GÜZELLİK AŞIĞI BİR FOTOĞRAF SANATÇISIYDI

 

“Fotoğrafçılık, Güzellikleri Ebedileştirme Sanatıdır”

M. KEMAL SALLI

Fotoğraf Sanatçısı Güngör Özsoy’un güzel sanatlara eğilimi, yetenekleri genlerinde var. Özsoy müzisyen bir ailenin çocuğu olarak 1941 yılında İstanbul’da doğmuş.

Özsoy, kemanıyla profesyonel bir ses sanatçısına eşlik edebilecek, Selahattin Pınar gibi bir müzik dehasıyla aynı sahneyi paylaşabilecek derecede müzik bilgisi ve becerisine sahipti. 1958-60 yıllarında onu dönemin ünlü müzikholü Küçük Çiftlik Gazinosu’nun sahnesinde çalışmıştı.  

                              

Güngör Özsoy, 1960 yılında, o güne kadar amatörce ilgilendiği fotoğraf sanatına tutkusunun ön plana çıkmasıyla, magazin muhabiri olarak gazeteciliğe başlamıştı. Önce, Gece Postası ve Radyo Alemi gibi dönemin ünlü gazete ve dergilerinde çalışmış, daha sonra, sırasıyla Artist, Sinema, Ses ve Perde gibi magazin ağırlıklı dergilerde şöhret basamaklarını hızla tırmanmış ve Erol Dernek, Sayıl Erman, Meftun Olgaç ve Fazıl Durukan gibi magazin dünyasının efsane isimleri arasına katılmayı başarmıştı. 60’lı yıllarda başlayarak, günümüze uzanan süreçte, fotoğraf sanatı, magazin gazeteciliği ve sinema denildiğinde bu üç isim hep zirvede kalmayı başarmışlardı. Bu kuşağın son temsilcisi Güngör Özsoy’u da geçtiğimiz günlerde ebedi mekanına uğurladık. 

Türk Sineması’nda 250-300 filmin çekildiği, yeni yeni sinema yıldızlarının ortaya çıktığı, dolayısıyla magazin dergilerinin tiraj patlaması yaşadığı 60’lı yıllar Güngör Özsoy’un hem basında hem de sinema alanında adını daha çok duyurduğu dönem olmuştu.

Askerlik hizmetinden sonra Güngör Özsoy, çalışmalarını Suat Yalaz’ın yayınladığı Saklambaç dergisinde sürdürmüştü (1965). Bu sırada Suat Yalaz, yarattığı Karaoğlan’ı beyaz perdeye uyarlamaktaydı. Özsoy, bu filmle sinema fotoğrafçılığına başlamış oldu.. 

      

Aynı yıl, Ertem Eğilmez’in davetiyle Arzu Film’e geçen Özsoy, aralıksız 15 yıl Eğilmez’in fotoğraf direktörlüğü yapmıştı. Ünlü kameraman Kriton İliadis’ten edindiği kazanımlarla çektiği film fotoğrafları, sinema tarihimizin örnek çalışmalarıdır.  

Güngör Özsoy, Türk Sineması’nın çöküş yıllarının başladığı 80’li yıllarda reklam, manzara ve sanayi fotoğrafçılığına yönelmişti. 

90’lı yıllarda Özsoy’un imzasını daha çok kartpostallarda, takvimlerde, posterlerde ve turistik kitaplarda görüyoruz. Özsoy doğaya yönelmiş, Türkiye’nin tarihi ve doğal güzelliklerini yansıtan fotoğraflar çekmişti. Turistik kartpostal ve kitapların pekçoğunda Güngör Özsoy’un çektiği fotoğraflar yer almıştır.

      

Güngör Özsoy, tarihi ve doğal güzellikleri görüntüleyebilmek amacıyla, Türkiye’yi Edirne’den, Kars’a enaz on beş defa dolaşmıştı. Bu gezilerin amacı, Türkiye’nin ulaşılması güç bölgelerinde saklı yüzlerce tarihi ve doğal güzellikleri görüntülemek ve yayınlamaktı. Özsoy bu yorucu fotoğraf arkeolojisi çalışmalarını ileri yaşlarına kadar aralıksız sürdürmüştü. 

Bugün Güngör Özsoy’un arşivinde Türkiye’nin tarihi ve doğal güzelliklerini yansıtan 30.000’den fazla fotoğrafın bulunması, bilgi ve beceriyle bütünleşmiş, fedakârlıkla yoğrulmuş bir sanat aşkının sonucu ortaya çıkmıştı. Bu fotoğraf  kareleri, sanat sevgisiyle, yurt sevgisinin harmanlandığı ulvî bir heyecanın ürünleriydi..

 “Türkiye’nin hangi köşesindeki, hangi turistik ya da tarihi bir yerin fotoğrafı, hangi mevsimde, hangi saatte en iyi şekilde çekilebilir? “ diye merak edenler, bu sorularının yanıtını ancak Güngör Özsoy’da bulabiliyorlardı.  Türkiye’nin tarihi ve doğal güzelliklerinin görüntü yönetmeni Güngör Özsoy’du. Onun ünlü bir sözü vardır: ‘Fotoğraf 365 gün 24 saat çekilebilir, yeter ki ne çekeceğini bil’   

Dünya İstanbul ve Türkiye’nin güzelliklerini Güngör Özsoy’un çektiği nefis fotoğraflardan tanıyordu. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde yayınlanmış tarihi ve turistik kitabı Güngör Özsoy’un çektiği fotoğraflar süslüyor. 

Güngör Özsoy ve Fotoğraf Sanatı 

Güngör Özsoy, fotoğrafın, güzellikleri ebedileştirmeyi amaçlayan bir sanat dalı olduğuna yürekten inanıyordu. Güngör Özsoy’un arşivinde hep güzellikler vardı. Konusu ne olursa olsun, çektiği bütün fotoğraflarda o hep ‘güzel’i aramıştı; ‘”Çirkinlikler hep var, önemli olan gelip geçiveren güzellikleri yakalayıp ebedileştirmektir” diyordu.

Güngör Özsoy’un  sanatına hakim olan tema güzellikti. Bunda, Özsoy’un yaşamı boyunca güzeli ve güzelliği hep ön planda tutma kaygısının önemli bir rolü vardır. Fakat asıl neden, herkesin gördüğünü fotoğraflarken yaptığı, yapabildiği sanatkârane katkılardı. Güngör Özsoy, fotoğraf makinesini, bir ressamın palet ve fırçasını  kullandığı gibi ustalıkla kullanabilen, kendine özgü bir yöntem geliştirebilen, adeta gökyüzüne, denize, ağaçlara yeni renkler katan ender fotoğraf sanatçılarımızdandı.

       

Güngör Özsoy teknolojiye ayak uydurmuş, digital fotoğraflar çekmekteydi.

Güngör Özsoy’un Türkiye ve İstanbul’u konu alan iki fotoğraf kitabı projesi vardır. Güngör Özsoy’un Türk sineması konusunda yayınlamış iki kitabı vardı. Hazırlık çalışmaları tamamlanan iki kitabında fotoğraf sanatının inceliklerini anlatacaktı; olmadı. 

Büyük sanatçı dostumu rahmet ve özlemle anıyorum. Mekanı Cennet olsun.