Covid-19’un neden olduğu ölümcül bir salgınınla mücadelenin birinci bölümünü başarıyla tamamladık, ama bu, ‘herşey eskisi gibi olacak’ anlamına gelmiyor. “Bir musibet bin nasihatten evladır” atasözümüzün de öğütlediği gibi, bu ölümcül salgından dersler çıkararak, “Yeni Normal” dediğimiz ve Covid-19 virüsünün her an yanımızda olacağı yeni bir yaşam düzenine uyum sağlamaya çalışacağız.

Covid-19 salgını yaşantımızı, alışkanlıklarımızı, insani ve kültürel değerlerimizi, ekonomimizi altüst etti; özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100. Yılı’nı coşkuyla kutlama hevesimizi kursağımızda bıraktı, ama bu salgın bize, ilerde gururla anacağımız bir başarıya imza atmamızı sağladı. Bu başarının kazandırdığı enerjiyi, Covid-19 salgınının yaşantımızda, ekonomimizde oluşturduğu hasarları onarmak için kullanmak zorundayız. Aksi takdirde, hemen kapımızın önünde bizleri beklemekte olan tehlikeler karşısında bir varlık gösteremeyiz.

Kapımızın önündeki tehlikeler büyük; salgınla mücadele sürecinde olduğu gibi, elele, gönül gönüle olmamız gerektiren zorlu bir “Yeni Normal” süreci yaşamaya hazırlıklı olmalıyız.
                                     M. KEMAL SALLI


