O Türk Sineması’nın çocuk yüzlü Mona Lisası… Rol aldığı reklam filmiyle hayatı değişti. Yılmaz Güney ile kamera karşısına geçen Aysun Güven, muhteşem güzelliği ve oyunculuğuyla bir döneme damgasını vurdu. Öyle ki ardı ardına gelen film teklifleriyle 70’li yılların aranan isimleri kervanına katılmayı başardı… Tam olarak 60’ı aşkın sinema filminde başrol oynadı. 70’li yılların sonlarına doğru yaygınlaşan seks film furyası nedeniyle Aysun Güven’de birçok meslektaşı gibi sinemayı bırakmak zorunda kaldı. 1978 yılında evlenen oyuncu,25 yıl aradan sonra yeniden kameralara ‘Merhaba’ dedi. Güven, bugüne kadar hiç birde konuşmadıklarını anlattı. Buyurun bu keyifli sohbetimize…

Bize biraz kendinizden söz eder misiniz?

Ben öğretmen babanın kızı olarak 1954 yılında Eskişehir’de dünyaya geldim. Babamın tayini Yalova’ya çıktı. İlk, Orta ve Lise eğitimimi de Yalova’da tamamladım. Biz tam 10 kardeşiz. Ben 5 numarayım. Babam emekli olduktan sonra Kadıköy Acıbadem’e taşındık. Abimin nişanlısı voleybolcuydu. Ben de onunla birlikte vapura binmiş antrenmana  gidiyordum . Vapurda reklam ajansından birileri yanımıza geldi ve bana çekilecek olan şampuan  reklam filminde oynama teklifinde bulundular… Bu teklif karşısında şaşırmıştım. Çünkü baban böyle bir şeye müsaade etmezdi. Abimin nişanlısı abim ve babam ile konuşup onları ikna etti. Ve reklam filmiyle kamera karşısına geçtim. 1971 yılında birkaç tane sinema filminde yardımcı rollerde yer aldım.

‘YILMAZ GÜNEY DOĞUM GÜNÜMDE FİLM TEKLİFİNDE BULUNDU’

Sonra ne oldu?

Yılmaz Güney’in ‘Umut’ isimli filmi oynuyordu. Yılmaz abi filmin arasında benim rol aldığım reklam filmini görüyor. Ve beni  filminde oynatmaya karar veriyor. Ekibi Yılmaz Güney’e ‘Babası filmde oynamasına izin vermez . Hiç uğraşmayalım ’diyorlar. Yılmaz abi ben o işi çözerim diyor. Ve benim doğum günümün kutlandığı kafeye ekibiyle geldi. Yılmaz Güney’i karşısında görenler şaşırmıştı. Bende çok heyecanlanmıştım. Yılmaz abi babamdan izin almıştı, Babam Yılmaz abiye yok diyememişti. Şerif Gören’in yönetmenliğini yaptığı Yılmaz Güney, Fatma Karanfil ile birlikte ‘Kaçaklar’ isimli sinema filminde başrol oynadım. Film bana büyük şans getirdi. Teklif üzerine teklifler almaya başlıyordum. Bu filmin ardından Serdar Gökhan ile ‘Pınar’ isimli sinema filminde oynadım. Yani 8 yılda 60’ı aşkın filmde rol aldım.

Kamera karşısına çıktığınızda neler hissettiniz?

Çok gençtim reşit değildim. Annem yerime imza atıyordu.Sektöre girdiğimde 17 yaşındaydım. Yönetmenin yanında bacalarımızı üst üste atamazdık. Utangaç, sıkılgan bir kızdım. Kamera karşısında çok heyecanlanıyordum. Başrol oynayan genç bir kız…. Tüm sorumluluk bende..Film başrol oyuncularla var olacak. Gerçekten büyük bir yüktü. Çok yardım alıyordum. Usta oyunculardan Muazzez Kurtoğlu, Kadir Savun ve Ali Şen’in bana bu anlamda büyük yardımları oldu. Onların yardımıyla çalışmalarım başarılı bir şekilde sürüyordu.

ESKİ GÜNLERİ ÇOK ÖZLÜYORUM

O günleri özlüyor musunuz?

