Okul sonrası yoksa,  
Okulda olmanın mânası da yok!
Otobüsten inilmeyecekse, 
Otobüste bulunmanın da mânası yok!
Trenden inilmeyecekse, 
Trende olmanın da anlamı yok!
Buraya dikkat! 
Cesetten, bedenden, vücuttan; 
Çıkılmıyacak, inilmiyecek, 
Ondan ayrılınmıyacak ise;
Vücutta, bedende oluşun da, 
Kıymeti harbiyesi yok be dostlar! 
Demek ki okulda; 
Okul sonrası için varız. 
Otobüste, 
Otobüsten inmek için bulunuyoruz.
Trende, 
Trenden çıkmak için yer alıyoruz. 
Buraya dikkat!
Bedende; 
Bedenden ayrılmak için oluyoruz.
Kısaca her yerde oluşumuz; 
Başka bir yere ulaşmak için. 
Her yerde bulunuşumuz; 
Başka bir yere erişmek için.
Yine dikkat! 
Dünyada bulunuşumuz da, 
Dünya için değil. 
Dünya’dan ayrılmak, 
Uzaydaki Dünya gemisinden. 
Yeri ve zamanı gelince inmek için. 
Ama son durakta.
Dikkat! 
Aslında bütün duraklar; 
Son durak için yolcu alıp indiriyor.
Son duraktan ise geri dönüş yok. 
Çünkü o zaman, 
Zira o ân. 
Ne durak kalacak yerinde. 
Ne de son durakta duracak olan, 
Kalacak yerinde. 
Son binek olan Dünya;
Son durak olan Kıyamet gününde
Ve Kıyamet ânında:
İçindeki yolcularıyla berhava olacak, 
Havaya uçacak.
Gözler, büyük uyanışla açılacak.
Dönüşü olmıyan alandan. 
Ebedü’l-âbâda, 
Sonsuzluğa doğru. 
Bitmeyen, 
Bitmiyecek yolculuklarına başlıyacak.
Daha doğrusu. 
Yeni ebedsel / sonsuz hayat yolculuğuna çıkacaklar.
Tükenmez bir yaşayışın içinde bulacaklar kendilerini.
Ama ya bitimsiz hoşnut olarak. 
Ya da sonsuz azapta kalarak.
Öyleyse yolcu olduğumuzu, 
Yolda olduğumuzu. 
Sonunda, 
Son durakta indirileceğimizi.
Ötede beklendiğimizi. 
Orada yerimizin ayrıldığını, 
Bilelim.
Nereye,
Nasıl bir mevki için bilet alıyor olduğumuzun, 
Şuur ve bilincine erelim. 
Nasıl bir yolcu olduğumuzu bir düşünelim.
Düşünelim de, 
Şimdiden, 
Kendimize çeki düzen verelim.
Yoksa iyi bilelim ki, 
Ey yârenler!
Orada pişmanlık da fayda vermiyecek.
Orada pişman olduğumuza da pişman olacak.
Fakat elimizden bir şey gelmiyecek, 
Gelemiyecek!
Elimiz boş, yüzümüz kara, 
Boynumuz bükük kalıvereceğiz. 
O büyük, o müthiş, o dehşetli meydanda. 
Haşir Meydanı’nda. 
Yeniden diriliş yerinde, 
Hesap-kitap alanında.
Ne durak kalmış olacak, ne de binek. 
Her ikisinin de yerinde, 
Yeller esiyor olacak.
Sonsuz var oluşun, 
İki yolundan birinde,
Bulacağız kendimizi.
Ya sevinçli, bahtiyar, talihli kişi.
Ya da bedbaht, talihsiz kimse olarak.
Çünkü oranın tercihi Dünya’da yapılıyor.
Çünkü oranın seçimi burada mümkün.
Onun içindir ki burada, 
Dünya’da gözünü açmıyan, 
Yâni Dünya’da kör olan. 
Orada da kör olacak.
Dünya’da gözünü açan. 
Kâinat’ın ve Dünya’nın 
Ve kendi gerçeğini bilen, 
Gören ve bulan.
Akıl ve basîret gözünü açan. 
Maddede mânâyı görerek, 
İşin arkası, ne olacağını bilecek. 
Göz açıklığına kavuşan kişinin.
İşte ancak bu nitelikli kimsenin. 
Öte âlemde, 
Âhirette de gözü açık olmuş olacak.
Görür olmaktan kasıt ise, 
Ey sevgili okur!
Madde iplerinden, 
Mânâ kilimini dokur olmaktır.
Kâinat Kitabı’nda taş-toprak, bitki, hayvan 
Ve insan denen. 
Varlık harfleriyle yazılmış, 
Canlı satırları okur olmaktır.
Görür olmaktan maksat, 
Ey sevgili okur!
Şimdi nerede oluşun, 
Şimdi niçin oluşun farkına varmaktır.
Görür olmaktan istenen, 
Ey sevgili okur!
Sonra nerede olacağın, 
Sonra ne olacağın. 
Sonra nasıl ve nerede olacağın, 
Ayırdına ermektir.
İşte bizler, sonun başlangıcında, 
Sonsuza adım atmaya adayız.
İşte bizler a dostlar! 
O gün, O saat için.
O ân ve O dem için, 
Bu duraktayız. Fakat, 
Hareket hâlindeyken durur gibi sanılan.  
Bir durakta bekleyen yolcularız.
Yolcuyuz be dostlar! 
Yolcu yolunda gerek be dostlar!