Ramazan ayına girmek üzere geri sayıma çoktan geçtiğimiz bu günlerde, hepimizde bir hareketlenme, heyecan ve yüzümüzde tebessüm oluştu sanıyorum. 
Bu yılda mübarek Ramazan Ayı’na ulaşmanın iç huzuru içinde birlik, beraberlik ve dayanışmanın ön planda tutulacağına bütün kalbimle inanıyorum. 
Ramazan Ayı geldiği zaman her birimizin içinde, eskiye bir özlemdir başlar. 
Eski günleri yâd etmeden duramayız. Bizler dedelerimizden, ninelerimizden dinlediğimiz eski Ramazan günlerini, kendi evlatlarımıza, torunlarımıza anlatarak unutulmaması gereken Milli Değerlerimizi kuşaktan kuşağa aktarmaya çalışırız.
Ramazan Eğlenceleri; geçmişten günümüze yadigâr kalan, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş Milli Değerlerimizin başında, Meddah, Orta Oyunu, Hacivat-Karagöz gelmektedir.
Öz kültürümüzün bir mirası olarak, günümüze kadar gelmeyi başaran Hacivat-Karagöz günümüzde büyük şehirlerde Ramazan Ayı etkinlikleri içinde yerini almaktadır.
Her iki karakterin yaşayıp yaşamadıkları tam olarak bilinmemekle birlikte günümüze kadar gelen rivayetleri vardır. 
Bir rivayete göre Hacivat-Karagöz, Orhan Gazi devrinde yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. 
Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmalarına engel olmaktadırlar.
Orhan Gazi’nin, “cami vaktinde bitmezse kelleni alırım” dediği mimar, caminin vaktinde bitmemesine sebep olarak Karagöz ve Hacivat’ı göstererek şikâyet eder. 
Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. 
Karagöz ve Hacivat’ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır. 
Günümüzde, Karagöz- Hacivat oynatan, ona ses ve hareket veren altı tane Hayali Sanatçısı kaldığını araştırmalarım sonucu üzülerek öğrendim. 
Gösterilerde kullanılan kuklaların yenileri yapılmadı için, eski kuklaları kendi imkânları dahilinde tamir ederek günümüze kadar taşıyan Hayali Sanatçılarına minnetlerimizi sunmak isterim.
Yaşadığımız güzel ülkemizin, doktora, mühendise, öğretmene ve sayamayacağım kadar meslek grubuna ihtiyacı bulunmaktadır. 
Ancak; eski gelenek ve göreneklerimiz ve milli değerlerimizi yaşatmak adına, kukla yapım ustasına, hattatçılara, marangoza, demircilere, bakırcılara kısacası zanaatçılara da ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekmektedir. 
Ramazan Ayı boyunca, Milli Değerlerimizi gelecek kuşaklara taşımamız ve yaşatabilmemiz için; Çocuklarımıza mümkün olduğunca unutulmaya yüz tutan değerlerimizi öğretmeye çalışalım. 
Ramazan eğlencelerine çocuklarımızı götürerek nostalji yapmak, eski günleri hatırlamak eminim çok güzel olacaktır. 
Yüzünüzdeki tebessümü şimdiden görür gibi oldum.
Şimdi gel de söyleme ‘nerede o eski Ramazanlar’. 
Ramazan’ı şerif, bolluk, bereket, sevgi, birlik ve beraberliğin bir arada olduğu, oruç, sabır, yardımlaşma, dayanışma, rahmet, bereket, af ve mağfireti içinde barındıran tek aydır.
Tüm insanlık âlemine rahmet, bereket ve güzellikler getirmesini dilerim.
Barış ve sevgi dolu hayırlı Ramazanlar. 
Sevgi ile kalın