“Eşsiz Kuran Nesli’nin”, her devre, mümin kişiye ve topluma örnek özelliği cahiliye adetlerinden tamamıyla sıyrılmış olmasıdır. Onların iddia ve gayeleri, Allah’a adanmış bir hayat tarzını yakalayabilmekti. Ve zahir ömürlerinde bu hedeflerinden hiçbir sapma göstermediler. “Sonraki nesillerde yaşam şekli akademik tartışma ve eğlence üzerine kuruldu. Şüphesiz, sonraki nesillerin o ilk eşsiz nesilden farklı olmasındaki ikinci temel faktör budur.” (Yoldaki İşaretler s.19) 

Sahabe efendilerimizin hayatlarına baktığımızda, sonraki devirlerden çok farklı bir ortam görürüz. Onlar cahiliye toplumunun içerisinde doğdular. Kimisi çocukluğunu, kimisi gençliğini hatta bazıları olgunluk çağını bu toplumun kültürünü ve adetlerini yaşayarak geçirdiler. Yadsınamayacak bir sosyal gerçekliktir; her toplum kendi kültürünü, onu oluşturan bireylere benimsetir. Genelleme yapmadan söylemek icap eder, İslam dini ile tanışana kadar, cahilliye kültürüyle yetişen, bu kültürü içselleştiren bir topluluktan bahsediyoruz. Ve yine bir sosyal gerçeklik olarak, kesin ifadelerle söylenmesi gereken şey; dünyanın en zor işini kalıpları, tabuları hatta bunun çok ötesinde içselleştirilmiş bir kültürü, kısa bir sürede bozan, yıkan, mağlup eden Kur’an Hakikatleridir. Bunu hakikati değişim, dönüşüm gibi kelimler ifade etmeye yetmez. Reform, ıslahat, ihtilal gibi kavramlar çerçeveleyemez. Günümüzün siyasal jargonuna(kendine özgü lisanına) göre ifade edersek bu büyük bir devrimdir. 

“Efendimiz(sav) döneminde İslam’ı kabul eden insan, kendini cahiliyeden hemen ayırıyordu. İslam dairesine adım attığı anda, yeni bir hayat başlıyor ve kendini Kutsal Kanun’dan bihaber olduğu günlerden, geçmişinden tamamen soyutluyordu. Eğer nefsi baskın gelmeye başlarsa, eski alışkanlıkları çekici gelmeye başlarsa ya da İslam’ın yükümlülüklerini yerine getirmede zayıflık gösterirse, suçluluk duygusu onu rahatsız ediyordu ve kendini bunlardan kurtarmak ve temizlemek için, onun rehberliğinde biçimlendirmek için Kur’an’a dönüyordu.” (Yoldaki İşaretler s.20) Burada bahsi geçen rahatsızlık duygusu ve günaha meyli bertaraf etmek için Kur’an’a dönme iradesi onlardaki imanın tezahürüdür. 

Ayrıca onları farklı kılan temsiliyettir.  Onların temsiliyetlerindeki meşhur başarıları, teslimiyetlerinin neticesidir. Asrısaadet Müslümanları için, neredeyse aklımıza gelebilecek bütün zulüm vardı. İşkence gördüler, ambargo uygulandı, hakaretler işittiler, kimisi ailesinin baskısına maruz kaldı, neredeyse hepsi toplumdan tecrit edildiler.  Her türlü kötü muameleye maruz kaldılar ama İslam’ın bünyesinden bir taş eksiltmeyi düşünmediler. Allah davasında bir adım geri durmayı düşünmediler. Ve bu duruşları onlara hakiki saadet kapılarının aralanmasına vesile oldu. Ve bize, on dört asır sonra, kendilerini dinimizin temsil abideleri olarak anmak nasip oldu. Onların bize bıraktığı mirası, nakletme gayreti olan Seyit Kutup, bu yüzden bizim için şahsiyetini aşan bir değer olmuştur. İlk olarak Sahabe Efendilerimizden daha sonra onların kutlu izini takip gayreti olan(Seyit Kutup gibi.) dava adamlarından, İslami temsilin nasıl olması gerektiğini ve neden gerekli olduğunu hakkıyla öğreniyoruz. Çünkü o insanlar bize bunu sadece söz ile yazı ile beyan etmediler. Bizzat hayatları ile gösterdiler. 

