ÇANAKKALE

Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Atatürk İlkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nevin Yazıcı, Türk askerinin cephe gerisinde, siper hayatında, mevsim şartlarına meydan okuduğunu, fiziki şartların zorluklarına büyük bir dirençle göğüs gerdiğini, moralini ve maneviyatını, inancıyla ve vatan sevgisiyle diri tutup, ölüm kalım mücadelesi verdiğini belirterek, ''Askerin cephedeki sosyal ihtiyaçlarının önemli kısmı gerek menzil teşkilatı, gerek yardım cemiyetleri, gerekse sivil halk tarafından dayanışma ruhuyla giderilmeye çalışıldı'' dedi.

Yazıcı, şöyle konuştu:

''Siperlerin her birine isim verilmiş, sokak başlarına da yolları ve kıtaların yerini gösteren tabelalar yerleştirilmişti. En uzun boylu askerlerin bile ayakta durduğunda görülemeyeceği kadar derinlikte, toprağın çökmesini önlemek için kum torbaları ve kazıklarla desteklenen siperlere, zeminlikler ve duvarlar kazılmak suretiyle 'mahfuz mahal' denilen kovuklar yapılmıştı. Asker vaktini mahfuz mahallerde oturarak geçiriyor, gece gündüz elbise ve çizmeyle yatıp, kalkıyordu. Siperden başın kaldırılmasının imkanı yoktu. Bu sebeple savaşan askerlerin çoğu sahili bile görememişti. Müsait zamanlarda cephane ve bomba sandıklarının üstünde uyunabiliyordu. Siperin en lüks yatağı ise koyun postuydu. Bombardıman sırasında asker siperde oturur, beklerdi. Bombalar patladığında siperler sarsılır, her tarafa toprak yağardı. Bomba çok yakına veya siper içinde patladıysa, dumandan nefes alınamaz hale gelir, erlerin çoğu bayılırdı.''