Bütün dünyayı etkileyen bir ölümcül salgınla mücadelenin 1. Bölümünü başarıyla tamamladık. Sağlık Bakanı Koca’nın yönetiminde, 1 milyonluk sağlık ordusu ve millet elele vererek dünyaya örnek olacak bir savunma savaşı sergiledik. İtalya, İngiltere ve ABD gibi ülkelerle kıyaslandığında övünmeyi hak eden bir başarıdır, elbette sevineceğiz.
Ölümcül bir salgıla topyekun mücadele konusunda elde edilen başarı, sosyal devlet anlayışına örnek bir başarıdır. Bu savaşta devletimiz, “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” demek olan “sürü bağışıklığı stratejisi”ni değil, “devlet baba” olma ilkesini benimsemiştir. Türkiye, ABD’de olduğu gibi, Covid-19’un pençesine düşerek hastanelere koşan vatandaşlarına, “Önce vezneye 36 bin dolar öde, sonra içeri gir” demedi; Şeyh Edebali’nin “milleti yaşat ki, devlet yaşasın” öğüdünü tuttu ve “Ölümcül salgından etkilenen vatandaşların tedavisinden tek kuruş alınmayacaktır” dedi. Binlerce yıllık bir devlet geleneği ve toplumsal dayanışma konusunda kültürel birikimi olan Türkiye’nin, Covid-19 salgını karşısında elde ettiği başarı, ilerde pekçok bilimsel araştırmanın konusu olacaktır.
Covid-19 salgını yaşantımızı, alışkanlıklarımızı, insani ve kültürel değerlerimizi, ekonomimizi altüst etti; özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100. Yılı’nı coşkuyla kutlama hevesimizi kursağımızda bıraktı, ama bu salgın bize, ilerde gururla anacağımız bir başarıya imza atmamızı sağladı. Bu başarının kazandırdığı enerjiyi, Covid-19 salgınının yaşantımızda, ekonomimizde oluşturduğu hasarları onarmak için kullanmak zorundayız. Aksi takdirde, hemen kapımızın önünde bizleri beklemekte olan tehlikeler karşısında bir varlık gösteremeyiz.
Covid-19’un neden olduğu ölümcül bir salgınınla mücadelenin birinci bölümünü başarıyla tamamladık, ama bu, ‘herşey eskisi gibi olacak’ anlamına gelmiyor. “Bir musibet bin nasihatten evladır” atasözümüzün de öğütlediği gibi, bu ölümcül salgından dersler çıkararak, “Yeni Normal” dediğimiz ve Covid-19 virüsünün her an yanımızda olacağı yeni bir yaşam düzenine uyum sağlamaya çalışacağız.
Kapımızın önündeki tehlikeler büyük; salgınla mücadele sürecinde olduğu gibi, elele, gönül gönüle olmamız gerektiren zorlu bir “Yeni Normal” süreci yaşamaya hazırlıklı olmalıyız.
VİRÜSÜ ÜRETMEYİ DÜŞÜNENLER, “NASIL SAVAŞIRIZ?” SORUSUNA YANIT ARAMAMIŞLAR
“Yeni Normal”, yaşantımıza zorunlu olarak monte etmemiz gereken bir süreç. Fakat, Covid-19’un ölüm tehdidinin bütün canlılığı ile devam edeceği bir süreçte, sağlığımızı riske atmadan ekonomimizin çarklarını döndürmeye çalışacağız.
Kolay mı?
Elbette değil. Çünkü, bütün dünya gibi biz de, Covid-19 salgınına hazırlıksız yakalandık. Konu açıldığında, “komplo teorisi” denilerek üzeri örtülmek isteniyor, ama bugüne kadar koronavirüsler konusunda yapılan bütün çalışmalarda ve simülasyonlarda, verilen konferanslarda, yazılan raporlarda ağırlıklı olarak, “virüslerin yapısı nasıl değiştirilir ve bir virüs salgınında kaç kişi hayatını kaybeder?” sorularına yanıt aranmış. “Korona virüslerin mutasyona uğrayarak neden olacağı bir salgında yeryüzündeki canlılar nasıl korunabilir?” sorusuna yanıt arayanlara destek sağlanmamış.
Virüsler konusunda araştırmalar yapan dünyanın sayılı merkezlerindeki bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar da, Trump gibi, süper güç olarak anılan bir devletin başkanının tüm dünyayı etkileyen bir virüs salgını hafife almasının nedenleri, gün gelecek, elbette sorgulanacaktır.
Covid-19 salgınıyla mücadele konusunda, 1 milyonluk sağlık ordumuzun fedakarca çalışmaları sayesinde, başarılı bir sınav verdik. Ellerinde onaylanmış bir ilaç ya da aşı olmamasına rağmen, bilgi ve becerileri ve de mesleklerine duydukları saygı sayesinde dünyaya örnek olacak bir başarı sergilediler. İtalya’daki gibi, hastalarını koridorlarda bırakıp kaçan doktor ya da hasta bakıcımız olmadı bizim; canlarını tehlikeye attılar, ama hastalarını sahipsiz bırakmadılar. Yeri geldi, yineleyelim: ONLARA CAN BORÇLUYUZ, CAN.
YENİ NORMAL SÜRECİ VE ZORLUKLARI
Ekonomimizin dayanılmaz basıncı nedeniyle zorunlu olarak geçiş yaptığımız “Yeni Normal” süreci, birinci aşamadan çok daha zorlu geçecek. Çünkü, hem henüz tam olarak etkisizleştirilemeyen Covid-19 ile hem de bu salgının oluşturduğu sosyo-ekonomik hasarların tamiri ile uğraşacağız.
Karantina süreci uzadıkça, küçüğünden büyüğüne ekonomik birimlerin sıkıntıları dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Normalleşme gündemini düzenleyecek uygulamalar yelpazesi o kadar geniş ki, kaçınılmaz olarak ön kurallar birbirleriyle çelişiyor. AVM’ler açılsın, uçaklar kanat açsın, otobüsler yollara düşsün, turizm canlasın, ekonominin çarkları dönsün.. tamam da, bütün bunları, Türkiye’nin aile doktoru Osman Müftüoğlu’nun 2M (maske ve mesafe) kuralına sadık kalarak nasıl gerçekleştireceğiz? İlk akla gelen düğünler.. Söyler misiniz, düğünlerde 2M kralı ne derece geçerli olacaktır? Önerilen önlemler, ilk adımda uygulama ile çelişiyor..
Salgınla mücadelenin ekonomik boyutu ayrı bir yazı konusu. Yalnız özet olarak not düşelim ki, bu virüs salgınının boyası kazınınca altından, ekonomi merkezli bir küresel savaş tablosu çıkma olasılığı çok yüksektir. ABD Bakanı Trump’tan sonra, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun da salgından Çin’i sorumlu tutması, perde gerinde yaşanmakta olan bir büyük hesaplaşmanın sahneye yansımasıdır.
YENİ NORMAL TAMAM DA…
“Yen normal”e geçtik, ama Sağlık Bakanlığı’nın sürekli yaptığı filyasyon çalışmaları, uygulanan testler, vaka sayısında beklenen oranda bir azalmayı göstermiyor. Bugüne kadar başarıyla mücadele ettiğimiz Covid-19 canavarı kafa kaldırma eğiliminde. Bu gelişme, “Bana bir şey olmaz” umursamazlarına çok önemli bir uyarı olmalı. İkinci bir dalgaya davetiye çıkarabilecek bu umursamazlık, toplumdaki bu ruhsal gevşeme bugüne kadar yapılan fedakarca çalışmaların heba olmasına neden olabilir. Aman dikkat!.
Sağlık Bakanı Koca, “Çok değil, bir ay sonra rahat bir nefes alabileceğiz. Doğru yoldayız, önümüz açık. Test sayısı azalmayıp artacak” derken, test sayısının önemine dikkat çekiyor. Covid-19 yaygınlığının ve kazanılmış bağışıklığın boyutlarını ölçmek, bilmek durumundayız. “Yeni Normal” sürecinin yönetilmesi salgınla mücadelenin ikinci aşamasında alınacak önlemlerin, Covid-19’la mücadelede izlenecek stratejinin saptanmasında antikor araştırmalarının sonuçları yol gösterici olacaktır.
PCR testlerinde yaşanan güvenirlik sorunu, antikor testlerinde de yaşanıyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı, güvenliği onaylı yeni test kitleri getirip uygulamaya hazırlanıyor. Bu güvenliği onaylı testlerden alınacak sonuçlara bakarak, virüsün toplum içindeki yaygınlığını ve Covid-19 karşısında ne ölçüde bağışıklık kazandığımızı anlayabileceğiz. Yani, ölümcül salgınla savaşımız sürüyor, bir süre daha sürecek.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) virüsün yaygınlığını, vaka sayısının beş katı alınarak hesaplanmasını öneriyor. Türkiye’de vaka sayının 133 721 olarak açıklandığı 6 Mayıs verileri dikkate alınarak yapılan hesaplamada, 668 bin vatandaşımızın bulaşı aldığını kabul edeceğiz.
Covid-19’un matematik değil, geometrik bir yayılma gösterdiği dikkate alındığında, bu rakam, Covid-19 canavarıyla mücadelemizin üst düzey bir tehditle sürdüğünün göstergesidir.
Kazanacağız bu savaşı, kazandık sayılır; lutfen, zamanından önce bir ruhsal gevşeme sergilemeyelim. Covid-19’un hiç şakası yok.