‘Hayatta musiki lazım değildir, çünkü hayat musikidir.’ 

Der Ata’mız…

Müzik O’nun için  hayatın kendisiyle eşitleyecek kadar önemlidir. Safiye Ayla’yı, Müzeyyen Senar’ı, Münir Nurettin Selçuk’u, tamburi Selahattin Pınar ve kemani Nubar Tekyay’ı canlı dinlemeyi de çok sevdiği bilinir. 

14 Ocak 1998 yılında vefat eden Safiye Ayla’yı rahmetle anarak ufak çapta zorlu hayatından  bahsetmek istiyorum. Bu pandemi günlerinde, gurur duyulacak bu sanatçımızı hatırlatmak bir çeşit vazifemdi. Çünkü o cevherler artık çok zor yetişiyor. Kimbilir bundan sonra da çok zor görünüyor.

Ses Sanatçısı Safiye Ayla, bestekar, oyuncu ve de öğretmen…

14 Haziran 1917 de İstanbul’da doğmadan önce babası vefat etmiş. 3 yaşındayken de annesini de kaybetmiş.

Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi evlat edinene kadar Kağıthane’deki Çağlayan Darüleytam’da kalmış. Sonra da Bursa Muallim Mektebi’ni okumuş.

Müzik hayatına küçükken çalmaya başladığı piyanoyla başlamış. Eyüp Sultan’da bir ilkokula yardımcı öğretmen olarak atandığı sıralarda Eyyubi Mustafa Efendi’den usul ve makam öğrenip, Yesari Asım Arsoy’dan da müzik dersleri almış… Ayrıca Hafız Ahmet Irsoy, Selahattin Pınar, Saadettin Kaynakve Udi Nevres beyden dersler almış.

Onu ilk şöhret yapan 1930 yılında yaptığı ilk plağı…

(Sevda Yaratan Gözleri ve Bekledim de Gelmedin)

Safiye Ayla benim sirk alanı veya Lunapark alanı olarak bildiğim, son yıllarda da elektronik müziklerin castıra castıra gençlerin alkol komasına girdikleri  Küçükçiftlik Parkında ve Mulan Ruj Gazinosunda astsolist olmuş o yıllarda… 

1932 yılında Yanık Ömer türküsünü Atatürk’ün huzurunda defalarca söylemiş ve Gazi Paşa şarkıyı ve bu sesi çok sevmiş. Bu şarkının batı formunda çok sesli olabileceği isteği ise ancak ölümünden sonra olabilmiştir. 

Safiye Ayla, Atatürk’ün bu arzuyu adeta vasiyet olarak kabul edip 1981'de, yani Atatürk'ün doğumunun 100'üncü yılında gerçekleştirir. Tüm masrafları cebinden karşılar. 

Yılların ardından bestenin orkestrasyonunu Muammer Sun yapar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde seslendirir, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, yıllar sonra, hem büyük kurtarıcının hem usta sanatçının arzusunu yerine getirmiş olur. 

Safiye Ayla, çeşitli radyolarda sayısız konser ve 500 den fazla plak yaptı. Taş Plak deyibce akla gelen isim olarak satış rekorları kırdı. Buğulu bakışları içinin hüznünü aktarıyordu adeta…

1987 yılında AKM de verdiği konser Türk Kültürüne Hizmet Vakfı yararınaydı. Tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfına bağışlayan bu pürüzsüz ve Batı tarzını çağrıştıran unutulmaz ses !4 Ocak 1998 tarihinde aramızdan ayrıldı…

Bir kez daha Allah rahmet eylesin…

***Yanık Ömer, seferberlik davullarıyla cepheye koşan Mehmetçik'lerden sadece biridir. Belki Çanakkale'dendir yaraları, belki Sina çöllerindendir yanığı... Bilinmez... Başında gazilik tacıyla o cepheden bu cepheye koşar... Kurtuluş Savaşı'nda 28 yaşındadır... İnönü'de, Sakarya'da, Afyon'da... Mangasının başındadır Yanık Ömer... Siperleri aşar aşar, savaş biter, göğsünde İstiklal Madalyasıyla köye döner...... Bu geliş en çok nişanlısını mutlu eder elbette ve yıllardır düşlenen düğün alayı yola koyulur... 

Yanık Ömer, Cumhuriyet insanının bu toprakları vatan yapan Mehmetçiklere bir saygı duruşuydu.

Not: Aslında Saadettin Kaynak "Yanık Ömer"i oğlu Ömer Feyyaz için yazmıştı...1931'de doğmuştu Ömer... Evde küçük bir kaza geçirmiş, vücudunda yanıklar oluşmuştu. Oğlunu "Yanık Ömer" diye avutan bestekar babaya kim bilir nasıl bir ilham gelmişti ki böylesine anlamlı bir şiir ortaya çıkmış, böylesine yanık bir beste oluşmuş ve yıllar yılı form değiştirerek, bugüne kadar Türkiye'yi duygudan duyguya sürüklemiştir.