Ama hakiki duygularla helalleşmek gerek. Samimi olmak, Allah rızasını esas almak gerekir. Yalandan helalleşmek şekilcilikten, desinler diye yapmaktan başka bir anlam taşımaz.
Geçtiğimiz günlerde batı illerimizden birinde ilginç bir cenaze namazı haber olarak ekranlara geldi. Kılınan bir cenaze namazı sırasında bir vatandaş,
-Ben hakkımı helal etmiyorum hocam, diye bağırdı ve hakkının da ölen kişinin bir servet tutarındaki hayvanlarını zehirlemiş olduğunu beyan etti.
Türkiye’de Müslümanlığın fotoğrafını çeken bir haberdi.
Cenazede hocanın ‘nasıl bilirsiniz?’ sorunsa verilen ‘iyi biliriz’ cevabının da, ‘Hakkınızı helal edin’ ihtarıyla da ‘helal olsun’ sözünün bir kıymet ifade etmediği bu olayda ortaya çıktı.
Ama o ‘Hakkımı helal etmiyorum’ diye bağıran kişinin hakiki bir mümin ve Müslüman olduğunu ortaya çıkardı. O yiğit adam Allah’a da, ahirete de, haşire de, oradaki hesaplaşmaya da, cennete, cehenneme de inandığını haykırmış oldu.
Ona saldıran cenaze sahiplerinin ise İslam’ı bilmediklerini, iman konusunda da çok yaya kaldıklarını gösteren bir fotoğraftı.
Cenaze namazını kıldıran imamın da daha sonra Diyanet adına açıklama yapan kişinin de cenaze namazındaki helallik istemenin samimi bir olay değil, örfi, adetten, desinler diye yapılan bir hareket olduğunu ortaya serdi.
Eğer bu helalleşme merasiminin bir hakikati olduğuna inansaydı o imam ve Diyanet sözcüsü, şöyle yapılacaktı:
Hazreti Peygamberin uygulaması tekrarlanacaktı. Cenaze sahiplerine iddia sahibinin hakkını helal etmesi için gerekenin yapılması gerektiğini söylemeliydi. Hak sahibine cenazenin bir yakını, ‘hakkını ben tekeffül ediyorum. Zarar ve ziyanın ne ise, bilirkişi ya da mahkemenin vereceği hükme göre ödeyeceğim, sen de hakkını helal et’ demeliydi.
Ondan sonra cenaze defin işlemi yapılmalıydı. O zaman helalleşme merasiminin bir hakikati olacaktı.
Gereği yapılmayan hak iddiaları havada kalarak cenazeye hak helal etmenin İslam itikad ve imanıyla, ihlasıyla bir alakası olamaz.
O zaman yalandan helalleşmeye son vermek gerek.
Bir tarihte benden helallik isteyen bir kişiye hakkımı helal etmediğimi söyledim. ‘Etmezsen etme’ dedi. ‘O zaman neden helalleşiyorsun? Diye sordum ona.
O kişi sonra güvendiği kişilere sormuş olmalı ki tekrar geldi ve hakkımı helal etmem için ne yapmasını istediğimi sordu.
Ben de ona ‘git bir kilo baklava al getir, bu çalışma arkadaşlarıma dağıt, o zaman hakkımı helal ederim’ dedim. O da öyle yaptı ve ben de hakkımı helal ettim.
İman sahiplerinin helalleşmesi böyle olur. Hak iddia edeni dövmeye kalkmakla, cenazede bunun söylenmesinin yeri yok demekle cenazedeki helalleşmenin yalandan helalleşme olduğu iddia edilmiş olur ki bu İslam’a iftiradır. İslam’da desinler diye, laf olsun diye, merasim olsun diye yapılacak bir davranış biçimi olamaz.
Yine de yazımızın sonunda bu yazının bir dini yazı olmadığını, sadece bir düşünce yazısı olduğunu belirtmeyi gerekli görüyorum.