İbrahim Güray AYTEKİN

Özel Haber ARAŞTIRMA

İlk Türk Gazeteci FEMİNİST Yazar Selma Rıza Feracelli Tanzimat Döneminde yeni fikir ve düşüncelerin geniş halk kitlelerine ulaştırılmasında devrin gazetelerinin çok önemli katkıları olmuştur. Tanzimat aydınları gazeteye ayrı bir önem vermişler ve bu çerçevede hem edebi hem de siyasi yazılarını gazetelerde yayımlayarak toplumsal değişime katkıda bulunmak adına halkı ellerinden geldiği kadar aydınlatmaya çalışmışlardır. 

1872’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Şura-yı Devlet ve Meclis-i Âyan üyelerinden Ali Rıza Bey, annesi ise Avusturyalı Macar asıllı asil bir ailenin İslamiyet’e geçmiş kızı Nâile Hanım’dır. Selma, çiftin yedi çocuğunun en küçüğü idi. Evde özel ders alarak yetiştirildi; iyi derecede Fransızca öğrendi. Selma Rıza Feraceli, iyi hocalardan eğitim almıştır Eğitiminde, ağabeyi Ahmed Rıza’nın büyük etkisi oldu. Jön Türkler hareketine katılan Abisi Ahmed Rıza’nın durumundan etkilenen Selma Rıza Feraceli, ailesinden bile gizlenerek kıyafet değiştirip abisinin yanına Fransa’ya gitmiş; Güçlü Fransızca bilgisiyle Sorbornne Üniversitesi’ne devam etmiş ve hatta orada eğitim alan ilk Türk kadını olmuştur.

Yüzyıllar boyu erkeklerin arkasında âdeta gölge gibi yaşayan Türk kadını, toplumdaki bugünkü saygın yerini kolay elde etmemiştir. Aydın erkeklerin yoğun desteği ve aristokrat ailelerden gelen kadınların kararlı çabaları yanında, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün, kadınların eğitimine verdiği önem, pek çok hakkın elde edilmesini sağlamıştır. 

Ayrıca sahip olunan hakların arkasında, kadınların kimlik mücadelesinin kazanılması için yapılan çalışmalara yaşamını adamış pek çok isimlerini bildiğimiz yada isimsiz kahramanın uzun yıllar süren emekleri vardır. Bu emek sahiplerinden biri ve en önemlisi de şüphesiz Selma RIZA dır 

Ağabeyi 1889’da Fransa’ya gitmiş ve orada Jön Türk hareketine katılmıştı. 10 yıla yakın süre yaşadığı Paris’te İttihat ve Terakki Fırkası’nın tek kadın üyesi olarak görev yapmış ve yazılarıyla ülkemizin aydınlanma yoluna katkı sağlamıştır.Selma Rıza, ailesinden gizlice İstanbul'dan kaçarak Paris'teki ağabeyinin yanına gitti ve eğitimini Sorbonne Üniversitesi'nde sürdürdü. 

Paris’te on yıl yaşadı. İttihat ve Terakki Cemiyeti Paris şubesine üye oldu. Cemiyetin tek kadın üyesi idi. Ahmed Rıza Bey’in çıkardığı ve Fransızca olarak yayımlanan Meşveret Gazetesi'nde; Türkçe olarak yayımlanan Şuray-ı Ümmet Gazetesi'nde çalıştı. İlk Türk kadın gazeteci unvanını Paris yıllarındaki çalışmaları ile aldı.1897'de "Uhuvvet" (Kardeşlik) adlı romanını yazdı ancak yayımlamadı. 1899 yılından itibaren “sosyal açıdan kadın” konusu ile ilgilendi; bu konuda bir uzman kabul edildi.

Selma Rıza Feraceli gazeteciliğe, İstibdat döneminde korku salan Meşrevet gazetesinde başladı. Ahmet Rıza ve Halil Ganim Bey’in kendi paralarıyla çıkardığı, Osmanlı topraklarında hürriyet ve eşitliği savunan Meşrevet gazetesi kısa zamanda Jön Türk’lerin sesi haline gelmiştir. Fransızca “Danışma” anlamına gelen Meşrevet gazetesi önceleri ayda iki kez yayınlandı.  Aynı zamanda Bahaeddin Şakir ve Samipaşazade Sezai’nin çıkardığı Şuray-ı ümmet gazetesinde de yazıyordu. Samipaşazade Sezai Selma Rıza Feraceli’yi “Kadınlığın Tacı” olarak nitelendiriyordu. Selma Rıza, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a döndü. Yurda dönüşünden sonra gazetecilik yapmadı ancak sosyal hayatta rol almaya devam etti. Meşrutiyet’in ilanından sonra yeniden teşkilatlandırılan Osmanlı Hilal-i Ahmer  (Kızılay) Cemiyeti’inde çalıştı. Beş yıl boyunca genel sekreterlik yaptı. Ancak daha sonraki zamanlarda yönetimdekilerle görüş ayrılığına düşünce kurumdan ayrıldı.

Korkmadan evinin penceresinden bakan bir kadın ve dışarıda evi kuşatan bir sürü Yobaz gerici ve sahte dinci insan. Şeriat naraları atan bu kalabalık, büyük bir öfke içindeler... Tek amaçları dışarı çıkacak olan bu kadını öldürebilmek.

