Ülkemizde eğitim öğretim yılı ortasındaki 15 günlük yarıyıl tatilini öğrenciler bu yıl da büyük sevinçle karşıladı. Ancak bir taraftan da okul ödevlerinin fazla oluşundan yakınan öğrencilerin sayısı azımsanacak gibi değil. Bu 15 günlük süreçte herkesin beklentisi tabloya farklı yansıyor. Öğrencilerin, öğretmenlerin, kulların, ebeveynlerin.
Oluşan tabloya şöyle bir göz atalım.
Öğrencilerin bu süreçte istekleri ve beklentileri daha çok, yoğun bir ödevden ziyade daha az zaman alan, merak duygularını harekete geçiren, geliştirici, keyifli pekiştirmeler yönünde. Buna dinlenme, eğlenme, keşfetme, farklı deneyimler edinme, aileyle eğlenceli etkinlikler gerçekleştirme, akranlarla daha fazla vakit geçirme, oyunlar oynamayı da eklersek tüm bunların göze ve kulağa oldukça güzel geldiğini söyleyebiliriz.
Öğretmenlerin ve okulların beklentisine bakacak olursak var olan sistem üzerinden giderek; Konuların pekişmesini sağlamaya çalışmak, eksikler varsa bu süreçte giderilmesi,tekrar çalışmaları vererek unutmayı önlemek hazır bulunuşluğu sağlamak ,performansı,başarıyı yükseltmek gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Ebeveynlere gelince : Her ebeveynin beklentisi degişmekle birlikte genel olarak en başta kıyas süreciyle işe başlandığını söyleyebiliriz. Gruplara ayıracak olursak şöyle alt başlıkların oluştuğunu görürüz.
En iyi okul ve öğretmen ; -Çok ödev verenler (Çocuklarını masa başında yığılan ödevlerle boğuştuğunu gören ebeveynlerin, her şeyi kısıtlayarak bu 15 günde çocukların profesör olacaklarını düşünmesi ve ısrarla sadece ödeve odaklanmış olmaları. Not: Profesör olunmuyor
Ya da bu duruma kahrolan ama çaresiz kalan ebeveynler )
-En iyi okul ve öğretmen az ödev veren,
-En iyi okul ve öğretmen ödev vermeyen
-Ayrıca bu gruplamalarımız dışında hiçbir kıyasa girmeyen ebeveyn grubu var ki bu grup yaşantı zenginliğini artırmak için çocuklarıyla birlikte kaliteli zaman planlayıcıları olarak zamanı dönüştüren sadece ödeve odaklanmayan ebeveynler.
Bütün bunları ve grupları bir kenara bırakacak olursak çocuk için ilk öğrenmelerin, ilk sorumlulukların ve ödevlerin verildiği, eleştirel düşüncenin yaratıcılığın filizlendiği ve çeşitli öğrenmelerin ve becerilerin tohumlarının atıldığı yer olan ailenin ne kadar önemli olduğunu da belirtmek gerekir. Destekleyici ve sevgi dolu bir aile ortamında yetişen çocukların bilimsel olarak sosyal,duygusal, ve bilişsel olarak güçlü olduğunu görüyoruz. Ebevenynlerin de bu gelişimin ve değişimin birer parçası olması dolayısıyla geliştiriciler içinde yer aldıklarından yeni dünyayı deneyimleme enstrümalarını da güçlü tutma gerekliliği ihtiyaçtır.
Konumuzdan uzaklaşmamak adına kısaltıyorum ve yığın haline gelen ödevler sonucuna gelerek bezen ve hayal kırıklığı yaşayan, yakın çevresiyle çatışmaya giren öğrencilerin çoğunlukta olduğu dikkat çekici düzeyde. Sadece öğrenci de değil ebeveynler içinde yığın ödevlerin kriz durumu yarattığını ve aile içinde keyiflerin de kaçtığını söyleyebiliriz.
O halde ödev gerekli midir? Ödevin içeriği ve süresi nasıl olmalıdır?
