İstanbul'da yaşayan Suriyeliler, İstanbul Valiliğinin 20 Ağustos'a kadar süre tanımasının ardından "Suriyeli muhacirlere yönelik sürgün politikalarını protesto ediyoruz"  sloganıyla 27 Temmuz'da Fatih'te protesto eylemi gerçekleştireceklermiş... Ey büyük Allahım sen aklımıza mukayyet ol...

22 Temmuz günü İstanbul Valiliği: "Düzensiz göçle mücadele çalışmaları kapsamında ülkemize yasa dışı yollardan giren düzensiz göçmenlerin yakalanarak sınır dışı edilmelerine devam edilmektedir. Geçici koruma kapsamında olmayan (kayıtsız ve/veya kimliği bulunmayan) Suriye uyruklu yabancılar, İçişleri Bakanlığımızın talimatı ile belirlenen illere sevk edilmektedir. İstanbul, geçici koruma kaydına kapalıdır. Geçici koruma kapsamında olmakla birlikte, İstanbul'da kaydı olmayan (diğer illere kayıtlı) Suriye uyruklu yabancıların, kayıtlı bulundukları illere geri dönmeleri için 20 Ağustos 2019 tarihine kadar süre verilmiştir. Belirtilen süre sonunda geri dönmediği tespit edilenler, İçişleri Bakanlığımızın talimatı doğrultusunda kayıtlı oldukları illere sevk edileceklerdir" açıklaması yaptıktan sonra zoraki misafirlerimiz, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır”  misali alınan kararı protesto edeceklermiş..

Açıkça görülmekte olduğu gibi, Valiliğin, göz boyamaktan başka bir anlamı olmayan bu kararına bile Suriyeli zoraki misafirlerin tahammülü yok.

Nereden nereye geldik....

Suriyeli sığınmacıların kayıtlı 3.850.000, kayıt dışı olanların 1.500.000, toplam 5.350.000 olduğunun konuşulduğu ülkemizdeki varlıkları yarınların en büyük sorunu olmaya gebe... Kamuoyu araştırmalarında dahi Türkiye’nin en önemli problemi olarak ekonomiden sonra ikinci sırada gelen bu konu yetkililer tarafından geçiştirilmek istense de sorunlar bitmiyor.

Türkiye’nin geleceğini, huzur ve refahını, güvenliğini çok ciddi bir şekilde etkileyen ve bu durum, adeta kafamızın üstünde bir giyotin gibi durmakta. Avrupa ve Dünyadaki birçok ülkenin nüfusundan fazla olan Suriyeli sığınmacılar, özellikle güney illerimizde demografik yapıyı alt üst etmekte, sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik yapıyı ve kamu düzenini tehdit etmekte ve asayişi bozmaktadırlar. Eğer bir an evvel ülkelerine dönmeleri için acil tedbir alınıp gönderilmezlerse gelecekte daha büyük sorunlara zemin oluşturacaklar...  Suça eğilimli, eğitimsiz, Türk toplumunun kültürel ve sosyal dokusuyla uyumsuz, gelenek ve görenekleri farklı,  5 milyon civarındaki nüfuslarıyla özellikle güneydoğu illerimizde değişen demografik yapı nedeniyle bu insanların yaratacağı sorun ve tehditleri görmek için alim olmaya gerek yok.  Sokaklarda seyyar satıcılık, çalgıcılık, dilencilik yapan, sosyal güvencesi olmaksızın, düşük ücretlerle bazı işletmelerde çalışan yasa dışı örgütlerin ağına düşmeye müsait bu kitle patlamaya hazır bir bombadır... Dilleri, kültürleri, hayat tarzları farklı, eğitim düzeyleri düşük, ve şiddet eğilimi yüksek bu kadar çok sayıdaki sığınmacının entegrasyonundan bahsedenler bence hayal görüyor. Ürdün ve Lübnan gibi Arap ülkelerine dahi entegre olamayan, 1517’den 1918’e kadar 400 yıl  Osmanlı  hakimiyetinde kalmalarına rağmen Türk dilini ve kültürünü benimsemek yerine kendi dilini, yaşam tarzını, gelenek ve göreneklerini, hurafelerini ve olumsuzluklarını sürdüren ve kendilerini hakim ırk gören bu insanların Türkiye’ye entegre olması zordur. Doğal olanı, Suriye ile dialog tesis edilerek, güvenlikleri sağlanarak, derhal kendi ülkelerine döndürülmeleridir.

Banu AVAR’ın kaleme aldığı ZEMBEREK İSİMLİ KİTABINDA bahsettiği gibi;   “sığınmacıların arasına gizlenmiş bol sayıda istihbarat elemanı, terörist, uyuşturucu, kimyasal madde, silah, organ kaçakçılığıyla uğraşan çete mensubu vardır. Bu kamplar sınırların delik deşik olmasında önemli bir rol oynar. Demografik yapıyı değiştirir. Kaçakçılara serbest bölge açar. Bölgedeki terör guruplarına liman olur. Teröristlerin ve istihbarat görevlilerine 'uluslararası toplum' denilen çete ile gizli temas için mükemmel bir ortam sağlar. Sınırlar arasında 'cepler' yaratır. (2)

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.... Daha büyük ve içinden çıkılamaz hale gelmeden,  bu zoraki misfirleri kendi vatanlarına, kendi evlerine, kendi köylerine bir an evvel göndermek zorundayız.

 

K  A  Y  N  A  K.........:

(1)    (Albert Dietrich, Abdulmün'im b. Hallâf ed-Dimyatî'nin bir muhacirun listesi, çev. F. Işıltan, İ.Ü.Ed. Fak. Şarkiyât mecmuası, İstanbul 1959, III, 133-155)

(2)    Yeniçağ: "Mülteciler stratejik silâhtır!" - Arslan BULUT