Bu kadın ki kızların okumasını savunmuştur, bir erkeğin 4 kadınla evlenmesine karşı gelmiştir ve mirastan kadın erkek eşit pay almalı demiştir. Bir erkek İki dudak arasından çıkan BOŞOL sözü ile bir kadını boşayamaz anti fikrini şiddetle savunmuştur. İşte 31 Mart Ayaklanması'nın patladığı saatlerde Meşrutiyet karşıtı softaların, onun kapısının önünde toplanması için bu sebepler yeterliydi. Vurun Kahpeye adlı romandaki gibi…

Selma Rıza. İlklerin ve teklerin kadınıdır o İlk kadın gazetecimizdir ve Sorbonne Üniversitesinde okuyan ilk Türk kadınımızdır. Selma Rıza. Kızılay'ın kurucularından ve 20 yaşında Uhuvvet adlı romanının yazarıdır. Selma Rıza. 5 Yıl süreyle KIZILAY’ın genel sekreterliğini yapan kişidir.

Belki de bilmemiz gereken en önemlisi, Milli Mücadele yıllarında Halide Edip mandayı savunurken, Halide Edip Selma Rıza tam bağımsızlık mücadelesini savunuyor ve şiddetle Mandacılığa karşı çıkıyordu… O büyük bir Milliyetçi akımın kadın önderi idi…

"Halide sen kapa bakıyım bir çeneni. Bu vatanın her karış toprağı kuvvanın, Türk askerinin kanı ile sulanmıştır. Mandayı kafandan çıkar Halide. Türk devleti tam bağımsız bir Cumhuriyet olacaktır."

Selma Rıza bu kadar kararlı ve nettir. Yaşamış olduğu hayatı boyuncada "Cumhuriyet Devrimlerinin" yılmaz savunucusu olmuştur. Selma Rıza Halkımız tarafından çok fazla  bilinmemektedir. Yaptıkları tarihin sayfaları içerisinde kaybolmuş ancak hepside kayda geçmiştir. Oysa Selma Rıza’nın fikirleri demek tam bağımsız Türkiye demektir.

Selma Rıza Feminist düşüncelerle yoğun biçimde kadın hakları için mücadele etmeye devam etti Hanımlara Mahsus Gazete ve Kadınlar Dünyası gibi yayın organlarında köşe yazıları yayımladı. İstanbul’da Müslüman Osmanlı kadınları için okullar açılması uğrunda büyük  mücadele verdi. Meclis-i Mebusan reisi olan ağabeyi Ahmed Rıza’nın da ön ayak olmasıyla Kandilli’deki Adile Sultan Sarayı’nın Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi olarak açılmasına öncülük etti, yardımcı oldu.

Kısa hayatına rağmen dolu dolu bir ömür geçiren örnek alınması gereken aydın insanlardan biridir.
türk kadınının kimlik arayışına ve yaşadığı kimlik sorununa dikkat çekmiştir. ilk türk kadın gazeteci ve ilk türk kadın romancı olarak kabul edilir. diğer yandan ittihat ve terakki partisi’nin tek kadın üyesidir.maddi yetersizlikler yüzünden yayınlayamadığı uhuvvet adlı romanında kadın sorununa değinmiş, günümüzde bile halen halledilememiş türk kadının kimlik sorunu problemine önemli katkılarda bulunmuştur.

1899 yılından itibaren “sosyal hayatta kadın” konusu üzerine yoğun çalışmalar yaparak kendisinden önce bu konu hakkında yazılan birçok eserleri okumuştur. Alanda yazmış olduğu çalışmalar başta Fransız yazar ve Atatürk’ün de arkadaşı olan Claude Farrère (1876-1957) ile dönemin edebiyatçıları ve sosyologları tarafından övgüyle karşılanmıştır.

Uhuvvet romanında, Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla değişen sosyal yapıyı daha çok aile ve kadın ekseni üzerinde trajik bir öyküyle işlemiş; toplumsal aydınlanmanın kadın-erkek eşitliğinin her alanda sağlanması ve kadınların eğitilmesiyle gerçekleşeceğini savunmuştur. Bu eserinde cariyelik, esaret, Batılılaşma sorunu, görücü usulü evlilik, kadının çalışma hayatı ve sosyal hayata karışma imkanı, kız çocuklarının okutulması gibi günümüzde de halen sorun olarak devam eden konular üzerine değinen Selma Rıza Feraceli, aslında kardeşlik adını verdiği romanında, eşitsiz kız kardeş örneğini ele alarak toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadının statüsünü irdelemiştir. 

Ülkemizin en önemli kadın şahsiyetlerinden olan İlk Türk kadın gazeteci olan Selma Rıza Feraceli’nin yazıları yaşadığı dönemde çok ses getiren dergi ve gazetelerde yayımlanmıştır. Daha çok kadının sosyal açıdan durumu ‘Hürriyet’, ‘Özgürlük ‘ gibi konular üzerine yazdıklarıyla toplumu bilinçlendirmiştir.1910-1912 yılları arasında iki roman daha yazdı ancak yayımlamadı. Hanımlara Mahsus Gazete ve Kadınlar Dünyası gibi yayın organlarında yazılar yayımladı. İstanbul’da kadınlar için okullar açılması uğrunda mücadele etti. 1931 yılında hayatını kaybetti.