İslâmî hareketlerin öncüsü, asrısaadet devrinin halis Müslümanlarıdır. Onlar dünyalık vaatleri ellerinin tersi ile itmiş, rızalık makamına erişerek bize İslam’ın nasıl temsil edileceğini göstermişler. Efendimize(sav) müşrikler, dünyanın mülkünü, makamını, saadetini, keyfini vaat ettiklerinde; onlara, davasından asla vazgeçmeyeceğini bildirmiştir. Sahabe efendilerimiz de bu kutlu izde yürüdüler ve 'Eşsiz Nesil’ olarak tarihe geçtiler.

Asrı Saadetin halis Müslümanları, cahiliyenin adetlerini terk etmiştir. Bu sıradan bir ritüeli terk etmek gibi bir şey hiç değildir. İçerisinde doğdukları kültürü terk etmişlerdir. Bunun için Efendimiz(sav), onlara on yıl kadar imanı(itikadı) anlatarak bu ayrışma sürecinin zeminini hazırlamıştır. 

Bugünün buhran halinin bir yönüyle izahı, 'Eşsiz Kuran Neslini' oluşturamayışımızdır. Maalesef İslam düşmanları, İslam coğrafyalarında cahiliye zihniyetini diriltmeyi başardı ve neredeyse adetlerini kültürümüz haline getirdi. 'Eşsiz Kuran Neslini'nin ortaya çıkamamasının en önemli sebebi, asrısaadetin Müslümanları gibi İslam ile cahiliye ayrışmasını hakkıyla yerine getiremeyişimizdir. Hem bireysel hayatımızda hem toplumsal hayatımızda bizim bu ayrışma için gayretimiz gözle görünür bir büyüklüğe ulaşamadı. Görünmediği için örnek olamadı, çoğalamadı.

Biz, sadece gündelik hayatın dünyaya ait kazanımlarını elde ettiğimiz için sevinir olduk. Dünya, bizi kendine öylesine bağladı ki heveslerimizin tatmini ile sahte mutlulukların bağımlısı olduk. Belki aynı vasfı dil ile vermiyoruz, belki taştan putlarımız yok ama neredeyse ilahmışçasına gönlümüzü bağladığımız; dünyalık o kadar şey var ki. Ve tüm bunların neticesi olarak sebeplere öyle takıldık kaldık ki, hakiki failin Allah olduğunu unutacak kadar.
Bugün de cahilliye devri adetleri ve onların türevleri ile sarılmış, kuşatılmışız. Toplumun dünya görüşü, insanlara bakışı, iletişimi, eğitimi, sanatı, felsefesi, kanunu, kuralı, eğlencesi ve bunun gibi birçok sosyal kurumu cahiliye etkisinden tam olarak sıyrılamamış hatta o ilkel zihin yapısı ile yönlendirilir olmuştur. “İşte bu yüzden İslami değerleri kalbimize işleyemiyoruz, bu yüzden zihinlerimiz İslami fikirlerle aydınlanmıyor. İşte bu yüzden aramızdan o ilk Müslüman topluma layık bir grup çıkaramıyoruz.” (Yoldaki İşaretler) S.21 

 İslam toplumunun o gün muhatap olduğu konu ve problem, bugün özünü değiştirmeden devam etmektedir. O halde bu problemle mücadele sathında asrısaadet devrinde nasıl bir etkili yol izlendiyse, bugünde aynı yöntem eksiksiz uygulanmalıdır. Seyit Kutup’un görüşlerinin istikameti de budur. İslami hareketin etkisinin artması ve Müslüman bireyin inancının sıhhati için, eğitimimizin ilk aşaması kendimizi cahiliye kültürünün etkilerinden kurtarmak olmalıdır.

“Eşsiz Kuran Nesli” olabilmek, işte hakikat ideali budur. Bu ideale ulaşmak için verilecek mücadelenin adı büyük cihat (cihadı ekber)’dir. Bu ideale ulaşmak için Sahabe Efendilerimizin, Asrısaadetin yıldızlarının yolunu izlemek şarttır. Onların yoluna uymak hem sünnetle bize ferman olmuştur. Hepimize o güzel gayret ile yaşamak nasip olsun; o mücadele ve o cehd nasip olsun; ta ki Asrısaadetin Yıldızları gibi, İmanımız hükümdar benliğimiz esir olana dek...

Tevfik ve İnayetle