"Güneş olmazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız sen ol!"

R. Tagore

Bulgaristan'ın Türk kökenli ünlü caz sanatçısı Yıldız İbrahimova'nın TRT İnt'teki canlı programı, izleyenlerin gözlerini yaşarttı.

Bilindiği gibi 1984'te Bulgarlar'ın başlattığı asimilasyon faşist saldırısından öncelikle mezar taşları nasibini almıştı.

Osmanlı Türk kültürünü yansıtan o mermerden oyma sanat şaheseri, dantel gibi işlenmiş mezar taşları, Komünist Bulgar yönetiminin hunhar saldırıları sonucu ortadan kaldırılmıştı.

Bulgarlar, mezar taşlarını parçalayarak, mezarlıkları sürüp tarla haline getirerek geçmişlerinden kurtulacaklarını umut ediyorlardı.

Bulgaristan’da Türkler'in yaşamadığını ve hiçbir tarihte de bu ülkede Türk bulunmadığını kanıtlama çılgınlığı içinde idiler.

Mezar taşlarından sonra, sıra insanların isimlerini değiştirmeye gelmişti. Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığa zorla Bulgar isimleri veriliyor ve eski kimlikleri iptal ediliyordu.

TRT İnt'teki canlı yayına katılan, Türk kökenli Bulgar vatandaşı büyük caz sanatçısı Yıldız İbrahimova, yaşadıklarını anlatırken göz yaşlarına boğuluyordu.

5 yıl süren bu engizisyon döneminin sonu Demir Perde'nin yıkılmasıyla esenliğe ulaştı.

1989 yılı, Bulgaristan'da yaşayan soydaşlarımızın, yavaş yavaş yeniden vatandaşlık ve özgürlük haklarına kavuşmasıyla sonuçlandı.

Özgürlüğün kıymetini, ancak esaret altında yaşayanlar bilirler.

Uzun yıllar Kıbrısta da kan ve gözyaşının hakim olduğu İngiliz ve Rum baskı rejimleri çok çabuk unutuldu ve Kıbrıs Türk toplumu tekrar Rumlar'ın kucağına atılmaya çalışılıyor!

Dejenere olmuş ve kokuşmuş Avrupa'nın çökmekte olan toplum düzeninin içine girebilmek için, başta Kıbrıs olmak üzere tüm onursal değerlerimizi feda etme yarışı içindeyiz.

Bu gaflet ve delâlet uykusundan uyanmak için nasıl bir felâket yaşamamız gerekiyor bilemiyorum? Toplum vurdumduymazlık içinde. Sivil toplum kuruluşları kaygısız!

Milli mücadele yıllarını ve "Kuvvayı Milliye" ruhunu Türk toplumuna hatırlatacak medya yayınlarına acil ihtiyaç vardır.