Montrö Sözleşmesine dair duydukları bir şüphe üzerine 103 emekli amiralin “muhtıra niyetiyle” hükümete karşı bildiri yayınlaması Türkiye karşıtı cephelerin an be an faaliyette olduğunu bariz bir şekilde ortaya koydu. Montrö Sözleşmesinin tartışmaya açılmasının endişe verici olduğunu ifade eden amiraller muhtıravari üslupla siyasete ayar vermek isterken darbe imasında bulunma cüretini de gösterdiler.

Amiraller için Montrö Sözleşmesini elzem kılan sebepler nedir acaba? Bir örnek vermek gerekirse; bahsi geçen sözleşmenin 10. Madddesi “Barış zamanında, hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler, ister Karadeniz'e kıyıdaş olan ister olmayan Devletlere bağlı bulunsunlar, bayrakları ne olursa olsun, Boğazlar'a gündüz ve aşağıdaki 13. ve sonraki maddelerde öngörülen koşullar içinde girerlerse, ‘hiçbir vergi ya da harç ödemeksizin’ Boğazlar'dan geçiş özgürlüğünden yararlanacaklardır” demektedir. Bundan başka da gerek sivil gerekse askeri amaçlı gemilerin seyrüseferine ciddi anlamda kontrolsüzlük getiren hükümler barındırmaktadır.

Dünya ülkeleri günümüzde büyük bir salgınla karşı karşıya iken Montrö anlaşmasında buna dair de hükümler var. Bir pasajda “İçinde veba, kolera, sarı humma, lekeli humma (typhus exanthématique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan gemilerle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi-dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan gemiler, Türk makamlarının gösterebilecekleri sağlık koruma görevlilerini gemiye almak üzere, sağlık istasyonunda duracaklardır. Bu yüzden, hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır; sağlık koruma görevlileri Boğazlar'ın çıkısında bir sağlık istasyonunda gemiden indirileceklerdir” buyuruluyor. Gerek askeri gerek sıhhi konulardaki hükümlerin Türkiye yararına yeterlilik taşımadığı açıkça bellidir. Hal böyle iken 103 amiral neden bir anda Montrö’nün savunuculuğuna başlamış olabilir?

Bildirinin “Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır” diye başlaması dikkat çekiciydi. Kanal İstanbul, hazmedilmesi zor bir proje olsa gerek!

Bildiride yer alan  “Türkiye Cumhuriyeti tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir” şeklindeki cümle ise ‘bir durum tespitinden ziyade’ meydan okuma gibi görülmektedir. Ve bildiri metni ağırlıklı olarak Montrö Sözleşmesini savunmaya yönelik hazırlandığına göre, diğer taraf ülkelerin sözcülüğü olarak da yorumlanabilmektedir!

Amerika’nın Neoconcu kuruluşu CFR ve CFR’nin partneri WINEP ile ilişkili amirallerin de bildiriyi imzalayanlar arasında olması “İşin arkasında Amerika ve NATO’nun da olabileceği” kuşkusunu da güçlendirdi.

**

“PYD LAİKTİR” DİYEN CHP’Lİ AMİRAL

Gece yarısı bildirisine imza artan amiraller arasında birbirinden ilginç profillerin olması dikkat çekti. Bir dönem CHP'de aktif siyaset de yapan Türker Ertürk “Sınırımızda PYD olsun daha iyi. İlişkilerimizi geliştireceğimiz federatif bir yapı içerisinde PYD olsun. PYD’nin laik yapısını da zaten biliyoruz “ şeklindeki skandal sözleriyle gündeme gelmişti.

Ertürk'ün Reyhanlı katliamının emrini veren THKP/C Acilciler Grubu elebaşısı Mihraç Ural ile birlikte çekilmiş fotoğrafı da bir kez daha gündeme geldi.

**

103’ÜN SIRRI VAR MI?

Bildiri olayı çok yönlü olarak incelemeye alındı. 103 amiral nerede toplandı, aralarında sivil temsilciler, siyasetçiler var mıydı, metni kim kaleme aldı gibi soruların cevabı aranırken 103 rakamı da dikkatlerden kaçmadı. İlk etapta 15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişiminin yıldönümüne 103 gün kala yapılması, 15 Temmuz’da 103 darbeci general ve amiralin tutuklanması, Mavi Vatan 2019 Tatbikatına 103 geminin katılması gibi tespitlerde bulunanlar oldu. 

Şurası bir gerçek ki Türk halkı darbelere ve darbecilere karşı tavır almada eskiye oranla çok daha kararlı ve cesur olduğunu bu vesile ile bir kez daha gösterdi.

**

CHP AMİRALLERİN YANINDA DURDU

Daha önce de gece yarısı e-muhtıra girişimlerine muhatap olan hükümet yetkilileri emekli amirallere karşı cevap vermekte gecikmedi. Cumhuriyet savcılığı da harekete geçerek soruşturma açtı. Fakat muhalefet cenahı bildiriye karşı gereken üslupta tavır almadı. Hatta amirallerin açıklamasını sahiplenenler de oldu.

