İnsan kökü, kankurutan otu da denir. Patlıcanilerden olan bu bitki, kökleri insan şeklinde olduğu için bu ismi almış. Mitolojik bir yanı da vardır. Eskiden koparıldığında çığlık attığına ve bu çığlığın insanı deli ettiğine inanılırmış. "Adamotu" elması diye de anılıyor. Akdeniz ikliminin olduğu bölgelerde yetişen çok yıllık bu bitki,  İri yapraklarıyla, gövdesi çok kısa olduğundan toprakla bir gibidir. Yaprakların ortasında mor çiçekler, sarımsı renkli meyvelere dönüşür.  Bitkinin özellikleri en az altı bin yıldır bilinmektedir.

 “Genellikle darağacı diplerinde yetişen bir ottur. Büyülü etkilerinden korunmak için gece yarısı koparılması gerekir. Kökünü kesince tıpkı insan kanına benzer kan aktığına inanıldığı.” rivayet edilir.

Shakespeare , Romeo, ve Juliet'te adamotu kökü için şu dizelere yer vermiş:

“Ya duyarsam topraktan sökülen adamotlarının çığlıklarını,

Çıldırırmış bu çığlıkları duyan ölümlüler… “

Hem zehir barındırdığı hem de şifa otu olduğu için belli dozlarda belli amaçlarla kullanıldı. Kökü çıkarmak için en iyi zaman dolunay gecesidir.  Dolunay gecesinde zehirli gazlar çıkarma riski olduğu için adamotuna, rüzgar yönünden yaklaşmak gerekiyor. Adamotu, kendisini topraktan ayıran kişiye ölüm getirdiğine inanılırmış.

Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etken maddelerinden birini bünyesinde barındırır. Topraktan çıkarırken el değil,  arada aracı olabilecek hayvanların kullanıldığı söylenir.  

 Adamotu topraktan çıkarılırken kullanılan yöntemler:

  Antik Mısır’da insan ömrünü uzatan iksir edilen ot, Yunan ve Roma dönmelerinde büyü alanında kullanılmış.  Romalı filozof Plinius'un da botanik kitabında adamotunun sökülmesiyle ilgili bir ritüel bulunmaktadır: Kökü sökü söken kişi, elindeki kılıcın ucunu bitkinin üstünde tutarak etrafında üç kez döner, bitkinin etrafındaki toprağı itina ile temizler, yüzünü batıya çevirerek kökü topraktan çıkarırmış.

  

Toplanırken hayvanların kullanılması ile ilgili de ritüeller vardır. 1. yüzyılda Kudüs’te yaşamış tarihçi Flavius Josephus’a göre ise, açığa çıkan köklerden birisi bir ipe bağlanıp aç bırakılmış bir köpeğin boynuna asılırdı. Uzağa atılan et parçası arkasından koşan aç köpek, ipin ucundaki kökün topraktan çıkmasını sağlardı. Bu sırada insanlar bitkiden gelen sesleri duymamak için kulaklarını mumla sıkıca kapatarak kötü şanstan korunurlardı. Hikâyeye göre, o an bitki, kulakları sağır eden acı bir çığlık atarmış ve köpeğin de acı içinde inleyerek ölümüne neden olurmuş.

  

Bu inanışların  tam tersine bahçesinde adamotu yetiştiren kişinin ödüllendirildiği de  söyleniyor. Adamotuna verilen emek sahibine iki kat olarak geri dönermiş. Saldığı zehirli gaz nedeniyle tehlikeli olmasına rağmen, afrodizyak özellikleri ve tılsım olarak kullanılıyor olması ilgiyi artırmış tarih boyunca.

Büyücüler dünyasının en önemli bitkisi

Tuhaf görünüşlü bu bitki büyücülerin, falcıların da kehanet nesnesi olmuş. Gelecekle ilgili sorulan sorulara cevap verir, günün sırlarını ortaya dökermiş.

Bir zamanlar iyilik timsali dini bir obje olan adamotu, zamanla kötülük timsali şeytani bir sembol haline gelir. “Aşk elması” denen meyveye “şeytan elması” adı verilir.

Eski Mısır kültüründe de adamotunun ilahi bir güce sahip olduğu bilinir.  

Eski mısırlılar adamotunun kökünü bir sıvıda bekletir ve bunu içen kişiye sağlık, canlılık ve uzun ömür vereceğine inandıkları bir iksir elde ederlermiş.

Hristiyanlar dini bir sanat eseri önünde ateş yakarlarmış.  Antik Mısır’da ateş yakarak adamotuna adak adarlarmış.


  

Aşk, güzellik ve şehvet tanrıçası Afrodit, diğer adının Mandragonitis olmasının nedenin bu ota bağlı olduğu söylenir.   Bu otun sarı meyveleri yenirse, cinsel gücü artırdığına inanılan adamotunun köklerini, İyonyalılar doğurganlığı simgeleyen tılsımlar olarak üzerlerinde taşımışlar.   Yahudilikte Şabat ayinine gitmeden önce, ıssız yerlerden ya da darağacı dikilen yerlerin yakınından toplanan adamotlarından yapılmış merhemi sürerlermiş.   Adamotunun cennette yetiştiğine dair bir inanışın yanı sıra kimi kökleri kadın, kimi kökleri erkek vücuduna benzeyen bu bitki, cinsellik ve doğurganlıkla da bir ilgisi var olduğu düşünülür.

  

Akdeniz ülkelerinde, yurdumuzda Ege ve Güney Anadolu'da da yetişmektedir. Özellikle Antalya çevresinde kaya diplerinde, boş arazi ve ekilmemiş tarlalarda yetişir.

 Aktarlarda bulabileceğimiz adamotu kökleri sonbaharda topraktan çıkarılır ve güneşte kurutulur. Kuruyan kök kazınarak toz haline getirilir.

Uzman kontrolünde kullanılmalı

Kökleri % 0,3 oranında hiyosiyaminlerle skopolamin alkaloidlerini taşıdığı için zehirlidir.  Zehirlenmede ilk başlarda sarhoşluk ve baş dönme belirtileri, deri üzerinde kızarma, ağızda kuruluk, huzursuzlanma, halüsinasyon ve sürekli uyuma isteği oluşur. En ileri aşaması ise nefes darlığı ve ölümle sonuçlanmaktadır.

Pan’ın Labirenti filmine  adamotu köklerinin nasıl çıkarıldığı konu edilmiş,  Harry Potter filmlerinden birinde de , bu köklerin nasıl çıkartılacağını anlatan ve kulakların kapalı olduğu bir sahne vardır.

Kaynak: https://cdn.istanbul.edu.tr/file