ŞANLIURFA - Kışı, Şanlıurfa'da kiraladıkları meralara kurdukları çadırlarda, yılın geri kalan dönemlerini ise beraberindeki hayvan sürüleriyle Doğu ve Günaydoğu Anadolu'nun yaylalarında geçiren aileler, modern yaşamın olanaklarından uzakta bir hayat yaşıyor. 

Eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum kalan bölgedeki göçerlerin yaşamı, zorlu yolculuklar ve meşakkatle geçiyor. 

Evlendiği günden beri hayvanlarının peşinde göçebe hayatı süren 65 yaşındaki Meryem Arat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ömrünün hayvanların peşinde yollarda geçtiğini söyledi. Köylerindeki ailelerin tümünün hayvancılıkla uğraştığını anlatan Arat, göçerlerin çok zorlu bir yaşamı olduğunu ifade etti. 

"Ait olduğumuz bir yer yok"

Eşini, artık bu işi bırakma konusunda ikna etmeye çalıştığını belirten Arat, şöyle devam etti:

"Yaptığımız bu iş hayattaki her şeyden daha zor. Sanki savaşta gibiyiz. Ait olduğumuz bir yer yok. Ailenin tüm fertlerinin sürekli iş başında olması gerekiyor. Bu yüzden çocuklar okula gidemiyor, çalışıyorlar. Bizim 10 çocuğumuz oldu. Sadece bir tanesini okutabildik ve o da çok şükür doktor çıktı. Bizden geçti, çocuklarımdan da geçti ama torunlarımın bunu yaşamasını istemiyorum. O yüzden elimden gelse hemen bugün hayvanları satardım."

Mehmet Turan (40) da göçer hayatın sıkıntılarının yanında bir de hak ettiklerini alamadıklarını söyledi. Turan, "Her şeyden mahrum yaşıyoruz. Evlatlarımız eğitim göremiyor. Yerleşik bir mekanımız olsaydı bu sıkıntıların çoğu biterdi. Ayrıca yerleştiğimiz yerlerde mera sahiplerine para ödemek zorunda kalıyoruz" dedi.

Aslen Elazığlı olan Rıdvan Ulaş ise yazları memleketine gittiğini, sonbaharda ise hayvanlarının daha iyi gelişebilmesi için 20 yıldır Şanlıurfa'ya geldiklerini anlattı.

Kendilerinin yaşadıkları zorlukları çocuklarının da yaşamasını istemediğini ifade eden Ulaş, 3 çocuğunun da okula gidebilmesi için eniştesinin yanına bıraktığını sözlerine ekledi.