SEVGÜL KAYSERİLİOĞLU

MAVİ SULARIN NESLİ TÜKENMEYE YÜZ TUTMUŞ FOSİLLERİ…

DENİZ KAPLUMBAĞALARIYLAYIM

Denize aşığım…

Deniz deyince de aklıma ilk Akdeniz gelir.

Akdeniz deyince de…

Antalya veya  Kıbrıs

Aşığım Akdeniz’in  turkuaz denizine  kumsalına da… Yıllarca bir vesile yaratır buralara tekrar tekrar dönmüşümdür. 

Geçen yıl bir deniz kaplumbağasının arkamda yüzmesiyle başlayan bağ, beni bu yıl EKAD ‘ın sabırlı çalışmalarına destek vermeye taşıdı. Tesadüfen ilgi alanıma giren bu durumla , bu yaz kendimi Antalya’da buldum … Antalya ve  çevresi ve de Kıbrıs dünyada önemli deniz kaplumbağalarının üreme alanlarıymış.

Kaplumbağalar yuva yapmak için doğdukları kumsallara geri gelirlermiş. Ben de bu kumsallarda yeniden doğduğuma gore, meğer onlarla ortak bir yönüm varmış. 

Bir deniz kaplumbağasıyım,
Denize karşı yüzen,
Dalgalar her çarptığında,
Beş adım gerileyen.
Yılmayacağım,
Vazgeçmeyeceğim,
İlerleyeceğim,
Mavi, derin sulara..
Direnmeliyim bu hırçın,
Mavi sularda.
Ve sapasağlam,
Geri dönmeliyim,
Gömdüğüm yumurtalarıma,
Umutlarıma,Yavrularıma. 

Eftelya Dila 

Açıklarda yüzerken  lacivertten turkuaza geçişlerimde kendimi hep jaws gibi yapıp eğlenirken, denizlerde ki  savaşçı köpek balığı imajım, olgun, mağrur ve bedeninde yılların tecrübesinin harmanlamış deniz  kaplumbağaları olarak değişti.

15 günlük deneyimimden sonra  artık kendimi denizde caretta gibi hissedeceğim. 

İnsanın kendini yenilemesi ne güzel ve dünya yenilenmek isteyene ne güzel platformlar sunuyor … 

Deniz Kaplumbağalarını koruma ve araştırma macerası, 1987 yılında bir kişiyle başlayıp, 2006 yılında 7 yuvalama alanında BETUYAB, Çevre ve Orman Bakanlığı ve ÖÇKKB desteğiyle, (Fethiye, Dalyan, Patara, Belek, Göksu Deltası, Demirtaş, Dalaman, Sugözü (Yumurtalık)) yaklaşık 150 gönüllü ile devam etmiş. 

Dünya üzerindeki varlıklarını 110 milyon yıldan daha uzun bir zamandır devam ettiren ve bu nedenle de "Yaşayan Fosiller" olarak adlandırılan bu canlıların, günümüzde yaşayan 8 türünün tamamı maalesef nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. 

Ve tabii ki sebebi yine insanoğlu…

Kıyı alanlarındaki hızlı yapılaşma, yoğun balıkçılık ve turizm etkinlikleri, ışık ve gürültü kirliliği, endüstri kaynaklı su ve kumsal kirliliği gibi insan etkileri, deniz kaplumbağalarının hem yuvalama alanları hem de yuvalardan çıkan yavruları için çok ciddi tehditler.

Yazık yaa… sıcak ve ılıman iklimlerde okyanus ve denizlerde yaşam mücadelesi veriyorlar. Biz de denizi karayı havayı kirletiyoruz. Balık ağı atıyoruz. Tilki, çakal ve yengeç gibi hayvanlarla aynı kafayı taşıyıp  yuvalarını , üreme ve beslenme alanlarını tahrip ediyoruz. Yumurtaları yiyormuşuz bir de. (Yumurtalarını bazı ülkeler toplayıp marketlerde bile satıyormuş.) İnsanoğluna bakın onlara daha nasıl tehlikeli olmayı şaşırıp, bazı türlerin kabuğunu süs eşyası yapımında kullanıp,  yağından parfüm sanayinde faydalanıyor, derisinden ayakkabı ve çanta yapıyormuşuz.

Yuh olsun!
Yani kritik olarak tehdit altındalar. (Bilgi: Pasifik Okyanusu’nda deri sırtlı deniz kaplumbağası (dermochelis coriacea), Akdeniz’de ise yeşil deniz kaplumbağasının (chelonia mydas) neslinin hızla tükendiği tespit edilmiş.)

Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmi olarak kabul edilmiş 20 yuvalama kumsalı var. Batıdan doğuya Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye, Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa, Anamur, Göksu Deltası,Alata, Kazanlı, Akyatan, Yumurtalık ve Samandağ…

Yani çok gönüllüye ihtiyaç var. Çook çalışmamız gerek çook…

Peki onları nasıl koruyacağız? Basit olarak;

Kumsaldan görülen ışıkların perdelenmesini sağlayarak
Yumurtlama alanında şemsiye ya da şezlong kullanmayarak
Kumsalda geceleri ışık kullanmayarak
Kumsalda ateş yakmayarak
Yumurtlama bandında geceleri eşya bırakmayarak
Evcil hayvanların kumsala girmesini önleyerek
Kumsallardan kum alınmasını engelleyerek
Kumsalın kazılmasını önleyerek
Kumsala motorlu araçlarla girmeyerek
Kumsala ve denize çöp bırakmayarak
Sürat teknelerini denizden itibaren 1 mil açıkta kullanarak
Ağlara takılan kaplumbağaların yaşamlarına yardımcı olarak 

Deniz kaplumbağaları beslenme, kışlama ve yuvalama alanları arasında göç eden canlılar, bu sebeple sadece yuvalama alanlarını korumak yeterli olmamakta. Bunun bir de göçü var. Uzun yolculukları sırasında uğradıkları ve üreme dönemi dışında hangi alanları-ülkeleri ziyaret ettiklerinin bilinmesi,  habitatlarının korunması ve koruma önlemlerinin alınması için de büyük önem taşıyor. Bu sebeple uydu izleme cihazları ile takip çalışmaları deniz kaplumbağası araştırmacıları tarafından sürdürülmekte. Yani deniz kaplumbağalarını uydu izleme cihazları ile takip edilebiliyor. (Oldukça pahalıymış, yani cahilce umduğum gibi bir kaplumbağa evlat edinemedim.)

