ALAADDİN YALÇINKAYA

-Ozan Hocam, kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

-Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunuyum. Siyasal Liderlik ve İletişim üzerine akademik araştırmalar yapmaktayım. Kamu Hukuku, Siyaset Bilimi ve İnsan Kaynakları Yönetimi alanlarında çeşitli üniversite ve eğitim kurumlarında dersler verdim. Bunlarla birlikte, son dokuz yıldır “Lider Şahsiyetin İnşası” ve “Etkin Liderlik Yöntemleri” konulu seminerler vermekteyim. Siyasal alanda ise “Siyaset Akademisi” başlığı altında: “Siyasal Liderlik ve İletişim”, “Kadim Milli Ruh: Devlet Aklı ve Yeni Yüzyılın İnşâsı” adlı ve konulu konferanslar vermekteyim. Bu alanlarda, görsel ve işitsel yayın organlarında programlar yapmakta, dergi ve gazetelerde köşe yazıları yazmaktayım.   

-Ozan Hocam, uzun yıllardır “Liderlik ve Başarı” üzerine geniş kitle eğitimleri vermektesiniz. Anlattıklarınızı 23 maddede bir eser haline getirdiniz. Neden böyle bir kitap yazdınız ve lider şahsiyeti nasıl tanımlıyorsunuz?

-Toplum içinde yaşayan ve sosyal bir varlık olan insan; evde, işte, sosyal ve siyasal ortamda, hayatın her alanında, bazen yöneten bazen ise yönetilen olarak yönetim sürecinin içerisindedir. İnsan, tüm bu alanlarda liderlik özellikleri ile donanmak zorundadır. Hayalini kurduğumuz, umut beslediğimiz bu ideal kişiliği çalışmamızda “Lider Şahsiyet” olarak adlandırdık. Lider şahsiyet demek; mesleği ne olursa olsun, hangi işi yaparsa yapsın, Hakk için, Hakk aşkıyla yapan; Hakk ve hakikat yolunda, hidayet üzere yaşayan ve yaşantısıyla insanlara rol model olan, rehberlik yapan kişi demektir. 

-Hocam, kitabın önsözünde de belirttiğiniz üzere, liderlik özellikleri ile donanmış bir şahsiyetin inşası konusunu, kendi medeniyetimizin değerlerinden beslenerek hazırladığınızı ifade ediyorsunuz. Bunu biraz açabilir miyiz?

-Liderlik alanlarına katkıda bulunmak amacıyla hazırladığımız kitabımızda, “Lider Şahsiyetin İnşası” konusunu, emperyalist ve materyalist düşüncelerin taşeronu olan “maddiyat odaklı başarı modelleri” üzerinden anlatmadık. Bu modeller; benmerkezci, çıkar odaklı, maddeci bakış açısıyla temellendirilen düşüncelerdir. Ayrıca, içeriğini bu modellerin oluşturduğu kitaplar, bizim medeniyetimizle bağdaşmayan ve gerçek hayatta uygulanabilirliği olmayan çevirilerden ibarettirler. Çeşitli isimler altında pazarlanan bu modeller, bugüne kadar kimseyi değiştirememiş, geliştirememiş ve bireyin şahsiyetinin inşası ve imarında katkıda bulunamamışlardır. Biz ise bu çalışmamızda, liderlik özellikleri ile donanmış bir şahsiyetin konusunu, materyalist düşünce sistemlerinin kirli sularından değil; kendi kadim medeniyetimizin rahmet dolu köklerinden ve bereketli ırmaklarından beslenerek hazırlamaya çalıştık. Unutulmamalıdır ki ahlaki ilke ve değerlerin çiğnenmesi pahasına elde edilmiş veya edilecek bir başarı, sürdürülebilir gerçek bir başarı değildir. Başarıya giden her yolu meşru ve mubah gören bir anlayış, kazanmak değil aslında kaybetmenin ta kendisidir. 

-Bu konuda; “ Lider şahsiyet, hakikat temelli ilkeler ve değerlere sahiptir.” diyorsunuz. Bu değerlerden bahsedebilir miyiz?

-Şahsiyetin, Türkçe’deki karşılığı kişilik, belirgin özellik demektir. Kişilik, bir kimsenin kendisine özgü karakteristik özelliklerinin bütünü demektir. İnsanın kişiliğini, diğer kimselerden farklılaştıran ruhi-fıtri özelliklerine şahsiyet denir. Şahsiyet sahibi kişi; erdemli, edepli, ahlaklı ve iffetlidir, vicdan sahibidir, güvenilirdir, özgüven sahibidir, cesaretlidir. Lider şahsiyet, görünmeyi değil olmayı tercih eder. Lider şahsiyetin derdi; cömert, hayırsever, yardımsever, dindar gözükmek değildir. Onun derdi; sağ elinin verdiğini sol eli bilmeden, kimsenin görmediği, bilmediği mekan ve zamanda hayırsever, yardımsever, cömert, dindar olmaktır. Zira şahsiyet, aslında yalnızken yaptıklarımızdır. 