Mesela CHP Sözcüsü Faik Öztrak muhtıra özentisi bildiriyi yorumlarken “Türkiye'de düşüncesini açıklayan herkese darbeci damgası vurursanız o zaman nerede kaldı demokrasi, nerede kaldı düşünce özgürlüğü? İnsanlar Montröyle ilgili fikirlerini açıklamışlar” diyerek amirallere masumiyet, hatta iyi niyet atfetmeye yeltendi. 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise parti sözcüsü Faik Öztrak'ın paylaşımını alıntıladığı mesajında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı suçlayıp “Bu sahte gündemler tutmaz” dedi.

**

AKŞENER’İN ZEVZEK YARDIMCISI!

İyi Partili Aytun Çıray’da “Bir tabip teğmen olarak altına imzamı atıyorum” diyerek amirallerin bildirisini sahiplendi. Sonraki saatlerde ise İYİ Parti Genel Başkanı Akşener söz konusu amirallerin görevleri başındayken Yunanistan’ın bazı adaları işgal etmesine sessiz kaldıklarına vurgu yaparak, darbe imalı bildiri için “Bu bir zevzekliktir” dedi. Bu sözleri üzerine gerek partisi içinden gerekse ittifak ortağı CHP cenahından Akşener’e karşı ağır saldırılar başladı. 

Fakat çok geçmeden darbe bildirisindeki bir numaralı imzanın İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Emekli Amiral Ergun Mengi'nin olduğu anlaşıldı. Bu durumda zevzeklik yapanlardan biri de Akşener’in yardımcısı oluyordu!

**

BAKAN KURUM’DAN KANAL İSTANBUL VURGUSU

Kanal İstanbul için özel emek ve gayret sarf ettiği bilinen Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum bütün bu gelişmelerin ardından “Kanal İstanbul'u yapacağız. Şimdi her zamankinden daha çok inanıyoruz” diyerek amirallerin bildirisine karşılık verdi. Kanal İstanbul’u “Tamamlandığında, denizcilik, ulaşım ve uluslararası ilişkiler tarihini değiştirecek bir proje” olarak izah eden Kurum “Bu bir devlet ve millet projesidir. Bu aziz vatanın istiklalinin, gelecek nesillerimizin istikbalinin garantisidir. Dünyanın inci gerdanlığı olan İstanbul boğazımızı koruma, kurtarma, özgürlüğünü teminat altına alma projesidir. Bin 400 yıllık sevdamız olan İstanbul'un var olan marka değerini en yüksek noktaya taşıyacak projedir” dedi. Kurum’un açıklamaları, bildirici amirallerin Kanal İstanbul karşıtlığına verilen bir cevap oldu.

**

KURUM’UN KONYALILIĞINI TARTIŞMAK 

Geçen hafta Hakimiyet gazetesinde “Hedef 2023” başlığı ile yayınlanan ve kurumsal imza taşıyan bir makalede Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan da bahseden bölümde yer alan “Konyalı sözde değil özde Konyalı Bakan istiyor” şeklindeki ifadenin şık düşmediğini ifade etmek gerekiyor. Kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine gazete “Maksadın yanlış anlaşıldığı” açıklamasını yaptı ama yanlış anlaşılmadan ziyade, gazetenin yanlış ifadesi söz konusuydu.

Kabinedeki Konyalı iki Bakan olan gerek Murat Kurum ve gerekse Fahrettin Koca sadece bu dönem değil, belki de son 30-40 yılda en çok efor sarf ederek alanlarında son derece başarılı olan isimlerdir. Konyalılıkları kadar başarıları da tartışılmayacak iki isimdir.

**

AÇ ESNAFIN SEFAHAT FOTOĞRAFLARI

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçen hafta yaptığı Konya ziyaretine bir esnaf sahnesi damga vurdu. Akşener’in de sosyal medya hesabında paylaştığı görüntülerdeki şahıs “22 yıllık esnafım, açız, bıktık” diye yakınıyor, hükümete veryansın ediyordu. Fakat çok geçmeden şahsın böyle bir tiyatro için yanlış aktör olduğu anlaşıldı! Aç esnafın lüks jeep ve otomobilleriyle, hatta et reyonunda iki elinde koca koca butlarla sefahat fotoğrafları yayınlandı. Evet, şahıs gerçekten esnaftı ve 22 yılda, yani Ak parti hükümetleri döneminde son derece lüks, şatafatlı bir yaşam sahibi olmuştu. Fakat esnaflıktaki başarısını aktörlüğe taşıyamadı, ilk projede makyajı döküldü.  

Kamuoyu CHP’nin bu tür tiyatro projelerine alıştı alışmasına da Meram Akşener’in de aynı yöntemi tercih etme eğiliminde olması ne garip, değil mi?

** 

**