İbrahim Güray AYTEKİN / ÖZEL HABER ARAŞTIRMA

Birçok farklı hükümdarlığın ele aldığı Side antik kenti, bu yüzden çok önemli bir tarihe ve kültüre sahip yerlerden biridir. Günümüzde ise turistik açıdan En çok ziyaret edilen ve yerli yabancı turist akınına uğrayan en büyük tarihi dokular arasında yer aldığını söylemek mümkündür.

SİDE ANTİK KENTİ TARİHÇESİ

Side MÖ VII. yüzyılda bir yerleşim merkezi olmuştur. MÖ VI. yüzyılda tüm Pamfilya ile birlikte Lidya Krallığı'nın egemenliğine girmiş, Lidya Krallığı’nın 547/46’da yıkılışından sonra Perslerin hâkimiyeti altına girmiştir. Bu devirde özgürlüğünü bir ölçüde koruyan kent, kendi adına sikke basmıştır. Büyük İskender’in Anadolu seferinde (MÖ 334) hiçbir direniş göstermeden kapılarını Makedonya kralına açan Side, daha sonraları İskender’in kurduğu büyük sikke basım merkezlerinden biri olmuştur. İskender’in ölümünden sonra Helenistik Dönem krallıkları arasında sürekli el değiştiren Side, MÖ III. yüzyılda, önce Ptolemaioslar'ın, MÖ 215-189 yıllarında da Seleukoslar'ın egemenliği altındadır. Şehir en çok Antiokhos III ile dostça ilişkilerde bulunmuş, Suriye Krallığı'nın Bergama ve Rodos krallıklarının desteğini sağlamış, Romalılar'a karşı açtığı savaşta Side donanmasıyla, Seleukoslar'ın yanında yer almıştır. Bu savaş sonunda Seleukoslar yenik düşünce MÖ 188 yılında yapılan Apameia Barışı'na göre Pamfilya ve bu arada Side de Bergama Krallığı’na verilmiştir. Buna karşın Side bir süre sonra yeniden bağımsızlığına kavuşmuş ve tarih içerisindeki en parlak devirlerinden birini yaşamıştır. 

MÖ 138 yılında Suriye tahtına oturan sonraları ise “Sidetes” lakabını alan Antiokhos VII’nin gençliğinde öğrenim görmesi için Side’ye gönderilmesi, kentin Doğu Akdeniz’de ne denli önemli bir kültür merkezi olduğunun göstergesidir. Kentin bu parlak dönemi fazla uzun sürmemiştir. MÖ 1. yüzyılda Pisidya ve dağlık Kilikya bölgelerinde başlayan korsanlık, Pamfilya ve dolayısıyla Side’ye de atlamış, korsanlarla başa çıkamayan Sideliler liman ve pazarlarını onlara açmak zorunda kalmışlardır. Sonunda MÖ 78 yılında Romalı Konsül Publius Servilius’un bölgeyi korsanlardan temizlemesi üzerine Side de Pamfilya’nın diğer kentleri gibi Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

MÖ 25 yılından sonra ise Augustus, Pamfilya bölgesini doğrudan doğruya kendisine bağlı bir memurun yönettiği eyalet haline getirmiştir. Bu tarihten sonra Side Roma’ya bağlı eyaletin bir kentidir. MS II. ve III. yüzyıllarda parlak bir dönem yaşayan Side, IV. yüzyılda fakirleşen bir Hıristiyan şehri görünümündedir. V. ve VI. yüzyıllarda üçüncü ve son parlak zamanını yaşayan kent, Doğu Pamfilya Metropolitliği'nin başkenti olmuştur. IX. ve X. yüzyıllarda Arap akınlarıyla iyice zayıf düşen kentten Bizans imparatoru Konstantinos Porfirogennetos (913-959) “De Thematibus’’ adlı eserinde bir “korsanlar yuvası” olarak söz etmektedir. Arap coğrafyacısı İdrisi ise (1150’ye doğru) Side’yi “Yanık Antalya” olarak adlandırmakta, halkının ise iki günlük mesafede bulunan “Yeni Antalya”da iskân edilmiş olduğunu bildirmektedir.

Buram buram tarih kokan Pamfilya Bölgesi'nde bulunan Side antik kenti, tarihi açıdan önemli yapılar içerisinde bulunmaktadır. Aynı zamanda bölgesel açıdan dönemin en kritik merkezi yerlerinden biri olarak da öne çıkıyor. Hala arkeolojik çalışmaların yapıldığı bu önemli tarihi doku, dünyanın her yerinden turist çekmeye devam etmektedir.

Ticaret ve liman kenti olarak tanınan Side Antik Kenti kalıntıları üzerinde XX. yüzyıl başlarında Giritli göçmenler tarafından Selimiye Köyü kurulmuştur. Bir yarımada üzerine kurulmuş olan Side, diğer Pamfilya kentlerinde olduğu gibi şehrin ana kapısından başlayan bir anıtsal cadde boyunca uzanmaktadır. Kuzeydoğudaki “Büyük Kapı”dan başlayan ana cadde, Tiyatro önündeki kavis dışında hemen hemen düz bir çizgi şeklinde yarımada boyunca ilerleyerek tapınaklar yakınında büyük bir meydanla sona erer. Kentin ikinci büyük caddesi de “Büyük Kapı”dan kentin güneyine doğru uzanmaktadır. Her iki cadde de sütunlu olup, iki taraflarında korint başlıklı sütunlu portikler ve bunların gerisinde de bir sıra dükkân vardır.

Anadolu'daki eski tanrıçaların sembolü olarak bilinen, ‘nar’ bölgeyi temsil ediyordu. Bu yönüyle içerisinde pek çok farklı tapınak yer alan Side antik kenti, önemli bir ibadet yeri olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda tam olarak çözülememiş kendi özel dili bulunuyor. Bu dil ise, ‘sidece’ olarak bilinmektedir.

Side antik kenti yenilenen mimari yapısı ile çok güzel olmuş. Kent içinde tarihi dokuyu bozan yapılar yıkılıp yerine side ye yakışan yapılar yspılmış.Cam yollar ile şehrin altında kalan tarihi dokuyu görebiliyorsunuz.Tarihin üstünde yürüyüş yapıyorsunuz.Arabaların belli bir noktadan sonra kente girmesi yasak.Yürüyerek harika bir deniz şehir tarih ve alışveriş turu yapabilirsiniz.Side antik kenti görsel olarak gözlerinizi ve gezerken ruhunuzu doyuracak bir yer.

Tarihle İç İçe Yaşayan Büyüleyici Bir Atmosfere Sahip Side’yi mutlaka gezmenizi öneririz…