-Şahsiyet sahibi bir kişinin, liderlik yapması gereken ilk kişi kendisidir, diyorsunuz. İlk olarak kendisini tanımalı, diyorsunuz. Bu konudan biraz bahseder misiniz?

-Evet, şahsiyet sahibi bir kişinin, liderlik yapması gereken ilk kişi kendisidir. O halde lider şahsiyetin, önce kendini tanıması, liderliğin temel prensibidir. Liderlik, bazılarına göre doğuştan gelen bir kabiliyettir; bazılarına göre sonradan kazanılan bir özelliktir. Kısır tartışmalardansa bilmemiz gereken husus; liderliğin, ilerlemeye ve gelişmeye yönelik gayret gerektiren sürekli bir gelişim süreci olduğudur. Lider şahsiyet, güçlü ve zayıf noktalarını tanımalı ve yeteneklerini keşfetmeye başlamalıdır. Zaaflarını ve eksikliklerini bilip, bunları hakikat ışığında törpüleyerek düzeltmeli ve olumlu yönde geliştirme yoluna gitmelidir. Zira kendi zaaflarını, kusurlarını, eksiklerini fark edemeyen kişinin, kendini onlardan arındırması imkansızdır. Zaaflarının yanı sıra lider şahsiyet güçlü yönlerini de bilmelidir. Yetenek, imkan ve kabiliyetlerinin farkında olmayan bir kişinin lider olması beklenemez. Ayrıca kişi, doğuştan ne kadar kabiliyetli olursa olsun, bu yeteneklerini içsel bir disiplinle çalışmadan asla ortaya çıkarıp kullanamaz. Lider şahsiyet, insanları değiştirmek ve geliştirmek istiyorsa değişecek ve gelişecek olan ilk kişinin kendisi olduğunu öncelikle idrak etmelidir. Kendisini keşfetmeyen, değiştirmeyen, geliştirmeyen kişi lider olarak başkalarına istikamet çizemez. 

-Kendini yönetmek isteyen lider bir şahsiyet ne yapmalıdır?

-Yunus Emre: “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır?” der. Çünkü cehalet, aslında kendini bilmezlik durumudur. Kendisini bilmeyen, kendisini yönetemez. Kendisini yönetemeyen ise başkasını yönetemez. O halde, insan önce kendini bilmelidir ve nefsini yönetmeyi öğrenmelidir. Kendini yönetmeyi bilen bir lider şahsiyet, gelişime ve değişime açıktır; heyecanını ve öfkesini kontrol altında tutar; insanı sevk ve idare eden duygularını, güdülerini, zaaflarını, hatalarını, hırslarını yönetmeyi bilir; ifrat ve tefritten, her türlü aşırılıktan kaçarak ölçülü yaşar.  

-Herhalde en önemli sır, hayatın her alanında ölçülü ve dengeli olmaktan geçiyor. 

-Kesinlikle. İnsana ait her türlü duyguyu yönetebilmenin yolu; ölçülü olmaktır. İfrat ve tefritten uzak olmak gerekiyor. İfrat ve tefritin ikisi de kötüdür. Hak olan ise orta yoldur. Türkçe’mizde ifrat ve tefriti tam anlatan bir kelime yoktur. Bu ancak tarifle anlaşılır. Bir nevi, söz veya işte haddi aşmak, aşırı gitmek denebilir. Tefrit, ifratın zıttıdır. İfrat normalden fazla; tefrit de normalden az demektir. İdeal insan modeli; kendisini bilen, ölçülü, dengeli, aşırılıkların her türlüsünden uzak, itidal sahibi bir şahsiyet olmaktır. İşte hedeflerine ulaşmak isteyen bir lider şahsiyet için önemli olan, bu sırra vakıf olarak hayatı her konuda denge içerisinde sürdürebilmektir. 

-Ozan Hocam, 23 maddeden biri de: “Lider Şahsiyet Merhamet ve Şefkat Sahibi Olmalı” maddesi. Kısaca açabilir misiniz bu konuyu?

