SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU


Bu kez Trekin Turkey’le kaptırdık dağ, tepe, ağaç, dere, toprak, böcek maaaaile…

BURSA- ORHANELİ

ÇATALCA / MUCİZE AĞAÇ  veeeee…

DÜMEN DAĞI

Çam ormanlarının bol oksijeniyle ciğerlerimiz bayram ederken ruhlarımız çocuklar gibi şen;

‘Baltalar elimizde uzun ip belimizde biz gideriz ormana hop ormana’ …

Tabii ki biz de balta falan yok 7 Cüceler’le benzerliğimiz ormanda birbirimizin peşi sıra dağ taş zıplamak!

Amacım;

Canım yurdumun bir başka köşesini size tanıtmak, hatırlatmak, keyfimi paylaşmak. (Bu arada, yeni bir şeyler öğrenmek allzeimer a da iyi geliyormuş benden söylemesi)

Her zaman geziler kuşluk vakti başlar, sıcak yatakta biraz daha kalmak için neler vermem  dediğiniz ve kurduğunuz alarmın canına rahmet okuyarak, çapaklı gözlerle yola düşerken, şaşırtıcı halde  içinizi saran o dayanılmaz heyecan ve doğanın vereceği  cazibe yollarda sizi alır götürür.

Böyle başladı Orhaneli Gezimiz…

İstanbul’da rutin olarak başlayan gün sanki başka bir planette ve değişiklikte... Geleneksel bir rituelimiz vardır her zaman. Bir köy kahvaltısı molası ve aracın bizi start noktamızda bırakması ile başlar gizemli macera… 

Ağaçlar hep yeşil, tepeler hep zordur ama yıllardır ben hep farklı duygular içinde, dağlardan izin alır, ağaçları selamlar, suya havaya orada yaşayan canlılara teşekkür eder sonra da vedalaşırım.

Bu ritüelle de varlığımın, evrenle olan barışını sağladığına inanırım.

Ne onlar beni, ne ben onları reddederim. Hep gülümseriz birbirimize. Onlar sayesinde sabrı ve hoşgörüyü öğrendim. Onlar benim huzur hocalarım…

Orhaneli’nin bu yöresi her mevsimi ayrı güzeldir diyor rehberimiz. Ama biz şanslıyız ki kış yeni yeni vedalaşmakta, bahara bayrağı verdiği şu günlerde çitlembik, kardelen, çuha, mor sümbül ve yüzlerce çeşit bitki ile bizi selamlamakta… Sadece bitkiler değil ormanın diğer canlıları da ayaklanmış. Toprakta ki bir ayının patilerini görmek keyif vericiydi. Karşılaşmak mı? 

Yok onlar her zaman bize saygılı oldular. Ve uzak durdular. Şimdilik diyeyim. Çünkü küresel açlık ve bizim kaynaklara hoyrat davranışımız sayesinde gelecekte böyle masum bir karşılaşma olur mu bilmem…

Evettt

Neredeyse tamamı doğal patikalardan oluşan parkurumuz 900 metre irtifalı Orhaneli Karasi Köyü’nden başladı. Tatlı bir eğimle çıkmaktayız 1300 metre Manastır bölgesinde ise tam anlamıyla yürüyüş moduna girmiştik. Kamp alanımız Belpınar patikasını takip ederek geldiğimiz 1400 metrede… Sohbetlerimiz kısık sesle ve az dinlenip hafif atıştırmalarımızın ardından çöplerimizi asla savurmadan yola tekrar düşüyoruz. Nefes molalarımız asla terimizi soğutmalara geçmeden bitiyor.

Fotoğraflamak çok zor ekibe ayak uydururken ama ben yine sizler için deklanşöre bastım bol bol…

Bir ara verdiğimiz sessizlik molasında doğaya saygı duruşumuz gerçekten de  kaydedeğer bir görseldi.

1500 metre tırmanarak Çataltepe’ye ulaştığımız da gördüğüm ağaç, doğanın sırlarını bir kez daha ortaya koydu. Bir ağaç düşünün ki, gövdesinden bir dal yana uzamış sonra yukarı çıkmış, sonra tekrar ağacın gövdesine geri dönmüş. Yıllar önce bir buz patencisi Denise Biellmann vardı. Bir ayağını yukarıda tutarak tek ayağı üzerinde  dönmüştü ve hareketi bu adla anıldı hep. İşte yörede bu ağaça Biellmann hareketi yapıyor demişler. 

Ancak ben, topraktan gelip toprağa dönen o müthiş devinimi gördüm. O kadar güçlü bir kararlılık ve devamlılıkla geri dönüşü yıllarca devam ettiren bu bilge ağaçtan uzunca bir süre ayrılamadım. 

İşte bu mucizelere şahitlik etmek için çıkın dağlara tepelere. Yürüyün yürüyün. Keşifleriniz sizin. Bakış, görüş ve yorum sadece size ait.

1500 metrede ise, tamamiyle kayalık zirveden, engin bir görüş mesafesine tanıklık ettik. 

Karşınızda Uludağ ve dağdaşları !

Bol bol fotoğraf çektik, meditasyon yaptık. Ruhumu doğaya teslim edip şükrettim.

Tepe olur da rüzgar olmaz mı?

Fısıldadı kulağıma

Benden selam olsun Bolu Beyi’ne… Hımmm Batı Karadeniz Dağları ve Köroğlu… Ortalığın coğrafi yapısına bakılırsa rüzgar haklı!

Selam olsun benden de hepinize!

Molamızın ardından hedefimiz 1600 metrelik irtifada yörenin en yüksek tepesi DÜMEN DAĞI

Böylesi yaşayan bir tabloda nutku tutulan ben Nilüfer Barajı ve Uludağ’ın güney yüzüne bakakaldım. 

Ayol…

Herkesin yüzüne bir ışık…- bir nur mu inmiş yoksa bana mı öyle geldi?

Sevgili Trekin Turkey- Argun Baydan’a, bize bu gezimizde bize eşlik eden ‘360 Derece Orhaneli Tanıtım ve Doğa Gönüllüleri’ ekibi liderlerinden Oktay Tüfekçi ye, Sadağı Kanyonu ve Şelaleler Kanyonu eşliğinde Yüksel Esen’e- başka bir yazımda yer vereceğim- çok teşekkürler.