10 Eylül Cuma günkü "Bu gazetedeki birlikteliğimiz" başlıklı yazımız bazı tartışmaları başlattığı gibi, güzel de yankılar buldu.

Değerli yazarımız Yılmaz Ergül değerlendirmelerini kendi köşesinde dile getirdi.

"Bunları gazete sütunlarında değil, bir araya geldiğimizde tartışalım" diyor.

Ben tüm görüşlere değer veren, tüm fikirleri dinleyen bir insanım.

Bir gazetenin varoluş mücadelesi, bir köşe yazısının boyutlarını çok aşar. Bir araya gelebildiğimiz arkadaşlarla tabii ki bu konuları enine boyuna tartışacağız.

Dünkü yazımda değindiğim gibi; resmi ilan gelirlerinin düşmesi, özel reklam pastasından yeteri kadar pay alamamamız, gazetemizin hayatiyetini tehdit eden unsurların başında geliyor.

40 yıldır basın sektörünün içinde bulunuyorum. Pek çok acı tecrübeyi yaşamak zoruna kaldım bu uzun yıllar içerisinde.

Önce VATAN'ı yaşatabilmek için bazı tedbirler almak zorundayız. Şartlar düzelene kadar şimdilik sayfalarımızda biraz kısıntıya gitmek zorundayız.

Ekonomik göstergeler düzelince, yeniden sayfalarımızı arttıracağız.

Büyük gazetelerde, iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki insan iyi para alır, diğerleri ise asgari ücrete yakın bir para ile geçinmeye çalışır.

Star ve Hürriyet Gazeteleri'nin bulmacalarını hazırlayan, bizim kadromuzdaki arkadaşımız İlker Mumcuoğlu'dur.

Büyük gazeteler, çalışanlarını dahi kadrolarına almaktan kaçınmaktadırlar.

Ben ilk yazımı 1967'de Bugün Gazetesi'nde yazmıştım. Bugün Gazetesi'nin sahibi Mehmet Şevket Eygi şimdilerde Milli Gazete'de yazı yazıyor.

29, 30 Ağustos tarihinde Hürriyet'te çıkan bir söyleşisi çok dikkatimi çekti. Ayşe Arman'ın köşesindeki ropörtajın bir bölümünü köşeme alıyorum.

Kendinizi dava adamı olarak tanımlıyor musunuz?

- Dava adamı olmak büyük bir iddia. Bunu kabul edersem, kibire düşmüş olurum! Ben kendimi küçük bir hizmetkar olarak görüyorum.

Peki bunca yıl "küçük bir hizmetkar" olarak hizmet verdiniz! Kat ettiğiniz mesafe ne kadar?

- Daha fazla edebilirdim ama çeşitli sebeplerden dolayı edemedim.

Ben anlamadım...

- Kural şudur: Hiçbir insan inançları ve ülkesi için yaptığı hizmetlerin yeterli olduğunu söyleyemez. Hep daha fazlasını yapmak ve asla kendine pay çıkarmamak lazım.

Bu yolda yürümek yerine torun torba sahibi bir adam olmayı tercih eder miydiniz?

- Etmezdim efendim! Herkes çoluk-çocuk, torun torba sahibi oluyor. Bizim gibi birkaç insan da böyle istisnai işler yapsın.

Geliriniz nereden geliyor sizin?

- Küçük bir yayınevim var, yayıncılık yapıyorum. Büyük İslam klasiklerini basıyoruz.

Ve tabii gazeteden aldığınız para var...

- Yok hayır, gazeteden para almıyorum. Ben bedava yazıyorum.

- Neden, misyon adamı olduğunuz için mi?

 - Evet efendim, bu yazıları parayla yazamam. Yazılarımı bir misyon uğruna yazıyorum.

İradeyi artırmak için en iyi yol, insanın her gün kendisine zor gelen bir şeyi yapmasıdır.

Gasson