İlk olarak şunu söylemeliyim ara tatil için koordinasyonlu DENGELİ bir dinlenme, eğlenme, öğrenme planı yapılmalı ve bu her öğrenciye özel olmalı. Her çocuğun bireysel farklılıkları olduğu gerçeği bir kenara bırakılmadan buna göre düzenleme yapılmalı. Bu düzenlemenin ise öğrenci sayısının fazla olduğu sınıflar için uygulanabilirliği konusu düşündürücü olabilmekle birlikte dönütlerin de her öğrenciye özel olması gerekliliğini de vurgulamam önemli. Ana amacın öğrencinin bireysel öğrenme becerilerini geliştirmek olduğunu varsayarsak, genellemeden kaçınarak özelde durumu ele almak gerekir.
Ödevin gerekliliğinden, çokluk ve azlığından ziyade ezbersiz, hayatın içinden, içeriği etkin ve güçlü ödevler öğrenciye değer ve anlam katmakta. Ayrıca dersler arası sağlanmamış koordinasyonla tüm zamanlara yayılmış ödev yığını ögrenciyi geliştirmiyor, bezdiriyor. Yani içerik ve zaman bütünlüğü ve dengesi olmalı. Yaş gruplarına kademelere ve her öğrenciye görelik gözönüne alınmalı.
Ödev gerekli mi?
Gerekli gereksiz gibi bir ifade kullanmak doğru olmayabilir, işleyişe göre değişkenlik gösterebilir. Bir ödev varsa orta yerde bu ödev etkili olmalı, her çocuğun gelişim düzeyine uygun, anlamlı, ilgi çekiçi olmalıdır. Öğrencinin bu ödevleri gerçek hayatla ilişkilendirmesine olanak sağlayan, merak ve motivasyonunu yükselten, keşfetmesine,yaratıcılığını geliştirmesine fırsat veren bir yapı ortaya konmalı. Yine belirtmiş olduğum çerçevede geleneksel yığın dışında bir ödevlendirme yapılmışsa öğrenmenin öğrencide alışkanlık ve ihtiyaç haline gelmesi yanında, öğrencininsorumluluk bilincininin ve öz disiplinini geliştirmesi adına da öğrenciye büyük katkı sağlayacağını söyleyebilirim. Ezbersiz bir şekilde derinlemesine anlam içeren bilgi, farklı yöntem ve yaklaşımlarla bireysel öğretim göz önüne alınarak yapılmışsa unutulmaz ve binlerce tekrar vermek gereği doğmaz. O halde sistemsel olarak da düzenlemelere hız vermek gerekmekte diyebiliriz. Modern dünyada dijital öğrenmenin de arttığı bu süreçte bilgiye ulaşma, bilgiyi anlamlandırma, yapılandırma üzerine ve farklı yeni teknik yöntemler üzerine de düşünmek gerekiyor. Bu süreci deneyimlemedeki kazanımlar ve nasıl ne şekilde bir çıktının ortaya konulduğu üzerine de kafa yormak oldukça gerekli diyebilirim.
Yarı yıl tatili için tavsiye niteliğinde neler söyleyebiliriz?
Her çocuk okul deneyimlerini kendi ailesinde ve çevresinde harmanlayabilir gelişen ve geliştiren bir sürecin parçası olabilir. Müze, tiyatro, sinema, konser, doğa etkinliği, spor etkinliği, ev etkinliği, gerçek dünya sorunlarına temas eden faaliyetlere katılma,aile sohbetleri, akranlarla sık bir araya gelme oyunlar, deneyler, araştırmalar, ailece okunan çeşitli kitaplar üzerine ya da kısa bir senaryo üzerine beyin fırtınası yapma, verilen anlamlı ödev içerikleriyle yaşamsal deneyimlerin güzel bir çıktısı olarak bu süreç sonlanabilir.
Ülkemizin sınav gerçeği ile de birlikte sınav grupları için de sömestir, okul calısmalarının hala devam ettiği bir süreç. Burada da öğrencileri motive etmenin ve verimi artırmanın yolları bulunabilir. Yalnız şunu da belirtmeden geçemeyeceğim sadece sınavla öğrenci seçmek ezberci bir yapıyı güçlendirir ve bu yapının devamını sağlar. Bunun için Sınav tek bir araç olmamalı çeşitli alanlarda da beceri geliştirebilen öğrenci uygunluğu aranmalı. 21.Yüzyıl beceri kazanımları sadece tek bir sınavla ölçülebilir değildir. Bu da kendiliğinden olan şeyler değil. Önce de belirttiğim gibi Eğitimde sistemsel reformlar gereklidir.