Bir gün kendi yolunuzda tek başına yürürken önünüze parlayan bir yıldız çıkarsa uzanıp ona tutunmak için hiçbir şeyden kaçınmayın! Hatta yorgunsanız ya da artık korkuyor olsanız bile… Bir daha aynı yıldızı bulamazsınız ya da bulduğunuz yıldız onun kadar sizin olmayabilir. Ona baktığınızda kendinizi büyük bir yangının ortasında hissediyorsanız ve o yanınızdayken her yerinizi varlığından kaynaklanan büyük bir sevinç kaplıyorsa ya da yok olmasına karşın ağlamaklı oluyorsanız yıldızların en büyüğüne rastlamışsınız demektir. Onu beklerken zaman gözünüzde büyüyorsa o yıldız pırıltısıyla sizin gözünüzü çoktan almış demektir… Bildik acıları yeniden yaşayacağınızı öngörseniz bile o yıldıza dokunmadan yapamazsınız… Siz, ne kadar onun koluna tutunarak olduğunuz yerden kalkmayı dileseniz, kendinizi ona ne kadar yakın hissetseniz de o aslında o kadar uzaktır. Ama yıldızdır ya yine de pırıltısının omuzlarınızdan akmasını istersiniz. Her sokakta karşınıza çıkacağı telaşıyla başıboş gezinmek, hep aynı karşılaşmayı düşlemek yorar insanı. Kalabalık ararsında fark edilmeyi beklemek, insanı bazen kararsızlığa düşürür. Kimi zaman pes etmek gelir aklımıza ne de olsa o bir yıldızdır! Ve yıldızlar uzaktır, parlaklığı yakar çoğu zaman. Uzaktan acıtmaz gibi gelse de siz yaklaştıkça hissettirir ateşini. Ama yine de ismindeki her gizin ardında bilinmeyenlerle dolu bir sonsuzluğa sürüklenecek olduğunuzu bilseniz dahi çıplak ayaklarınızın boşluğa düşeceğini görseniz de ona doğru yürümeyi istemekten kaçınamazsınız... Boğazınızda bir lokma düğümlenir siz onu düşünürken ve kendinizi bildik acıların sahnesinde bulursunuz. Aynı tanıdık gülüşüyle ortaya çıkıverir, uzansanız dokunacaksınızdır, dokunsanız yakacaktır… Eğer bir gün bir yıldızın size parladığını hissederseniz onun peşine düşmekten çekinmeyin. Siz ona tutunun. Onun için savaşın! Hem de kimseye aldırmadan, yakıcı olsa bile…