Dün Yeni Zelanda teröristine ait resimdeki bazı şarjörlerde yazılı isimlerden Ernst Rüdiger von Starhemberg ve Şerban Cantacuzino’yu anlatmıştım. Bugün de geri kalanları inceleyelim.

“David Soslan”

Terörist bu ismi Gürcü alfabesiyle yazmıştır. David Soslan Gürcistan Kraliçesi Tamara'nın kocasıdır. Gürcü Krallığı en güçlü dönemini Kraliçe Tamara’nın iktidarda olduğu 1184-1213 yılları arasındaki 29 yıllık sürede yaşamış ve en geniş sınırlarına bu dönemde ulaşmıştır. Kraliçe Tamara, “Abhazların, Gürcülerin, Ranların, Kahların, Ermenilerin, doğu ve batının hükümdarı” unvanına sahipti.

Bu dönemde komşuları Müslüman devletlerle giriştikleri bazı savaşları kazanmışlardı. Bunlardan en önemlisi 1202’de Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı olanıdır. Sultan Rükneddin II. Süleyman Şah’ın kumandasında Gürcistan üzerine yürüyen Selçuklu ordusu Temmuz 1202 Haziran’ında Erzurum ile Kars arasındaki Mecingerd Kalesi yakınlarında karargâh kurmuştu. Gürcüler ordu istirahat halindeyken bir baskın gerçekleştirdiler. Sultan’ın da şehit olduğunu sanan Türk birlikleri dağıldı. Süleyman Şah orduyu toparlamak için çok gayret sarf ettiyse de muvaffak olamadı. Ağır kayıplar veren Türk tarafı ordugahı Gürcülerin yağmasına terk ederek Erzurum’a dönmek zorunda kaldı. Bu savaşa Gürcülerin yanı sıra bütün Hristiyan dünyası ayrı bir önem atfetmiştir. Çünkü Gürcistan bu savaştan sonra Güney Kafkasya’daki en büyük güçlerden birisi olmuştur.

II. Süleyman Şah bu mağlubiyete rağmen Anadolu’da sağlanan birliği devam ettirmiştir. Gürcüler de Türk topraklarına onun zamanında saldırmaya cesaret edememişlerdir. Aslında Kraliçe Tamara, Rükneddin Süleyman Şah ile evlenmek istediğini daha onun şehzadeliği sırasında şehzadenin babası Sultan II. Kılıç Arslan’a bildirmişti. Ancak genç şehzade bunu şiddetle reddetmiş ve kâfirler ülkesine sadece fetih amacıyla gideceğini söylemişti. Kraliçe Tamara daha sonra 1189 yılında halası Rusudan tarafından Gürcü sarayında yetiştirilen Oset Kralı’nın oğlu David Soslan ile evlenmiştir. Soslan 1207’de ölmüştür.

Aslında teröristin, gerçekten irade ve iktidar sahibi bir kraliçe olan Tamara yerine neden kocasını öne çıkardığını doğrusu anlayamadım.

“David Ağmaşenebeli”

Terörist bu ismi de yine Gürcü alfabesiyle yazmıştır. IV. David Ağmaşenebeli 1089-1125 yılları arasında 36 yıl hüküm süren Gürcistan kralıdır. Tarihteki en büyük Gürcü hükümdar olarak bilinir. “Ağmaşenebeli” Gürcüce “kurucu” demektir.

Bölgedeki Irak Selçuklularına karşı kazandığı Didgori Savaşı ile meşhur olmuştur. Kral David’in baskılarından bıkan Tiflis şehir halkı, bölgenin hâkimi ve Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’a müracaat ederek yardımını talep ettiler. Bunun üzerine Gürcülere karşı Türk emirleri arasında bir ittifak kuruldu. İttifakın içerisinde bulunan Sultan Mahmud’un kardeşi Melik Tuğrul, Mardin Emiri Necmeddin İlgazi ve Bitlis ile Erzen hâkimi Togan Arslan Bey Tiflis’e doğru harekete geçtiler. Kral David de ordusunu Tiflis’in 40 km batısındaki Didgori denilen yere getirerek karargahını iki dağ arasına kurdu. İki taraf arasında 18 Ağustos 1121’de meydana gelen ve sadece üç saat süren muharebeyi Gürcüler kazandı. Çok sayıda Müslüman askeri şehit oldu, 4 bin kadarı da esir düştü.

Bu galibiyetin ardından Tiflis’i ele geçiren Gürcüler, tarihlerinde ilk defa ülkelerinin doğu ve batı kısımlarını birleştirerek Gürcistan adı verilen bir ülke kurmuşlardır. Bu parlak dönem inişli-çıkışlı bir seyir izlese de Tamara döneminin sonuna kadar devam etmiştir.

“Dmitry Senyavin”, “Edward Codrington”

Dmitry Nikolayevich Senyavin, Sultan I. Abdülhamid ve III. Selim Han devirlerinde devam eden 1787-1792 Osmanlı- Rus Savaşı'nda, yine Sultan III Selim, IV. Mustafa ve II. Mahmud Han devirlerindeki 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında görev yapmış Rus amiralidir. 1788’deki Özü Kuşatması’nda rol aldı. Şubat 1807’de 411 yıldan beri ilk defa İngiltere ile savaş durumuna gelindiğinde İngiliz donanması nasılsa Çanakkale’yi geçip İstanbul önlerine kadar geldi. Amiral Senyavin de ona destek veriyordu. 16 parça İngiliz donanmasından yedisinin Osmanlı top atışlarıyla hasar görmesi üzerine hiçbir şey yapamadan acele çıkıp gittiler. Yalnız kalan Senyavin Osmanlılarla iki defa çatışmaya girdi. Senyavin 20 Ekim 1827’de Navarin’deki donanmamızı ani bir baskınla yakan İngiliz amirali Edward Codrington kumandasındaki birleşik İngiliz, Fransız ve Rus donanmasında da görev yapmıştır.