-Lider Şahsiyet, şefkatli ve merhametli olmalı lakin bunu acımakla sınırlı zannetmemelidir. Şefkat ve merhamet, kuru bir acımak değildir. Zira “acımak” da bir üstünlük duygusu, bir kibir vardır. Acıdığı için bir insana yardım etme eyleminde, kendini ondan üstün görme vardır. Şefkat ve merhamette ise acımak yoktur. Manevi bir sorumluluk ile birlikte, karşıdakine karşı kalpten gelen bir anlayış vardır. Karşılıksız sevgi ve şefkat beslemek, bencil olmayıp başkalarını da düşünmek; yaratılana, Yaratan’dan ötürü aşkla, sevgiyle, muhabbetle bakmak insana Allah tarafından bahşedilen ulvî özelliklerdir. Biz; yürekleri fetheden, gönülden gönüle yollar kuran, kurumuş insanlık ağacını yürek terleri ile sulayarak canlandıran bir medeniyetin mensuplarıyız. Merhametin ve şefkatin yeşermediği bir toplumda huzur olmaz. Çünkü merhametin ve sevginin olmadığı yerde; zalimin, mazlumu ezdiği, şiddet ve zulmün baş gösterdiği bir ortam vardır. 

-Merhamet ve şefkat açısından bakarsak, bizim medeniyetimizin farkı nedir?

-Her insan mensup olduğu medeniyetin iklimine göre yetişir ve şekillenir. Emperyalist ve materyalist ideolojilerden beslenen insanların kalbi ve merhameti olmaz. Üstelik gücün ve zulmün hüküm sürdüğü bu medeniyetlerde, şefkat ve merhamet zayıflık olarak algılanır. Medeniyetini; mazlum milletleri, emperyalist politikalarla sömürmek üzere kuranlar, kendi insanını da “modern insan” olarak tanımlarlar. Lakin üstün değerler atfettikleri bu “modern insan”ın kalbi; sevgi, şefkat ve merhametten uzak kalarak adeta çürüyerek ölmüş, sadece madde ve güç odaklı yaşayarak çaresizce yalnızlığa mahkûm olmuştur. Bunun yanında, İslam ağacının meyvesinden yiyen, gölgesinden nasiplenen bir lider şahsiyet ise gönlünü bütün yaratılmışları şefkatle kucaklayan bir rahmet ocağı haline getirir. Şefkat ve merhametiyle insanlığı güneş gibi ısıtır. Zira bizim medeniyetimiz, aşk ve rahmet medeniyetidir. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” anlayışının vücûd bulduğu bir medeniyettir. Bu medeniyet, sadece komşusunda da değil, mahallesinde, şehrinde, ülkesinde ve hatta yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında bir zulüm varsa o zulmü bitirmeden, gözüne uyku girmeyen insanların medeniyetidir. Bu kadim medeniyetin insanları, nerede bir yetim varsa onlara sahip çıkmadan, onlarla oynamadan vicdanı rahat etmeyen yüreği geniş insanlardır. Çünkü bu kadim medeniyetin insanları, merhameti ve şefkati; kız çocukları diri diri toprağa gömülürken, kızını Mekke sokaklarında omzunda taşıyan Mekkeli bir yetimden öğrenir. 

- Lider Şahsiyetin merhametli ve şefkatli olması gerekir konusunda eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Şu hususu da unutmamalıyız. Evet, lider şahsiyet merhametli ve şefkatli olacak lakin merhametini ve şefkatini de hainlere, hıyanet edenlere, güveni kötüye kullananlara karşı istismar ettirmeyecektir. Allah’ın hududuna giren yasakları işleyenlere karşı, Allah’ın rızasına ters düşecek şekilde merhamet etmek, Allah’ın istediği merhamet değildir. Böyle durumlarda asıl olan adalettir. Merhameti içselleştirmiş bir lider şahsiyette, aynı zamanda güçlü bir adalet duygusu da olmalıdır. Allah’ın rahmetinden fazla merhamet ve şefkat etmeye çalışmak da; Allah’ın gazabından daha fazla azâb göstermeye çalışmak da hatadır. Lider şahsiyetin; sevmesi, merhameti, öfkesi vb. tüm duyguları bir denge içerisinde yönetilebilir olmalıdır. Bu sebepten, lider şahsiyet her şeyde olduğu gibi merhamet ve şefkatte de orta yolu bulmalı, aşırılıktan sakınarak ölçülü ve dengeli olmalıdır. 

-Ozan Hocam, bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyorum. Tüm okurseverlerimize kitabınızı ısrarla tavsiye ediyorum. 

-İlginiz ve emeğiniz için ben teşekkür ediyorum.