Neden her yılbaşında o görkemli, tarihi salonda “Viyana Flarmoni Orkestrası’nın” yeni yıl konserini özlemle bekliyoruz. Bizim son yıllarda ödenekleri kesilen, özlük hakları ellerinden alınan, itilip, kakılan, gerçek sanatçılarımızın olduğu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Antalya, Mersin Devlet Senfoni Orkestralarımız vardır. Bu orkestralarımız, neden bulundukları şehirlerde “Yeni Yıl Konserleri” icra etmezler. 

Avrupa Konseyinde görev yaparken, Viyana’da yapılan bir toplantımız münasebetiyle, Viyana Büyük Elçimizin delaletiyle, Viyana Konser Salonu’nda, Viyana Flarmoni Orkestrası’nın konserini izlemiş, hayran kalmıştım. Aslında bizim klasik batı müziği sanatçılarımız, opera, bale, tiyatro sanatçılarımız çok değerli olup, dünya çapındadırlar. Yeter ki, onlara sahip çıkalım, destekleyelim. 

İngiltere’de, ABD’de bulunduğum yıllarda, her şehirde mutlaka senfoni/flarmoni orkestralarının bulunduğunu, düzenli konserler icra ettiklerini gözlemlemiştim. İngiltere Başbakanı Edward Heath’in, kent milletvekili olarak hafta sonları kendi seçim bölgesinde, orkestra şefliği yaptığı bilinir. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Kültür Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşurken, şöyle bir ifade kullanmıştım; “Eğer bir gün Türkiye’de ‘Hakkari Devlet Senfoni Orkestrası’ kurulur, bu orkestrayı izleyecek kişiler olursa, ülkemiz gerçek anlamda, kalkınmışlık düzeyine gelmiş olur” demiştim. Sözlerime devamla, “Bir program dahilinde, şehirlerimizde, bu orkestralarımızı kuralım, aynı zamanda, devlet konservatuvarlarını da faaliyete geçirelim, yarının virtüözü olabilecek, yetenekli çocuklarımızı yetiştirelim” demiştim. Tabiatıyla bu sözlerim, birçok insan için bir fantezi gibiydi. Bunu ben de biliyordum. Zira, klasik müzik, opera, bale izlemek bazıları için ağır bir olgudur. Bu iş, bir kültür, görgü, yetişme meselesidir. İnsan büyük mevkilere gelebilirler, ancak bu işlerden anlamayabilirler... Hani meşhur bir hikaye vardır, bunu birçok şehir için anlatırlar... Bir gün Ankara’dan, Senfoni Orkestrasının Bayburt’a gelerek, klasik müzik konseri vereceği bildirilir. İl Valisine, orkestraya ilgi gösterilmesi, konser salonunun dolu olması talimatı verilir. Vali, emir verir, şehrin ileri gelenleri konseri izlerler... Daha sonra, gazeteciler, konseri izleyenlerden birine sorarlar; “Efendim, konseri nasıl buldunuz.” Cevap; “Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmedi...” 

Gelişmiş ülkelerde klasik müzik konserlerinin, kiliselerde, eski antik, eserler, Aspendos gibi antik mekanlarda verilmesi adettir. Örneğin, Bach’i, görkemli org’ların bulunduğu bir mekanda izlemek, muhteşem bir olaydır. Bizde de Aya İrini’de gittiğim konserlerin yaşattığı etkiyi, unutamam. Yıllar önce, Efes Antik Tiyatrosu’nda, huşu içinde izlediğim konseri hep anımsarım. İstanbul’da da bu tür tarihi mekanlar oldukça fazladır, yararlanmak gerekir. Örneğin; Yedikule Zindanlarında, Caykovski’nin ünlü eseri 1814’ü, gerçek top sesleri içinde izlemek harikuladeydi.  Değerli Erdal İnönü ile beraberdik... Burada bir konuya değinmek istiyorum. Kültür Bakanlığı ayrı bir Bakanlık olmalıdır. Turizmden anlayan bir Bakan, kültürden anlayamayabilir. Kültürlü olmak ayrı bir yetişme biçimidir, herkese nasip olamaz. Zaten bana göre bu işin hakkını veren Talat Halman ve İsmail Cem, Fikri Sağlar dışında, Bakana rastlamadım. 

Şimdilerde, İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni salonunu hizmete girmesini bekliyoruz. AKM, oradaki camiden önce bitirilmeliydi. Buraları ziyaret edeceğim. Zira konserlerini kaçırmadığım, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yıllardır göçebe gibi konser verecek mekandan mahrumdur. 

Büyük Önder, Yüce Atatürk’ün, klasik müziğe, operaya verdiğim önem, malumdur. Atatürk, “Efendiler, mebus, bakan, cumhurbaşkanı, vali vb. olabilirsiniz, ancak sanatçı olamazsınız, sanatçı olmak, Allah vergisi bir niteliktir” demişti. 

Şehirlerimizde, klasik müzik orkestraları kurmak, bunu izleyecek insan standardına kavuşmak, gerçek sanatçılar, virtüözler yetiştirmek, Türkiye’nin gelişmişlik düzeyini göstermesini bakımından önemlidir... 

PS: Türk Müziğinin duayeni, Münir Nurettin Selçuk’un oğlu, çok sevdiğim Değerli Sanatçı Timur Selçuk’u 6 Kasım 2020 günü kaybettik. Aslında sanatçılar ölmez, eserlerinde, müziklerde hep yaşarlar. TRT 2’deki konseri, değişik duygularla, nefesimi tutarak izledim. Hele “Endülüs’te Rask”i dinlerken, nefesim kesildi, tüylerim diken diken oldu... Allah rahmet etsin, nur içinde uyusun. Türk Milletinin başı sağ olsun...