Yeni komşularımız doğarken... (2)

Abone Ol
TEHLİKELİ GELİŞMELER
Cenevre II öncesinde Suriye konusu çok tehlikeli bir sürece girdi. Pazartesi gecesi, II. Cenevre görüşmelerinin hemen öncesinde, dünya televizyon ekranlarına, eş zamanlı olarak, Esad rejiminin halkına uyguladığı korkunç işkence görüntüleri yansıyıverdi. Yakın bir gelecekte, Suriye parselinde başlatılacak büyük bir operasyonun psikolojik hazırlıkları olarak algıladığımız ve izleyebilmek için bile taşlaşmış bir yürek gerektiren bu görüntüler Suriye'de üç yıldır sürdürülen iç savaşın gerçek yüzünü yansıtıyordu.
İzleyenleri, "Yeter artık, ne yapılacaksa yapılsın, bu vahşet dursun!" noktasına taşımayı hedefleyen psikolojik savaşın bir uygulamasıydı. Dünya kamuoyu, I. Körfez Savaşı, Dayton Anlaşması'yla sonuçlanan Bosna savaşı ya da Afganistan'ın, Irak'ın işgali öncesinde olduğu gibi, bir büyük operasyona onay verecek şekilde bir ruh haline hazırlanıyordu.
Her gelişmenin bir gösterilmek istenen bir de gerçek yüzü vardır; böylesine önemli gelişmeler öncesinde asıl hedefleneni görebilmek için çok dikkatli olmak gerekir.
Suriye'de işlenen insanlık suçlarının belgeleri olarak sunulan onbir bin fotoğraf destekli rapor, bir kültür hizmeti olarak yayınlanmamış; profesyonelce çekilmiş binlerce fotoğraflarla zenginleştirilmiş bu rapor, Katar Hükümeti'nin finanse ettiği bir uzman hayet tarafından incelenmiş, raporlaştırılmış ve II. Cenevre görüşmeleri öncesinde dünya medyasına servis edilmiş.
Raporun amacı belli; II. Cenevre görüşmelerini, Suriye'deki çatışmaları körükleyecek, uzun süre canlı tutacak ve bir dış müdahaleyi gerekli kılacak şekilde tırmandıracak 'anlaşma olmayan bir anlaşmayla' noktalamak. Başbakan Erdoğan, gelişmeye vicdani açıdan bakarak, "Ey dünya, 150 bin insanın öldürüldüğü Suriye'ye sessiz mi kalacağız? Bu vahşete tüm Batı sesini yükseltmeli" çağrısı yapıyor, ama Batılı ortaklar da, tüm dünyanın böyle bir çağırı yapmasını bekliyor olabilir. Suriye'ye, Birleşmiş Milletler (BM) onayı ile, Batılı koalisyon tarafından Bosna savaşında, I. Körfez Savaşı'nda olduğu gibi yapılacak bir müdahalenin sonuçlarını ve Türkiye'ye olası yansımalarını çokiyi düşünmemiz gerekir.
Dayton Anlaşması'yla sonuçlanan Bosna savaşı, eski Yugoslavya parselinde birçok bağımsız birimin doğmasına, I. Körfez Savaşı sonrasında da Irak'ın 36. paralel boyunca bölünmesine ve kuzey parselinde bir Kürt devletinin kurulmasına neden olmuştu. Batılı koalisyonun gerçekleştirdiği BM onaylı iki silahlı operasyonun eski Yugoslavya coğrafyasına ve Irak dahil Ortadoğu'ya barış ve demokrasi getirdiği söylenebilir mi?
 ABD ve Batılı ortakları yeni dünya düzenini hayata geçirirken, dünya kamuoyunun olası tepkisini önleyebilmek amacıyla operasyonlarını BM onaylı silahlı koalisyonlar üzerinden gerçekleştiriyor. II. Cenevre toplantısından da tarafları uzlaştıracak bir sonuç çıkmayacağı için, Suriye'ye de BM onaylı bir silahlı müdahale olasılığının giderek arttığı gözleniyor.  Yüzlerce yıldan beri başarıyla uygulanan ve son örneklerini Dayton Anlaşması'yla noktalanan Bosna Savaşı'nda, Küveyt'i işgal eden Saddam'ın "tepelenmsinde", tıpkı Suriye'de olduğu gibi kaosa ve iç savaşa sürüklenerek dış müdahaleyi bir kurtarıcı olarak bekler hale getirilen Kaddafi Libyası'nın "kurtarılmasında" izlediğimiz bilinen emperyalist taktiklerinin güncel uygulamasını Suriye'de de yaşayacağımız anlaşılıyor.

