Yeni komşularımız çoğalırken... (1)

Abone Ol

Sovyetler Birliği'nin parçalanması sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyamızda ABD, küresel liderliğini sürdürebilmek adına, Amerikalı ideologların yönlendirmesi doğrultusunda, dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü barındıran Ortadoğu'yu kendi çıkarlarında yeniden dizayn etmek üzere harekete geçti.
I. Körfez Savaşı'yla başlatılan yeni dünya düzenini hayata geçirme çalışmalarının hedefleri sır değildi; ABD ordusunun ve NATO'nun yayın organlarında hedeflenen Ortadoğu'nun siyasi haritaları çarşaf çarşaf yayınlanıyordu. I. Körfez Savaşı sonrasında İsrail'in bir otelinde dünya medyasına brifing veren ABD'li general, Irak'ın kuzey parseliyle güneydoğu Anadolu'yu işaret ederek burada bir Kürt devletinin kurulacağını söylüyordu.
Daha sonraki yıllarda, Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP)  hedeflerini anlatırken, dönemin ABD Dışişleri Bakanı G. Rice, BOP coğrafyasında yer alan ve çoğunluğu Miüslüman olan 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini açık açık söylüyordu. Biz de, BOP'un eşbaşkanı olmakla öğünürken, bilimadamlarımız, çok büyük hedefleri olan bu projenin bölgemizi ve Türkiye'yi ne yönde, nasıl etkileyebileceğini nedense sorgulamıyorlardı.
 Cumartesi günü, Kadıköy'de yapılan mitingde konuşan BDP Diyarbakır Milletvekili, Genelbaşkan Yardımcısı ve Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Gülten Kışanak, Kürtlerin de Cenevre II toplantısına katılmaları gerektiğini belirterek, "Suriye'de yakılmamış bir tek Rojova Kürdistanı kaldı. Suriye'ye özgürlük istiyorsanız, Kürtleri çağırıp dinleyeceksiniz" diyordu ve ekliyordu: "Kabul etseniz de etmeseniz de Rojova'da özerk demokratik Kürdistan kuruldu."
Kuruldu da ne oldu, Sayın Kışanak; biz BOP'a eş başkanlık yaparken, siz Rojova'yı bağımsız birime dönüştürmek için uğraşırken, aslında "Vaad edilmiş Topraklar" hedefine  destek verdiğimizin farkında mıyız?
Unutmayalım, emperyalistler Türk'ü de Kürt'ü de, hedeflerine ulaşmak için maşa olarak kullanabildikleri oranda severler. Dün olduğu gibi bugün de, BOP bağlamında, Kürt'üyle Türk'üyle aynı aymazlık içindeyiz. Bu toprakları vatan bilen, bu topraklarda yaşamak zorunda olan insanların, birlikte yaşama kültürünü canlı tutmak zorunda olduklarını da unutmamaları gerekir.
I. Haçlı Seferi'nden bu yana, bu topraklarda yaşayan insanlar yanyana, omuz omuza durdukları için Anadolu'yu geçip kutsal topraklara ulaşamaışlardı. Ne zaman ki Türk'le Kürt'ü kafa kafaya vurdular, ne zaman ki aralarına kan davası soktular, arzuladıkları sonuca ateşteki kestanelere ellerini sürmeden ulaştılar. Bugün Ortadoğu ülkeleri bir Cehennem hayatı yaşıyorlarsa, bunun nedeni, bölgede yaşayan insanların emperyalistlerin hedeflerini doğru okuyamamalarıdır.
Dünyanın en görkemli uygarlıkları bu bölgede doğmasının nedenleri var; bu bölgenin staratejik konumu ve sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları, buralardaki insanları refah içinde yaşatacak zenginliktedir. Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında, silahlı kuvvetleriyle Ortadoğu'ya barış ve demokrasi götürmek üzere yola çıkanlar, küresel liderliklerini sürdürmek adına, bu zenginlikleri yağmalamakla meşguller. Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan bölgedeki değişim ve dönüşümün özü, özeti bu değil midir?