EKAD, gece arazilerinde yaptığımız çalışmalara  daha bilimsel açıklamalar getiriyor. 

*Gündüzleri yaptığımız arazi çalışmalarıyla, deniz kaplumbağası yuvalarının yerlerini tespit ediyor ve sürekli kontrolünü sağlıyoruz, 

*Günlük düzenli kontroller yardımıyla açılma zamanlarını takip ettiğimiz yuvalarda, yavru sayımları yapıyor, yuva içinde sıkışan ya da kumsalda kaybolan yavruları kurtarıyor ve yavru başarısı istatistikleri tutuyoruz, 

*Deniz kaplumbağası yumurtaları, tilki, köpek ve yengeç gibi bazı doğal düşmanların da tehdidi altında. Bu tip istenmeyen predasyonları önleyebilmek için kafesleme çalışmaları yapıyoruz, 

*Oteller önüne yapılan yuvaların yoğun insan baskısından korunması için de yine kafeslerden yardım alıyoruz, 

*Çalışma alanlarımızın yerleşim merkezlerinde kurduğumuz bilgilendirme noktalarında da, yerel halka ve turistlere yönelik bilinçlendirme ve bilgilendirme hizmeti sağlıyoruz, 

*Sahillerin doğru ve etkin kullanımı, ışık ve gürültü kirliliği ve bunların deniz kaplumbağaları üzerindeki etkileri konusunda yerel yönetimlere, turizm tesislerinin yöneticilerine ve personeline, bölge esnafına, küçük işletmelere ve okullara da eğitimler veriyoruz, 

*Kumsalın ve kumsal arkasının kullanımı konusunda, ilgili kurum ve işletmelerle birlikte düzenleme çalışmaları yapıyoruz, 

*"Deniz Kaplumbağaları Rehabilitasyon Merkezi" çalışmalarını da sürdürmeye devam ediyoruz. 

Şimdi…

Kamp deneyimim;

Bir kere, yıllanmış çam ağaçlarının altında bulunan kamp alanımıza girdiğim andan itibaren 15 günümün nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Haftasonları dahil olmak üzere her gün , gün ışımadan sahillere dağılıp gerçek bir bilimsel çalışmayla, kaplumbağaların gece boyunca yaptıkları iz ve yuva çalışmalarını kayıtlara geçirdik. Kampa döndüğümüzde,  kavurucu güneşe aldırmadan yaptığımız çalışmaları bilgisayara geçtik. Tüm ekipleri bekleyerek yaptığımız kahvaltımızın ardından kamp alanı temizliğimizi yapıp hamaklara düştük. Hoş sohbetlerle geçen akşam yemeklerimizin ardından, gece arazileri markalama çalışmalarıyla, populasyon takibiyle geçti. Ertesi günü bizi bekleyen yorucu günler  için mışıl mışıl uyuduk. 

Samimi bir aile ortamı yaratarak hem eğitim hem güzellikleri paylaştık. En önemlisi de deniz kaplumbağalarının neslini yaşatmak adına bize düşeni yapmanın sevinci vardı.

Bu arada asla unutamayacağım bir deneyimimi de aktarayım

Ekiple mehtaplı bir gecenin yarısında yumurtlamak için sahile çıkmış dev carettayı gözlemledik sessizce ve onları rahatsız etmeyen tek, cılız kırmızı renk veren  bir fenerle. O kocaman canlının dakikalar süren 80 e yakın yumurtasını, önceden oyduğu toprağa bıraktığı dakikalar, beni onunla aynı kalp ritmine soktu. Bir ritüelle karşı karşıya olmanın derin hazzıyla gözyaşlarıma sahip olamadım. Vodoo büyüsü yapıyor gibi gözleri kaymış, içindekileri boşaltmaya kararlı ve istikrarlıydı. O bir anneydi. Sonra yumurtalarını saklamanın içgüdüselliğiyle tüm gücünü verip, paletlerini çarparak kendince yuvayı sakladı. Tüm bunları dev cüsseyle ve de sürünerek yapmanın yorgunluğuyla nefes almada çok  zorlanarak denize döndü.

Ayın şavkı, bir kez çıkarıp bize baktığında kafasını yalayıp geçti.

Çadırıma döndüğümde, kulaklığımdan dinlediğim Bolero’yla kaplumbişin yumurtlama anını tekrar tekrar canlandırarak uykuya dalmışım. Evrenin bir sırrına daha şahit olmanın huzuru benliğimi sarıp sarmaladı.

O gece tarifsiz bir mutlulukla uyudum.

Kamptan ayrılırken şaşkın bir yorgunluk, huzur ve dingin bir ruh sarhoşluğu içindeydim. 

Farkındalık ve şükretmek güzel şey … Tüm insanlara nasip etmesini dilerim.

Tüm emeği geçenlere, hocalarım Dr. Ali Fuat Canbolat’a ve Kerem Atatunç’a tekrar teşekkürler.