Dünyanın ikinci yüzü cihetiyle dünyayı sevmeliydik.

     Çünkü insan, dünya, kâinat ve evren; İlâhî isimlerin;

     Somutlaşmış, görünür bir hâl almış olarak karşımıza çıkmasıydı.

     Zâtına, içyüzüne, künhüne vakıf olamıyacağımız Yüce Allahı;

     Ancak bu şekilde bilebilirdik.

     Nitekim biliyor, buluyor ve seviyoruz.

     Bu mânada akılla görüyoruz.

     Çünkü eser ustasından haber verir.

     Fiil fâile / yapana işaret eder.

     Nakış nakkâşı / nakış yapanı gösterir.

     Bu bakımdan dünyanın ikinci yüzü, ikinci vechesi;

     Sevilmeye değer bir keyfiyet arzeder.

     Dünyanın üç vechi var demiştik.

     Bu üçüncü tarafıyla dünya sevilir, sayılır.

     Çünkü Dünya; Ahiretin tarlasıdır.

     Çünkü Ahiretin yatırımı, dünyada yapılır.

     Burada ekilir, orada biçilir.

     Burada çalışılır, orada ücret alınır.

     Burada yorulur, orada rahat eder.

     Bunun içindir ki denilmiş:

     “Lâ râhate fi’d-Dünya.” Dünyada rahat yoktur.

     Râhat; rahat yok deyip rahat etmektir.

     Nitekim tarihimiz bu düşünce ve inancın;

     Doğru tatbik ve uygulanışın somut örnekleriyle doludur.

     Anadolu, Trakya, Balkanlar ve tüm ülkede ortaya konan; 

     -Resmiyet dışı- halka hizmet binaları;

     Buna en büyük şâhit ve kanıttır.

     Çünkü atalarımız dindarlıkları derecesinde; 

     Dünyayı imar etmişler, bayındır hâle getirmişler.

     Dindarlıkları nisbetinde dünyaya sarılmışlar.

     Dünyayı rahat yaşanır hâle koymak için çırpınıp durmuşlar.

     Ve bilmişler ki, ahiretin imarı dünyayı imardan geçer.

     İyice anlamışlar ki, Hakk’a kulluk, Halk’a hizmetle olur.

     İşte bu hikmetten dolayıdır ki, Hz. Peygamber:

     Kıyamete bir gün kalınsa bile, bizleri ağaç dikmeye özendirmiştir.

     İşte eskide yazılan klasik eserlerdeki dünyaya cephe alış;

     Bizim de yerdiğimiz, dünyanın birinci yüzü içindir.

     Yani dünyayı, dünya için sevmek durumuna düşmektir.

     Fakat bu bakış maalesef diğer iki,

     Sevilmesi gereken yüze de sıçratılmış.

     Bu şekliyle tembelliğimize kılıf hazırlanmış,

     Boşvermişliğimize bahane olmuş.

     Geri kalışımıza en büyük sebep teşkil etmiştir.

     İşte koca Osmanlı Devleti’nin çöküşündeki bin bir

     Sebeplerden en önemlilerinden biri de budur.

     Oysa biz dünyayı da din için,

     Sevmeliydik.

     Be dostlar!