“Eskiden erkekler kadınlara Papatya gibisin beyaz ve ince diye seslenirken şimdi Aman hadi kalk kaynaşalım kız. Çakkıdı çakkıdı oynaşalım” diyor. Son yıllarda sıkça konuştuğumuz konulardan biri de hızlı tüketim olsa gerek. Elbetteki konuşmanın yanısıra bizzat içine daldığımız hatta kendimizi onun içinde şekillendirdiğimiz bir şey bu hızlı tüketmek! Böylelikle yemek anlayışımız, işlerimiz, ilişkilerimiz, kişiliğimiz herşey değişti. Zaman ayağımızın altından yağmur seli gibi akıp giderken ayaklarımızı pergel misali açarak ona meydan okumaya çalışıyoruz. İnsanlar, eskisi gibi değil artık . Hiçbir şeyin olmadığı gibi.İnternet çağındayız ne de olsa. Bir odaya kapanıp bilgisayarla birlikte dünyayı parmağımızda oynatıyoruz. Kısa zamanda karar vermek, hemen atılım yapmak iyi de bunu ilişkilerimize uydurmak ne kadar doğru? Söze daha iddalı başlamak gerekirse ‘’değiştik’’ diyorum. Ve bunu olumlu yönde yapmadık. Kadınlar ve erkekler bu hızlı çağın rüzgarına kapılıp birbirlerini fazlaca ihmal ettiler. Şöyle ki; Artık insanlar yüzyüze tanışmak yerine messenger sayesinde alternatiflerini çoğaltmayı tercih ediyorlar. Herkesin bir yedeği var artık! Tıpkı otomobil gibi. Yedek parça yoksa bir üst model var, işte bu kadar! Daha iyisi, daha güzeli... Yangından mal kaçırırcasına bir anda başlayan birliktelikler bir o kadar samanalevi gibi sönüp bitiyorlar. Sonra insanlar savaşa girer gibi ilişkiye başlıyor bu devirde. Karşılıklı stratejiler belirlenip kim kimi alt edecek bunun planları yapılıyor. İlişki de değil aslında buna sadece alış-veriş denir… Karşılıksız bir şey yok anlayacağınız! Neyse ki aşk oyunları için tüyo verme işini bir takım elit dergiler ve yazarlar üzerlerine alıp tarafları kılıç kuşanmaya davet ettiler. ‘’ Sevgilinizi elde tutmanın yolları’’ ‘’ Bir erkeği evlenmeye nasıl ikna edersiniz’’ vs… Bu çağ, sadece yaşam tarzımızı ya da ilişkiye bakış açımızı değil görünüşlerimizi de değiştirdi aslında. Tek tipleşme sayesinde herkes birbirine benzer oldu. Örneğin; kadınlar! Herkes röfleli ve uzun saçlı. Yüzlerde tuval misali oldukça fazla boya. Moda yüzünden aynı kıyafetler. Arkadan bakıldığında bütün kadınların adı Zeynep öyle değil mi? Ve erkekler.. Onlar da yaş guruplarına göre değişkenlik gösteriyor. Daha genç olan kesimde düşük bel pantolanlar, zincirler, saçlara avuç dolusu çalınmış jöleler…Yüzlerdeki herşeyi boşvermiş ifadeler… Orta yaşlara doğru daha resmi bir görüntünün ardına gizlenen çözülmesi oldukça güç olan bir anlayış.. Ya dilimize ne demeli? Türkçeyi çarşaf misali dört bir yanından asılıp çekeleştiriyoruz! Günlük konuşmada kullandığımız sözcüklerin sayısı pek fazla olmasa gerek. Bu da birbirimizi anlamamamıza neden oluyor ki kanımca en büyük tehlike de burada! İşte, değiştiğimizin en önemli kanıtı şarkılarımız. Eskiden erkekler kadınlara ‘’ Papatya gibisin beyaz ve ince…’’ diye seslenirken şimdi ‘’Aman hadi kalk kaynaşalım kız. Çakkıdı çakkıdı oynaşalım kız. Azıcık alttan azıcık üstten, hoppidi hoppidi hoplatalım kız ‘’ demeyi tercih ediyorlar. Bu ‘’ bir anlık’’ duygular ya da ‘’ öylesine ilişkiler ‘’ arasından başka bir tehlikeli ‘ tür’ doğuyor ki bu da ‘ statü düşkünü kadınlar ve erkeklerden başkası değil! Statü düşkünleri , birbirlerini bitirdikleri üniversite, öğrendikleri yabancı dil sayısı , gittikleri ülkeler, ya da eski birlikteliklerini de referans alarak bir tür seçme ve yerleştirme işlemiyle değerlendirmeyi tercih ediyorlar.Kendilerine ters bir özellik yakaladıklarında da onu değiştirmeyi ihmal etmeyerek elbette… Sonuçta; Her iki cins de birbirine oldukça yabancılaştı … Tarafların birbirleri hakkındaki olası kanılarını iyi yönde değiştirmeye kuvvetleri kalmamış.Veyahut o kadar meşguller ki buna gerek dahi duymuyorlar. Eline bir buket çiçek alıp sevgilisinden özür dileyen erkeklerin sayısı o kadar azaldı ki… Ve anlayış gösteren kadınların… Birbirlerine ikinci kez şans vermek yerine kokularını bir anda terketmeyi göze alanlar her geçen gün çoğalıyor. Emek vermek ve fedakarlık etmekten kaçınarak birbirini kandırmayı tercih ediyor insanlar . Bu ‘ yedekçi anlayış’ sayesinde artık tüketmekten tükendiğimizi düşünüyorum. Sonra da yeryüzünden aynı anda eşini arayan çığlıklar yükseliyor. ‘’ Neredesin ? Ey benim diğer yanım !’’ Yeni nesil kadınlar ve erkekler mutsuz ve yorgunlar.. Ve en önemlisi umarsız! Birbirlerini av ve avcı olarak gördüklerinden ilişkileri için katışıksız bir şeyler yapmak onlar için gülünç bir durum olarak adlandırılıyor. Önemli olan kimin diğerini ne kadar fazla yıprattığı, hatta ilişkiden kimin vazgeçtiği... Bu da ayrı bir zafer onlar için! Peki ya şimdi aşk! Aşk nerede? Onu saklandığı yerden çıkartacak cesaretli bir yürek var mı? 14 Kasım 2006/ Radikal Genç