ORTADOĞU DENKLEMLERİNİN HER ZAMAN BİRDEN ÇOK DOĞRUSU OLMUŞTUR

Önceleri Mısır'dan Afganistan'a uzanan BOP, sonraları Kuzey Afrika'yı da kapsayacak şekilde genişletildi, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi'ne (GBOP) dönüştürüldü. 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler şoku sonrasında Afganistan ve Irak'ın işgaliyle başlatılan Büyük Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirme operasyonlarının gerekçesi, "Ortadoğu'ya barış ve demokrasi götürüyoruz" şeklindeydi. Bugün, Kuzey Afrika'dan Afganistan/Pakistan'a  uzanan coğrafyadaki ülkeler, sürüklendikleleri iç savaşlar nedeniyle Cehennem'e dönüştüler.
Yeni komşularımızı doğuran dinamiklerin kimliği ve hedefleri nedir?
Bu sorunun yanıtını bulmak o kadar zor değil. ABD, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği'ni güneyden çevreleyen "Yeşil Kuşak" benzeri "Güvenlik Kuşağı" paravanasıyla  İsrail'i koruma altına almayı hedefliyor. Küreselleşme akımları sonrasında çıkarları daha da örtüşür hale gelen Batılı dostları da ABD'nin bu projesine destek veriyorlar..
"Güvenlik Kuşağı", ileriki aşamada "Vaad Edilmiş Topraklar"a uzanacak olan  "Büyük Kürdistan"ın ön çalışması olacak, Türkiye saf dışı bırakılarak İsrail bölgenin en güvenli enerji terminaline dönüştürülecek. Bu amaçla, İran'dan Lübnan'a uzanan coğrafyada Hizbullah ya da El Kaide ve uzantıları gibi radikal İslamcı grupların yükselmelerine, etkili olmalarına, IŞİD gibi Ortadoğu'nun en etkili vurucu timi konumuna gelmelerine, şeriatla yönetilen "bağımsız birimler" oluşturmalarına, ancak, kontrol edilibilir büyüklükte olmaları kaydıyla izin verilecek.
Bu sağlamak için de, söz konusu kuşak içinde kalan ülkelerde etnik ve mezhepsel çatışmalar El Kaide, El Nusra, İslami Cephe, Hizbullah gibi silahlı radikal gruplar üzerinden olabildiğince körüklenecek ve desteklenecektir.
Ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, ABD'nin, bugün mücadele ettiği El Kaide ve Taliban gibi siyasal İslamcı grupların, Afganistan'ın Marksist bir rejime geçmesi üzerine oluşturulduğunu ve "Yeşil Kuşak" olarak andığımız Amerikan doktrininin ürünleri olduğunu not edelim. ABD ordusu bugün dünyanın en güçlü ordusu, ama bu güç, her nedense, ayak bastığı her yerde "anarşi bölgeleri" oluşturuyor.

SURİYE'DE DENGELER DEĞİŞİRKEN

Türkiye'nin Suriye krizinin başından beri her türlü desteği verdiği Özgür Suriye Ordusu Suriye'den kaçmaya başladı. Esad'ın ordusuyla değil, Esad'la savaşması için Suriye sınırımıza yakın bölgelere yerleştirilen Irak-Şam İslam Devleti militanlarıyla savaşmaya güçleri yetmediği için kaçıyorlar.
Suriye'de muhalifler Esad'a karşı değil, birbirleriyle savaşmaya başladılar. Bu çatışmalar bölgede hesapları olanlar tarafından yönlendiriliyor; Türkiye Ortadoğu denkleminin dışına itilmeye çalışılıyor.
Suriye'de güç dengeleri değişiyor. Hergün, Suriye'ye giderken yakalanan esrarengiz TIR haberleri okumaktayız.Cumhurbaşkanı Gül'ün, "Diplomasimizi ve güvenlik politikalarımızı, ortaya çıkan tehditleri de dikkate alarak, yediden bir kalibre etmek gerektiği kanaatindeyim" şeklindeki uyarısının gereği biran önce yapılmalıdır.
Devamı yarın..