Özü Kalesi’nin düşmesi biz Türklerin içinde gerçek bir yaradır. Rus generali Potemkin 80.000 kişilik ordusuyla Karadeniz’in kuzey kıyısındaki en önemli kalemiz olan Özü’yü muhasara etmişti. Kaleyi Vezir Mehmed Ali Paşa savunuyordu. Kapdan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa da donanmayla denizden destek verdiyse de başarılı olamadı. 17 Aralık 1788’de kale düştü. Şehirdeki asker ve sivil 25.000’den fazla Türk tarihin en büyük mezalimine uğradı. Masum ve günahsız çocuklar dâhil son ferdine kadar türlü işkencelerle vahşîce şehit edildi. Padişah I. Abdülhamid Han, Sadrazam’ın kalenin düştüğünü bildiren ve yapılan mezalimleri dile getiren raporunu okurken, kederinden beyin kanaması geçirip felç oldu. 7 Nisan 1789 günü 64 yaşında vefat etti.

Navarin faciasına gelince Batılıların nasıl kalleş olduklarını gösteren en büyük tarihî vesikalardan biridir. 1827 yazında İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları İngiliz amirali Edward Codrington kumandasında birleşerek Yunanistan’ın bağımsızlığı için Osmanlı Devleti’ne baskı yapmak amacıyla Yunan Denizi’ne geldiler. Çengeloğlu Tahir Paşa kumandasındaki Türk donanması Mora Yarımadası’nın güneybatı ucundaki Navarin Limanı’nda bulunuyordu. 20 Ekim 1827 sabahı müttefik donanma milletlerarası hukukun en basit kaidesine bile uymadılar. Savaş bayrağı çekmeden Navarin’e girdiler. O sırada bu üç devletle de sulh hâlinde bulunduğumuz için Tahir Paşa endişe etmedi. Ancak müttefik donanma birden bütün toplarını ateşledi. 3,5 saat içinde 57 Türk gemisi battı, 8000 asker şehit düştü.

Bu baskın sözüm ona Avrupa’da bile kötü karşılandı. Üç devlet de amirallerine böyle bir emir vermediklerini söylediler. Batı basınının bir kısmı olayı bir yüzkarası olarak değerlendirdi.

Ne diyorsunuz dostlar, bu kahpece bakından tam 192 yıl sonra, Yeni Zelanda’da yine bir liman şehrinde vuku bulan kahpece saldırı ile gerçekleştirilen Müslüman katliamı ve ardından dökülen timsah gözyaşları arasında sanki bir benzerlik var gibi değil mi?

Marko Miljanov Popović

Terörist bu ismi Sırp Kiril alfabesiyle yazmıştır. Marko Miljanov Popović Karadağlı Sırp generaldir. 1861-1862’deki Sırp ve Karadağ İsyanı’nda rol almıştır. Karadağ’ın toprak talepleri reddedildiği için başlayan 1877-1878 Osmanlı-Rus (93 Harbi) Harbi’nde Osmanlı'ya karşı savaşmıştır.

Stefan Lazar”

Terörist bu ismi de yine Sırp Kiril alfabesiyle yazmıştır. 20 Haziran 1389 tarihinde Sultan Murad-ı Hüdavendigar kumandasındaki Osmanlı ordusu Kosova sahrasında karşılaşan Haçlı ordusunun başkumandanı Sırbistan Kralı Lazar idi. Haçlı ordusu Sırplar, Bulgarlar, Makedonlar, Arnavutlar, Ulahlar, Moldovyalılar, Karadağlılar, Hırvatlar, Slovenler, Slovaklar, Çekler, Macarlar, Transilvanyalılar ve Bosnalılardan meydana geliyordu. Tarihimizde I. Kosova Zaferi olarak anılan bu büyük meydan muharebesi tam 8 saat sürdü. Haçlı ordusu tamamen imha edildi. Stefan Lazar da harp meydanında maktul düştü. Ne yazıktır ki Sultan Murad harp sahasını teftiş ederken yanı sokulan yaralı bir Sırp asilzadesi, Lazar’ın damadı Miloş tarafından kalbinden hançerlenerek şehit edildi.

“Marco Antonio Bragadin”

Osmanlı’nın 1571’deki Kıbrıs’ı fethi sırasında kuşatılan Magosa Kalesi kumandanı Venedikli general Marco Antonio Bragadino, daha önceki anlaşmaya ihanet ederek 50 Türk esirini kulakları ve burunlarını keserek ve derilerini yüzerek işkenceyle şehit etmişti. Kalenin teslim alınmasının ardından Kıbrıs serdarı Lala Mustafa Paşa durumu öğrenince Bragadino, Türk esirlerine uygulanan işkencenin aynıyla, kulakları ve burnu kesilip derisi yüzülerek öldürtülmüştü. Avrupalıların bu olayda Venedikli generali değil de Lala Mustafa Paşa’yı tenkit etmeleri her zamanki gibi olaylara taraflı yaklaşma alışkanlıklarına tipik bir örnektir.

“Gjergj Arianiti”

Resmin sol alt köşesinde görülen bu isim, 1432'den itibaren Arnavutluk’ta çeşitli isyan hareketlerine girişmiş, Arianiti sülalesine mensup bir Arnavut asilzadesidir. Bazı Bizans kaynaklarında Osmanlıya karşı savaş kazandığı kaydedilir. Kızı Donika’nın, daha önceki bölümlerde anlattığım diğer bir Arnavut isyancısı İskender Bey’le evlendiği söylenir.

Kraliçe Tamara