ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını gösteren haritaları incelediğimizde, yeni komşumuzun burada uzun soluklu kalma hazırlığında olduğunu net olarak görebiliyoruz. Türkiye sınırları boyunca uzanan 22 askeri üs, Sarrin, Haseke ve Tel Beydar’da 3 havaalanı, Irak sınırından Münbiç’e uzanan ana ikmal yolunun yanı sıra, sınır yakınındaki yerleşim yerlerinden Suriye’nin derinliklerine uzanan yedi ikmal hattı..  ABD’nin Suriye’nin kuzey bölgelerinde bugüne kadar yaptığı düzenlemeler yetmiyormuş gibi, Türkiye-Suriye sınırına 12 gözlem noktası inşa etmesinin amacı nedir?

Bütün bu hazırlıklar gözönüne alındığında, ABD’nin Suriye’ye ilişkin gizli gündemini sorgulamak gerekmiyor mu? Yeni komşumuz ABD’nin, bizden ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalıştığı ajandasında neler var? 

M. KEMAL SALLI

2011’de estirdiği “Arap Baharı” rüzgarlarıyla kaosa sürüklediği Suriye’ye, “DEAŞ’la mücadele ediyorum” gerekçesiyle giren ABD’nin hedefi, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör kuşağı oluşturmaktı. 

ABD, bu niyetini gizlemek, bölgedeki Kürt nüfusu kendi amaçları doğrultusunda kullanabilmek için bu terör kuşağına, “Kürt Kuşağı” diyordu. ABD, Suriye’deki varlığını “DEAŞ’la mücadele” ve “İran tehdidini sınırlama” gerekçelerine dayandırırken, PKK uzantısı YPG de, ABD’nin desteğine dayanarak Rakka, Haseke, Deyrizor gibi Arap ve Araplaşmış Türkmen nüfusunun yoğun olduğu yerleşim birimlerinde bile etkinliğini arttırmaya çalışıyor.

 Bütün bu operasyonlar, aslında, Suriye Kürdistanı’nı değil, ABD’nin Suriye’de kalıcı olmasına gerekçe olabilecek argümanlar oluşturmayı hedefliyor. 

ABD, bütün çalışmalarına, DEAŞ ve PKK/YPG eliyle gerçekleştirdiği katliamlara, zorlamalara rağmen, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusunu yüzde 20’lerin üstüne çıkaramadı. Çünkü bölge Kürtleri, ABD’nin gerçek niyetini, Irak ve Suriye’de yaşanan insanlık dışı vahşeti görmüş ve yaşamıştı. İlerde “Büyük İsrail”e dönüşecek bir projede figüran olmak istemiyorlardı. ABD’nin DEAŞ’la Mücadeleden Sorumlu Komutanı General Towsend da gerçeği görmüş, “Burada bir Kürt devleti kurulamaz” demiş ve ülkesine postalanmıştı. 

ABD Suriye’nin kuzey parselinde kalıcı olabilmek için uluslararası hukuka uygun bir gerekçe oluşturamayınca, işi devlet terörüne döktü. Önce DEAŞ’ı, sonra da PKK uzantısı PYD’YPG’yi eğitip donatarak amaçları doğrultusunda kullandı. Zaten yıllar önce dönemin Dışişleri Bakanı G. Rice aracığı ile ilan ettiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bölgedeki devletlerin siyasi haritalarını değiştirmek dışında, “Demokrasi götürmek” gibi bir hedefi olmadığı anlaşılmıştı. 

TERÖR ÖRGÜTLERİ ELİYLE YAPILAN KATLİAMLAR

ABD,  BOP’u hayata geçirebilmek için, katliam dahil, her yolu mübah görüyordu. Dünya kamuoyunun tepkisini çekmemek için de, bütün insanlık dışı operasyonları, el altından oluşturduğu DEAŞ gibi El Kaide uzantısı, YPG gibi PKK uzantısı örgütlere yüklüyordu. 

“Dünyayı korkutmak için şişirilen, büyütülen ve dev aynasında gösterilen DEAŞ’ın, nasıl bir proje olduğunun, Türkiye’nin sahaya girmesiyle görüldüğünü” belirten  Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi gerçeği şöyle açıklıyordu: “Bugün hâlâ Suriye’nin belirli yerlerinde DEAŞ’ın varlığını sürdürüyor gibi gözükmesinin sebebi, aynı oyunun yeniden sahneye konulmak istenmesidir.”

TÜRKİYE SINIRINDA DEAŞ YOK, PEKİ, BU HAZIRLIK KİME KARŞI?

“Türkiye sınırlarında tek bir DEAŞ unsuru kalmadığı hâlde, on binlerce kişiyi silahlandıranların ve araç gereçle tahkim edenlerin derdinin terörle mücadele olmadığının açık olduğunu” belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki DEAŞ ve PKK uzantısı YPG gerçeğini şöyle duyuruyor

“Buradan tüm dünyaya sesleniyor ve diyorum ki; Suriye’de DEAŞ yoktur; sadece DEAŞ görüntüsü altında bu ülkeyi ve bölgeyi karıştırmak için yedekte bekletilen, eğitilen, donatılan, varlıklarını sürdürmelerine izin verilen birtakım küçük çeteler vardır. Bölgenin petrolünü işletmek için, DEAŞ bahanesiyle işgallerini sürdüren diğer terör örgütleri de, onları destekleyen güçler de bulundukları yerlerden çıkarlarsa mesele kendiliğinden çözülecektir. Hiç olmadı, biz Türkiye olarak, birkaç ay içinde bu örgütün kalıntılarını tamamen bitirmeyi taahhüt ediyoruz. Verelim el ele, nasıl olacakmış gösterelim.”