Bu sorumuz karşısında gözleri doluyor… Ahhh  ahhh, hem de çok özlüyorum… O zamanlar set işçisi, kameramanı, ışıkçısı ve oyuncusu aynı minibüsle sete giderdik. İnsan ayrımı yoktu. Herkeste kaynaşma ve dayanışma vardı. Film çekimleri bittiğinde herkes birbirine sarılır ağlardı. Film çekimi boyunca herkes bir aile gibi oluyordu. O dönemleri gerçekten çok arıyorum.

Zirvedeyken neden sinemadan koptunuz?

Sinemaya girdiğimde henüz 17 yaşındaydım ve benim imza yetkim bile yoktu. Sözleşmeleri annem yerime imzalardı. Ben kuraları olan bir insanım…Kişiliğimden asla ödün vermedim. Aile şerefime asla gölge düşürmedim. 1970’li yılların sonunda seks filmi furyası başlamıştı. Bizlere o dönem çuval dolusu mektuplar gelirdi. Ben izleyicinin evinin bir ferdi gibiydim. Beni kızları, ablaları gibi severlerdi. Tüm filmlerimde masumu oynadım. Mektuplarda bana ‘Sana hiç yakışmadı. Senin bu tür filmlerde ne işin olur’ diye yazılıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım. Mektuplardan sonra araştırma içine girdim. Düşünsenize bir afiş var adınız yazılıyor. Siz yoksunuz ancak çıplak kadınlar var. Şok geçirmiştim. Bu durum beni derinden üzmüş ve sinemadan soğumama neden olmuştu. 1978 yılında evlenerek sinemadan ayrıldım. 25 yıl evimde çocuklarımı büyüttüm.

DESTEK DEVRİ BİTTİ, KÖSTEK DEVRİ BAŞLADI

Tam 25 yıl aradan sonra setlere dönmek nasıl bir duygu?

Biz sanata aşık bir nesiliz. Öyle ki kıyafetlerimizi ve makyaj malzemelerimizi kendimiz  ayarlardık. Biraz önce de belirttiğim gibi minibüslerle sete giderdik. Tüm bo zor şartlara nağmen sanatın en iyisini yapmaya özen gösterirdik. Setlere dönmek beni çok mutlu etti. Çok özlemiştim. Tabii ayak kaydırmalar tavan etmiş. O dönemler destek vardı,ancak şimdi destek yerini kösteke bırakmış. Yani tanıdık olduğunda sürekli işiniz var. Yoksa sizde sette yoksunuz. Ben sinemaya yıllarını veren biriyim ve oyunculuk konusunda  kendini en iyi şekilde kanıtlayan biriyim. Bu durumları görünce inanlmaz üzülüyorum.

ATTAN DÜŞTÜM GEÇİCİ KÖRLÜK YAŞADIM

Bize hiç unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?

1976 yılında merhum Yıldıray Çınar ile ‘Eşref’ filmini çekiyordu. Rol gereği at binmem gerekiyordu. Neyse huysuz bir ata bindirdiler. At aniden  şahlandı. Ve yola fırladı. Düşmemek için ata sıkıca sarılmıştım. Atın etrafını çevirdiler zar zor durdurup beni indirdiler. Yönetmen bana ‘İstersen bugün ara verelim at sahnesini yarına çekeriz’ dedi. Ben sıkıntının olmadığını sahnenin çekilmesini istedim. Bu kez sözde uslu bir at getirdiler. Bu at diğerinden de asi çıktı. Biran kendimi yerde buldum. Kafamın yere çarpması sonucu 1 saat geçici körlük yaşadım. Beni apar topar doktora götürmüşlerdi. 

Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

Evet tüm dünyayı kasıp kavuran panetinin bitmesi için hep dua ediyorum. İnsanlarımız kurallara dikkat etmeli. Ne kadar çok kurallara uyarsak, o kadar çabuk atlatırız.

Çok teşekkürler Aysun hanım…

Ben teşekkür ederim Habib bey…

MONA LİSA KİMDİR

Mona Lisa (La Gioconda veya La Joconde olarak da bilinir), İtalya'nın Floransa şehrindeki Rönesans sırasında Leonardo da Vinci tarafından kavak bir pano üzerine Sfumato tekniği ile resmedilmiş 16. yüzyıl yağlı boya portresidir.