1918 yılına gelindiğinde I. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin de dahil olduğu İttifak devletlerinin her bakımdan aleyhine gelişmeye başlamıştı. 1917 Bolşevik İhtilâli’nin ardından Rusya’da başlayan iç savaş İtilâf devletlerinin askerî gücüne önemli bir darbe vurmuş ve bu durum İttifak devletlerinin savaşın seyrine dair ümitlerini arttırmışsa da aynı yıl Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa katılması yenilgiyi kaçınılmaz hale getirmiştir. Savaşı kaybetmekte olduklarını anlayan Almanya-Avusturya-Macaristan-Bulgaristan ve Osmanlı Devleti barışın sağlanması için İtilâf devletleriyle temasa geçti. [1] Görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında, Limni adasının Mondros Limanı'nda demirli Agamemnon zırhlısında 30 Ekim 1918 akşamı Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.

1919'larda İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan: "Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır." diyordu... Bu amaçla, 15 Mayıs 1919’da İngilizlerin desteklediği Yunan Askerleri İzmir’e çıkarak Anadolu’yu işgal etmeye başladılar.

Üç buçuk yıl süren işgal günlerinde yaşanan acılar elbet son bulacaktı. Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922'de başlatılan Büyük Taarruz sonucunda Yunan ordusu dağıtıldı ve 2 Eylül'de Uşak'a girildi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanistan Küçük Asya Ordusu'nun başkomutanı General Nikolaos Trikupis tutsak edildi. İzmir'e doğru hızla ilerleyen Türk Ordusunun 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki  2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir şehrine girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00'da İzmir'e girdi. Türk bayrağı Hükûmet Konağı ve Kadifekale'ye yeniden çekildi. Tarih güçlüden değil haklıdan yana gelişmişti. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğiyle, Türk Milletinin azim ve iradesi, tüm hesapları bozmuş, Yunan Megali İdea’sı  9 EYLÜL’de İZMİR rıhtımında denize dökülmüştü

9 Eylül 1922 sabahı işgalciler ve işbirlikçileri  büyük panik yaşıyordu. Şeyhülislam Mustafa SABRİ gibi Türklükten istifa eden ve İşgal zamanı düşmanla işbirliği yapan  İzmir Valisi HÜSNİYADİS, Rumbeyoğlu Fahrettin, Gazeteci Ali Kemal  ve  Türk  Milletine ihanet edenler yaptıklarının  hesabının sorulacağı endişesi içindeydi.

Güzel İzmir’imiz, üç yıllık işgal döneminde tarif edilemeyecek acılar içinde çok çile çekti, şimdi gün Türk’ün zafer günüydü, Kahraman Türk Ordusunu ve O’nun ebedi Başkomutanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü sevgiyle bağrına basan İzmir halkı sevinç gözyaşlarıyla Mehmetçikleri karşılıyordu. Hasan Tahsinler, Albay Reşat ÇİĞİLTEPELER, Kara Fatmalar, Sütçü İmamlar, Telgrafçı Hamdiler, Rıfat BÖREKÇİLER ve benzeri binlercesi, tarihe altın harflerle yazılacak olan bir zaferin isimsiz kahramanları olarak saygıyla anılmaktalar...

Em.Gn.Hikmet YAVAŞın deyişiyle "bölücülerin, 2. Cumhuriyetçilerin, din tüccarlarının, bir kısım liberal takımının ve bazı sözde aydınların; televizyon ekranlarında 365 gün 24 saat bıkmadan usanmadan Cumhuriyete, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, Atatürk’e ve Türk Ordusuna saldırışlarını" anımsıyacak olursak İzmirliler'in Atatürkçülüğe gönülden bağlı, aydın, medeni, vatansever kişiliklerine sempati duymamak elde değildir. Onların yanında kendinizi 40 yıllık mahallenizde ve akrabalarınızla berabermişiniz gibi hissedersiniz. Bu da size huzur ve güven verir. Cumhuriyet, Kemalizm, Ordu karşıtlığı ve bölücülükleriyle sahnede yer alanlara karşı en iyi cevaptır İzmirli vatandaşlarımızın bu tutumları. Ulus birliğini ve düzenini bozarak, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan güçlenmemizi önlemek amacıyla bölücü PKK (PYD/YPG), Radikal İslamcı IŞİD, cemaatçi  FETÖ, aşırı sol DHKPC vs. gibi taşeron örgütlerle üzerimizde oynanan oyunlara karşı güzel İZMİR’in sağduyulu insanları daima aklın ve bilimin ışığında,  Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda laik, demokratik çizgide ve sağduyulu olmuşlardır.

Küresel güçlerin egemen olduğu bir dünyada onların yönlendirmesiyle Bölücüler tarafından hazırlanan ve işbirlikçileriyle beraber uygulamaya sokulan Türkiye’yi bölüp parçalama stratejisine karşı sığınacağımız en güçlü liman Atatürk’ün;

·         Tam bağımsızlık,

·         Misak-ı Milli sınırları içinde bölünmez bütünlük,

·         emperyalizme karşı olmak fikirleridir.

Çünkü küresel güçler ve işbirlikçileri ulusal kavramları yok ediyor, milyonlarca sığınmacıyla demografik yapımızı bozuyor, din-mezhep, inanç ve etnik kimlik farklılıklarını istismar ederek, birlik ve bütünlüğümüze kastediyorlar.

. Biz ise her vatandaşımızı, Türk Milletinin olmazsa olmaz bir parçası olarak görüyoruz.

Devletimize, milletimize, Cumhuriyetimize, ATA’mıza, milli menfaatlerimize sahip çıkmak zorundayız...

9 Eylül 1922’de İzmir’de işgal askerlerininin denize dökülmesiyle sonuçlanan İstiklal Harbimizi gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları başta olmak üzere, kahraman TÜRK ORDUSUNUN tüm şehit ve gazilerini rahmet ve minnetle anıyor, saygıyla selamlıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun…