Merhaba dostlarım!

30 senedir avukatlık mesleğini icra etmeye çalışıyorum.

Mesleğin ilk yıllarında bugünlerde yaşadığım mesleki sıkıntıları asla yaşamadım.

- Geçmişte,”YARGININ SAC AYAĞI” tabir edilen: avukat - hakim -savcılar birbirlerine korku ile bakmazlardı.

- Yargı kararları, - özellikle Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek mahkeme kararları- ders niteliğinde ve gerekçeli olurdu.

İçtihatlar çok önemli hukuki delillerdi.

- Şimdiler de bırakın kararların gerekçeli olmasını, aynı konuda aynı hakimler birbirine zıt kararları aynı gün bile verebiliyor.

- Şimdilerde yargının üç ayağı da USULDEN  bi haber hareket ediyorlar ADALET yolunda.

- Yüksek yargı usul konusunda, Avukatlık Kanunu  ve hatta Ceza Muhakemeleri Kanununun maddelerini Başkanlık Kurulu kararları ile değiştirebiliyor.

Yani HUKUK bize 1982’de öğretilen HUKUK değil!

...

Özellikle 2005 sonrası YARGININ HUKUKLA İMTİHANI  BAŞLADI.

VE YARGI HUKUKLA İMTİHAN OLURKEN, “İKTİDARIN SOPASI” HALİNE GELDİ.

Dostlar günümüzde yargı yaralı.

Bizler Kamu Hukuku dersimizde 

1980 Anayasasını eleştirirdik mukayeseli hukuk çerçevesinde.

En önemli eleştiriler: hakların-özgürlüklerin 1961 Anayasasına kıyasen kötü düzenlenmiş olmasıydı.

Ayrıca kuvvetler ayrılığı yönünden ise; Yasama ve Yürütmenin  hukuken denetleyicisi olan Yargının, Yürütmeye-  Adalet Bakanlığına bağlanmasının yol açacağı sonuçları tartışırdık.

2001 tarihindeki Anayasa değişikliği ile özgürlükler ve haklar yönünden İyileştirme olmakla beraber;

“Yargının-yargıcın bağımsızlığı” yönünde bir iyileştirme olmadı.

Bu süreçte, HSYK'nın Başkanının Adalet Bakanı olması ve müsteşarının da kurul üyesi olması;

Hakimlerin tarafsızlığı - Yargının bağımsızlığı hususunda sürekli tartışmalara sebebiyet verdi.

2004 yılında,

“Avrupa Birliğine üye olacağız” gerekçesi ile yürürlüğe konulan Uyum Paketleri çerçevesinde;

Adalet Bakanlığı Hakim ve savcılarını eğitmek üzere AB fonundan 1.450.000 Euro para alır.

Karşılığında; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kanununun kabulünü ister AVRUPA BİRLİĞİ.

Yeni T.C.K ve C.M.K, 80 yılın Ceza Hukuku birikimi gözardı edilerek çok kısa bir hazırlık süreci sonrası; bir sene sonra yürürlüğe girer.

Lakin “İstinaf mahkemeleri” de  denilen;

Bölge Adliye Mahkemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesi;

Hakim-savcı yetersizliği iddiası ile

sürekli ertelenir!

Sene 2009 aralık,

CMK 102/2 maddesi gereğince, (tutuklulukta geçen süre en çok beş yıl, örgütlü suçlar da en fazla 10 yıl olabilir...) azılı katiller “tutuklulukta geçirdikleri süre” aşıldığı için tahliye olunca; siyasi iktidar ve yasama organı (kanunu kendilerinin hazırlayıp yürürlüğe koyduklarını unutup) yargıya ve yargıçlara yüklenirler.

Bu durum, YARGININ kendi deyimleri ile “dizayn edileceğinin !!!” büyük işaretlerindendir.

Yıl 2010,

Yargıtay -Danıştay Kanunları ve HSYK'nın(değişiklik sonrası adı HSK olacaktır) yapısının değiştirilmesi  için düğmeye basılır.

1 Haziran 2010'daki "Adalet Operasyonu" isimli "Ergenekon safsatası" ile; (benim de sanık olarak yargılanıp-beraat ettiğim) Kamuoyunda:

“Yargıda kirli ilişkiler var???” algısı yaratılarak;

Eylül 2010'da "yetmez ama evet" ana sloganı ile; HSYK- Yargıtay-Danıştay Anayasal Kurumlarının yapısında ilk ciddi değişiklikler yapılır.

Bu değişiklikler sonucu: Yüksek Yargının üye sayıları-seçim usulleri değişmiş ve yargı, siyasetten daha çok etkilenir hale getirilmiştir.

Bu etkileşim, vatan haini örgüt üyelerinin yargının önemli noktalarına yerleşmesini sağlamış ve 2010 REFERANDUMU İLE YARGI; BİR TERÖR ÖRGÜTÜ OLAN-ABD’nin uşağı FETÖ’ye tamamen teslim edilmiştir.

Bu günden sonra, TÜRK YARGISI VE ADALET SİSTEMİ, HUKUKİ TERİMLE  “TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYACAK DERECEDE” YARA ALMIŞTIR.

“YARGI BAĞIMSIZLIĞI”, KARAR VEREN MERCİNİN TARAFSIZ OLMASI  VE KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMESİ İLE MÜMKÜNDÜR. 2010 tarihinden sonra, DOĞAL HAKİM İLKESİNE - HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİNE aykırı olarak” daireler ve mahkemeler bir kaç heyet halinde çalışmaya başlar...

Öyle akıl almaz sonuçlar ortaya çıkar ki;

HUKUK-ADALET KAVRAMLARI ADINA.

BU KAVRAMLARI İÇSELLEŞTİRMİŞ YARGI MENSUPLARI ŞAŞKINA DÖNERLER...

Bölge Adliye Mahkemeleri-İstinaf Mahkemeleri 20 Temmuz 2017 tarihinde göreve başlar; yeterli hakim-savcı olmadan.

Elbette ki bu durumda,

“Yargıyı hızlandırmak” yerine yavaşlatır;

Aynı konuda, Türkiye’min farklı bölgelerinde birbirinden çok farklı kararlar ortaya çıkmasına yani adaletsizliğe neden olur.

İşte özellikle 2008 sonrası, FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ eli ile 2016 Temmuz’una kadar HUKUK KATLEDİLİR; YARGI BİRİLERİNİN SOPASI olarak kullanılıyordur çünkü.

2016 Temmuz’u sonrası, “YARGI’YI” toparlamak için hep birlikte çalışıyoruz; lakin bu çalışmalarda YÜRÜTMENİN-YASAMANIN ;

YARGI’NIN üzerine 1980’lerden daha da fazla yüklendiğini ve YARGI’YI etkilemeye çalıştığını üzülerek gözlemliyoruz.

...

ADALET HERKES İÇİN GEREKLİ!

İŞTE BU NEDENLE ADALETİ TEMSİL EDEN YARGI MENSUPLARINI KENDİ HALLERİNE BIRAKALIM; ÖZGÜR KILALIM Kİ;

“BAĞIMSIZ-TARAFSIZ”OLARAK GÖREVLERİNİ YAPSINLAR...

Hukuki güvenlik ilkesinin vazgeçilmez olacağı ve adil yargılamanın herşeyin önünde gerçekleşeceği güzel günler dileği ile...