmayalım. Kendileriyle alay edildiğini düşünmesinler. Eminim böyle bir niyet yoktur, ama yine de dikkat edelim. Mesela ihtiyaç eşyaları gönderiyoruz, bunların içinde sivri topuklu ayakkabılar, kış günü yaz şortları, kullandığımız eski diye elden çıkaracağımız kirli çamaşırlar olmasın.
Yaptıgımız maddi yardımları özellikle kendimiz, ballandıra ballandıra gözlere sokmayalım, herkes duysun diye kendimizi parçalamayalım. İbadette, yardımda, el vermekte gizliyse kıymetli olur.
Deprem anında yapılması gerekenler tekniğini öğrenelim, kendimizi, çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı öğrenelim.
Emin olmadığımız, kulaktan kulağa duyduğumuz bilgi kirliliklerini yayarak herkesi bir bilinmezin içine sokmayalım. Birbirimizi manipüle etmeden yapılması gerekenlere, yardıma odaklanalım. Mesela depremin ilk gününden itibaren canla başla çalışan bir sanatçı arkadaşımızı geçmişiyle vurmaya çalışmayalım. Karalamayalım. Aksine yaptıklarıyla gurur duyalım. Şu ana odaklanalım.
Afet mağdurlarına destek vermeye çalışırken "her şey iyi olacak" veya "sen güvendesin" gibi cümleler yerine doğru bilgiler verelim, onlara moral vermeye çalışırken kendilerini suçlu hissettirecek daha onarılmaz yaralar açmayalım. Onlara tutamayacagınız sözler vermeyin. Elimizde sosyal medya gibi büyük bir güç var, bunu en doğru şekilde kullanalım.
Depremden kurtarılmış ve ailesiz kalmış pek çok çocuk var. Onlara koruyucu aile olabilirsiniz. Onların yaralarını sarabilirsiniz. Tabii bu "ben koruyucu aile olmak istiyorum" dediğiniz anda olmuyor ama harekete geçebilirsiniz. Bununla ilgili yetkili kurumlar sizi inceleyip kararını verecektir. Bunun en büyük nedeni cinsel istismar gibi sapkınlıklardan korumak içindir.
Bu arada çocuğun haklarına erişim için geçerli olmadığı sürece çocuklarla ilgili haber ve paylaşım yaparken isimlerini, görüntülerini ve yüzlerini paylaşmayalım. Paylaştığımız haberlerin doğruluğunu mutlaka teyid edelim. Kullandığımız dilin ve içeriklerin umuda ve iyileşmeye katkı sunduğundan emin olalım. Böylece çocukların güven duygusunun zedelenmesini, korku ve kaygıların tetiklenmesini engelleyebiliriz.
Depremde beyin travması yaşamış veya demans hastası olan kişiler olabilir. Ve yaşadıkları travmatik durumu farkında olmayabilirler. Bu tür kişilerle karşılaşıldığında havanın gündüz mü karanlık mı olduğunu, hangi yılda olduğunu sorarak durumlarını anlayabilir onları konuyla ilgili tedavilerine yönlendirebilirsiniz. Çünkü bu tür travmalar başlangıç düzeyindekileri birdenbire hızlandırabilir.
Özellikle evlerde yaşlı aile bireyleri varsa televizyondaki deprem haberleri açık kalmamalı, bu da onlarda büyük travmalar yaratım korku ve kaygıyı arttırabilir.
Sanatçı arkadaşımız sevgili Haluk Levent ve onun kurduğu "Ahbap" ekibine depremin olduğu ilk an itibarıyla yaptıkları olağanüstü gayret, destek için gercekten minnettarız. Nerdeyse herkesi onlar örgütledi, maddi yardımları toplayıp pek çok yere ulaşmalarını sağladı. Önünde saygıyla eğiliyorum.
Pek çok ülke başta Yunanistan olmak üzere yardımımıza koştu. Artık dil, din, ırk ayrımını bir yana bırakıp insan olma zamanı. "O bunu yaptı, şu bunu yaptı" şu an itibarıyla ne kadar geçersiz anlamışızdır artık. Alevi, sünni, yahudi herkes orda, bir şeyler yapma çabasında. Herkes can kurtarma derdinde, kimse dini, ırkı, dili takmıyor bile. İnsan olduğumuz için, insan için birlikteyiz orada.
Bu arada itfaiyecinin yaşlı bir adama botlarını çıkarıp vermesi ve yaşlı adamın "oglum sen ne yapacaksın? Sorusuna "amcam sen dert etme, biz buluruz bir şeyler" sözü hafızamızdan çıkmayacaklar arasında.
Sözün bittiği yerdeyiz... Düğüm düğüm...
Durum çok net, önümüzde çok meşakkatli, çok zor günler var. Ama biz bunu da aşarız, biz bunu da yeneriz. Biz böyle günlerde kenetlenmeyi, kardeşliği iyi biliriz. Yeter ki enseyi karartmayalım.
Yeter ki kardeşliğimiz, birliğimiz bozulmasın. Yeter ki inancımız bitmesin.
Yolumuz uzun, yolumuz zor. Ama başaracağız.
Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.