ESAD SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK DEĞİL, AMA...

Beşar Esad rejimi sütten çıkmış akkaşık değil, elbette. Baba Hafız Esad'dan bu yana Suriye'de rejim muhaliflerine uygulanan işkenceleri insanlık vicdanı ile bağdaştırmak mümkün değildir. Fakat, üç yıl öncesinde, "Arap Baharı" rüzgarlarının bir yansıması olarak Suriye'de halk ayaklanması başlatanlar, militan ve silah desteği sağlayanlar, yıllarca sürecek bir iç savaşın ülkeyi Cehennem'e çevireceğini ve parçalayacağını bilmiyorlar mıydı?
Yüzbinlerce masum insanın bugün dünya medyasına servis edilnen 11 bin fotoğrafla belgelenen işkenleri yaşaya bilecekleri, yok yere öldürülecekleri, yüzlerce yıllık kentlerin hayalet kentlere dönüşeceği, insanların canlarını kurtarabilmek için komşu ülkelere kaçmak zorunda kalacakları bilinmiyor muydu?
Esad rejimine karşı savaşan militan grupların, can güvenliği nedeniyle,  ele geçirdikleri bölgelerde bağımsız birimler oluşturdukları, devlet otoritesinin kalmadığı bir Suriye tablosundan, güçlü bir dış müdahale olmadan kalıcı bir barış anlaşması çıkabilir mi?
Elbette çıkmaz, çıkmayacağını herkes görebiliyor.

SURİYE'YE BM ONAYLI MÜDAHALE Mİ YAPILACAK?

Bosna'da, Srebrenitza'da, Afganistan'da, Tunus'ta, Irak'ta, Mısr'da, Sudan'da, Libya'da... yaşanan vahşet sahnelerinin benzerlerini dış müdalaleyi haklı gösterecek "olgunluğa" ulaşıncaya kadar izlemeye devam edeceğiz. 11 bin kareden oluşan vahşet albümüne bir 11 bin fotoğraf daha eklenecek.
Ve... Dayton Anlaşması'yla noktalanan Bosna savaşı sonrasında eski Yugoslavya coğrafyasından yeni yeni parsellerin oluşturulması gibi, "Bizce bir sakıncası yok" deilerek Küveyt'e sokulan Saddam'ın, "Bağımsız bir ülkeyi işgal etti" gerekçesiyle oluşturulan BM onaylı koalisyon güçleri tarafından "tepelenerek" ülkesinin parçalanması gibi,  iç savaşa sürüklenerek dış müdahaleyi bekler hale getirilen Kaddafi Libyası'nın NATO'nun çelik kanatları altında oluşturulan AB'li ortaklar tarafından işgal edilmesi gibi bir "kurtarma operasyonunun" Suriye'de de yaşanılması olasılığı giderek artmaktadır. 11 bin fotoğrafın eş zamnlı olarak dünya medyasına yansımasını ya da yansıtılmasını, Suriye'ye BM destekli bir operasyonun habercisi olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.

SÖZÜN ÖZÜ
Sözün özü, artık diyaloglarla çözülemeyecek derecede karmaşık bir durum alan Suriye krizi BM onaylı silahlı bir koalisyon tarafından çözülecektir. Suriye günün koşullarına uygun olarak yeniden dizayn edilecektir. Suriye krizinin çözümüne ABD ve AB'Li ortaklarının yanı sıra, Rusya, İran ve Çin de mudahil oldukları için "Esad'lı bir çözüm" olasılığı da gündemden kalkmış değildir.
Esad kalsa da, gitse de Suriye'nin bir bütün olarak yaşama olasılığı çok zayıftır. Mevcut komşularımıza yeni komşuların eklenme olasılığı oldıkça yüksektir.
BM onaylı koalisyonların gerçekleştirdikleri operasyonlarla yeni komşuların oluşması  sürecinin Türkiye'ye olumsuz yansımaları olacaktır. Bölgemiz göründüğü kadar sessiz değil..