Kemer ilçesi Tekirova bölgesi açıklarındaki Üç Adalar'da serbest dalış yapan Çağdaş Özsarı, drone ile çekim yaparken tesadüfen bir Akdeniz foku görüntüledi. Dünyada nesli kritik seviyede tehlike altındaki türlerden olan Akdeniz fokunu görüntüleyen Özsarı, "22 Nisan Çarşamba günü, Üç Adalar bölgesinde biz kendimizi çekerken fok bir anda yanımızda belirdi. Şansımıza o sırada drone havadaydı. Galiba dişi bir fok, rengi biraz açıktı. İlk defa böyle bir deneyim yaşadım çok güzeldi. Çok heyecan vericiydi. Umarım bu türün korunması için bütün çalışmalar yapılır" dedi.

SAD-AFAG 33 YILDIR MÜCADELE EDİYOR

Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD-AFAG) Koordinatörü Cem Orkun Kıraç, koronavirüs nedeniyle insanlar doğadan elini çekince doğanın da biraz nefes almaya başladığını söyledi. Kıraç, 1987'de kurulan SAD-AFAG'ın 33 yıldır Türkiye kıyılarında nesli tehlike altındaki Akdeniz fokunu, yaşam alanlarıyla birlikte korumak için mücadele ettiğini aktardı.

'YAŞAM ALANI OLMADAN TÜRLER DE OLMAZ'

Akdeniz foklarının yaşam alanlarının hem kıyı denizler hem de karasal kıyı olduğunu anlatan Kıraç, "Genelde el değmemiş bakir kıyılar. Çünkü habitat, yaban canlıları, yaşam olanı olmadan türler de var olamaz. Bundan dolayı SAD-AFAG kurulduğu günden bu yana yaşam alanlarının korunmasına ayrı bir önem veriyor. Türkiye'de Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz toplam 8 bin 500 kilometre kıyı uzunluğu var. Hepsi çok özel" dedi.

KARADENİZ'DE TÜKENDİ

Akdeniz fokunun Karadeniz'de en son gözlem kaydının 1997'de alındığını söyleyen Kıraç, "Ne yazık ki Karadeniz'de tükendiğini düşünüyoruz. Marmara'da çok az var. Esas popülasyon Ege ve Akdeniz'de. Türün dünyadaki nüfusu yaklaşık 750 birey. Türkiye'de de 100-110 Akdeniz foku var. Dört ana ülkede, Akdeniz'de Türkiye ve Yunanistan, Doğu Atlantik'te ise Portekiz Madeira Adası ve Moritanya'da" diye konuştu.

EN BÜYÜK TEHDİT BETONLAŞMA

Türkiye’de doğal yaşam alanlarının en önemli yok olma nedeninin, betonlaşma ve insan baskısı altına girmesi olduğunu söyleyen Kıraç, şöyle konuştu:

"Birinci sırada olur olmaz her yere stabilize ve asfalt yol yapılması. Bu en büyük tehlike, çünkü doğal alanların yıkımının başlangıcı oluyor. Ne yazık ki bu kadar kolay. Yol girdikten sonra insan giriyor. Yazlık, kooperatif evler ve betonlaşmaya yol açıyor. Sadece Akdeniz foklarını değil, el değmemiş kıyıdaki diğer canlı türleri, yırtıcı kuşlar, orfoz, deniz çayırları, carettalar hepsini olumsuz etkiliyor"

KORONAVİRÜSÜN DOĞAYA ETKİSİ

Koronavirüs nedeniyle insanların büyük ölçüde evlerinde kalmaları, denize giriş ve doğal alanlara gezilerin yasaklanması gibi kararların doğa için olumlu sonuçları olduğunu aktaran Kıraç, "Koronavirüs olayları bize ne gösteriyor? Bu sorunun cevabını artık bize siyasetçiler de yatırımcılar da turizmciler de veriyor. Biz müthiş bir baskı uyguluyormuşuz doğaya. Dünyada kütle hesabına göre böcekler ve mikroorganizmalar hariç, ağırlığı 40-50 kilogram ve üzeri olan hiçbir canlının nüfusu, insan dışında milyar seviyesinde değil. İnsan nüfusu 7,5 milyar" diye konuştu.

DOĞANIN LEHİNE POZİTİF AYRIMCILIK

İnsanlığın her şeyi tüketen bir canlı türü olduğunu dile getiren Kıraç, "Bunu farkında olarak ya da olmayarak yapıyoruz. 33 yıldır biz 'Ne olur bazı doğal alanları doğaya bırakın' diyoruz. Bize 'Oralar boş kıyılar' deniyordu. İnsan bakış açısıyla boş, ama aslında boş değiller. Şimdi boş kıyılarda o hayvanları görmeye başladık. Artık düşünce şeklini, insanoğlunun tüketim modellerini değiştirmek ve bu konuda pozitif adım atmak gerekiyor. Doğanın lehine pozitif ayrımcılık yapmak zamanı geldi ve zorundayız" dedi.

DİĞER TEHDİTLER

Akdeniz fokunun yok olmasının beş nedeni olduğunu belirten Kıraç, bunları şöyle sıraladı:

"Birincisi kıyıların betonlaşması ve insan baskısı. İkinci etken uzmanlık konusu olmamasına rağmen bazı doğa korumacılar tarafından deniz içindeki mağaralara verilen rahatsızlıklar. Üçüncüsü, kasıtlı olarak veya balıkçı ağlarına takılarak öldürülmeleri. Dördüncüsü, deniz trafiğinin artması. Beşincisi, deniz kirliliği. Birinci faktör yüzde 80, diğerleri yüzde 20 oranında sebep oluyor."