Ön yargılarımız hayatımıza ne kadar şekil veriyor hiç düşündünüz mü?
Denir ki; en doğru kararlar önyargıdan arınmış olarak alınan kararlardır.
Ön yargı; Sözlük anlamı ile bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin hüküm, peşin fikir’ şeklindedir. Yani kişinin önceden edindiği deneyimler, o konu ile ilgili bilgilere dayanarak tekrar karşılaştığında akla gelen düşünceler ön yargıyı oluşturur.
Çevrede bulunan olayları, kişileri çoğu zaman haklı veya haksız yargılar, olay ya da kişi hakkında kısıtlı bilgiye sahip olunmasına rağmen yargılarız. 
Hiç fikir sahibi olmadığımız konular hakkında dahi kulaktan dolma bilgiler ile sesimizi yükseltiriz. Hayatımızı öyle sarmıştır ki, doğruları kulaklarımız duysa bile inanmak istemeyiz.
Tarihte birçok olayın ön yargılar sonucunda olduğu bilinmektedir.
Doktor, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken bir olay okumaya başlamış.
- Hasta ne konuşuyor, nede söylenenleri anlıyor.    
- Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor.          
- Zaman, yer ya da kişi kavramı yok.
- Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
- Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için çaba sarf ediyor nede bakım yapılırken yardımcı oluyor, diyerek konuşmasına devam etmiş.
-  Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.
- Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor.
- Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde.
- Yürümüyor.
- Uykusu sürekli düzensiz.
- Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor.
-Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor.
-Biri gelip onu yatıştırana kadar feryat figan bağırıyor.
Doktor bu olayı okuduktan sonra,  öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sormuş. Öğrenciler bunu yapmayacaklarını söylemişler. 
Doktor, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını, öğrencilerinin de  yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırmışlar.
Daha sonra Doktor hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlamış. Öğrenciler fotoğraftaki hastanın doktorun altı aylık kızı olduğunu görmüşler. 
Bu örnekte de görüldüğü gibi önyargılarımız insanlarla sağlıklı ilişki kurmada, ya da tutumlarımızı belirlemede büyük engel teşkil ediyor.
Geleceğimizi etkilemeye devam eden yargılarımızdan kurtulmak, önyargısız kararlar almak dileği ile yazıma Şems Tebriz’inin sözü ile son vermek istiyorum.
‘Bildiklerini unut. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. 
Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın. Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. Kâinatın matematiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer. 
Hiçbir konuda emin olma. 
Kendini ayrıcalıklı sayma. 
Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. 
Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. 
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma. 
Tevazudan şaşma. Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. 
Sevgi ile kalın.