Astana mutabakatına dayanarak gerçekleştirdiğimiz Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla, TSK’nın bu “temizliği” kolayca yapabileceğini bütün dünyaya gösterdik.

Onbinlerce kişiyi silahlandıranların ve araç gereçle donatanların derdinin terörle mücadele olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün, teröristain, teröristlerle işbirliği yapanları kirli yüzlerini şöyle ortaya seriyor

“Çünkü bu kesimler bizzat teröristlerle yatıp teröristlerle kalkıyor, teröristlerle yiyip teröristlerle içiyorlar. PKK’nın Suriye kolunu oluşturan bu terör örgütünün tek hedefi ülkemizdir. Böyle bir tehdide karşı daha fazla tepkisiz kalmamız mümkün değildir. 

Kandil’deki terör elebaşlarının başına güya ödül koyanlar, onların emrindeki teröristlerle her gün iş tutuyorlar. Başlarına ödül koydukları teröristlerden emir alan grupların ülkemize yönelik herhangi bir tehdit oluşturmadığını söyleyenler sadece kendilerini kandırırlar. Ve bu Kandil’dekilerin, dağlara kaçırılan kızları, kadınları ne hâle getirildiklerini, işte artık mızrak çuvala sığmıyor, tüm dünya izliyor. Ve onların ne yazık ki onlardan doğan çocuklar da Avrupa’da, şurada burada satılıyor. Çünkü bunlar hem insan kaçakçısı hem de bu tür gayrimeşru çocukların da pazarlığını, pazarlamasını yapan örgüt, bu kadar tehlikeli bir örgüt.”

ABD’NİN SURİYE’DE ASKER BULUNDURMASININ GEREKÇESİ, NE KADAR GERÇEKÇİ?

Dünya kamuoyuna yapılan açıklamalar göre, ABD’nin Suriye’de asker bulundurmasının gerekçesi, DEAŞ ve İran tehdidiydi. Bugün İran, ne İsrail ne de Sünni İslam dünyası için öncelikli bir tehdit değil, DEAŞ ise sınırın çok ötesinde ve gücü sınırlı bir grup olarak bekliyor ya da bekletiliyor. 

ABD Suriye’nin kuzey parselinde 22 askeri üs ve 3 havaalanı inşa etmiş. PKK uzantısı PYD/YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatmış, eğitip ordulaştırmış. Bunlar da yetmiyormuş gibi, İran tehdidi gerekçesini öne sürüp Birleşik Arap Emirlikleri’nin finansmanıyla Suudi Arabistan komutasında bir Arap Birliği Ordusu kurmuş; elamanlarını Suriye’deki üslerde eğitiyor. 

YENİ KOMŞUMUZUN GİZLİ AJANDASI

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını gösteren haritaları incelediğimizde, yeni komşumuzun burada uzun soluklu kalma hazırlığında olduğunu net olarak görebiliyoruz. Türkiye sınırları boyunca uzanan 22 askeri üs, Sarrin, Haseke ve Tel Beydar’da 3 havaalanı, Irak sınırından Münbiç’e uzanan ana ikmal yolunun yanı sıra, sınır yakınındaki yerleşim yerlerinden Suriye’nin derinliklerine uzanan yedi ikmal hattı..  ABD’nin Suriye’nin kuzey bölgelerinde bugüne kadar yaptığı düzenlemeler yetmiyormuş gibi, Türkiye-Suriye sınırına 12 gözlem noktası inşa etmesinin amacı nedir?

Bütün bu hazırlıklar gözönüne alındığında, ABD’nin Suriye’ye ilişkin gizli gündemini sorgulamak gerekmiyor mu? Yeni komşumuz ABD’nin, bizden ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalıştığı ajandasında neler var? 

Yıllar önce, “Müjde, Yeni Komşularımız Oldu” başlıklı yazılarımızı “paranoya” olarak değerlendirenler, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını gösteren haritalar konusunda ne düşünüyorlar acaba?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat’ın doğusunda yaşanan gelişmelerden duyduğumuz rahatsızlığı dile getirirken, dost bildiklerimizi son kez uyarıyor:

“Müttefik olduklarını, stratejik ortak olduklarını söyleyenler, ilişkilerimizi siyasi, ekonomik ve askerî olarak güçlendirerek geleceğe taşımak isteyenler için işte bu bir fırsattır. Ülkemizi hedef alan teröristlerin önünden çekildikleri takdirde, Türkiye’nin yanında yer aldıklarını anlayacağız. Aksi takdirde, kendi bekamız için ne yapmamız gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz.”